Rusya-Ukrayna geriliminin bir savaşa evrilmesiyle gözler bir anda Montrö Antlaşması'na çevrildi. Dün ABD'den Montrö konusunda dikkat çeken bir açıklama geldi.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü John Kirby, "Montrö'yü nasıl uygulayacağına Türkiye karar verecektir. Bu onların konuşacağı bir meseledir, fakat Rusya'nın hala Karadeniz'e iniş yapan savaş gemilerinin olduğunu biliyoruz" ifadelerini kullandı.
Bu tarz bir açıklamayı 2011 yılından hatırlıyoruz. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton o günlerde Türkiye'ye gelmişti ve yaptığı Güneydoğu seyahatinde, Türkiye'nin bağımsız bir devlet olduğunu, isterse Suriye'ye müdahale edebileceğini açıklamıştı.
O günler Türkiye'nin siyasilerinin Esad yönetimiyle hiçbir sorun yaşamadığı günlerdi.
Clinton bu açıklamayı yaptıktan hemen sonra siyasilerimiz nezdinde "dost Esad", "zalim Esed" oluvermişti.
Pentagon Sözcüsü Kirby'nin bu "bayram değil, seyran değil" Montrö açıklaması ister istemez Clinton'ın 2011'deki bu açıklamalarını anımsatıyor.
Clinton'ın ifade ettiği gibi Türkiye'nin bağımsız bir devlet olduğuna dair bir şüphe olmadığı gibi, Kirby'nin ifade ettiği Montrö konusunda Türkiye'nin söz sahibi olduğu konusunda da herhangi bir şüphe yoktur.
Bu tür açıklamaları yapanlar ABD'li yetkililer olunca bunu "malumun ilanı" şeklinde algılamayıp, devamında ne talep ediliyor sorusunu sormak gerekiyor.
Bu manada bu açıklamalardan endişelenmemek mümkün değil...
Şu gerçeğin altını kalın harflerle çizerek ifade edelim ki, Lozan nasıl Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tapusuysa, Montrö Antlaşması da güvenliğimizin teminatıdır.
Lozan da, Montrö de olmazsa olmazlarımızdır, kırmızıçizgimizdir, asla zerre kadar taviz verilmemesi gerekmektedir.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi, 1936'da imzalanan ve Türkiye'ye İstanbul ve Çanakkale boğazları üzerinde kontrol ve savaş gemilerinin geçişini düzenleme hakkı veren uluslararası sözleşmedir. Sözleşme, Türkiye'ye Boğazlar üzerinde tam kontrol hakkı verir ve barış zamanı sivil gemilerin özgürce geçişini garantiler. Sözleşme, Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelere ait savaş gemilerinin geçişini sınırlar.
Montrö, savaş zamanında Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelerin gemilerinin giriş ve çıkışlarını engeller, kıyısı olanların ise eğer Karadeniz'deki limanlarda resmi kaydı varsa sadece kendi limanlarına gitmelerine izin verir.
Mevcut Rusya-Ukrayna geriliminde yaşanan ilginç bir durum var. Rusya Ukrayna topraklarına girmesine "operasyon" derken, Ukrayna ve diğer ülkeler "savaş" demektedir.
Türkiye Dışişleri ise yaşanan bu gerilime "savaş" tanımlaması yapmıştır.
Eğer Rusya, "Bu savaş değil ben savaş gemilerimi istediğim gibi Boğazlardan geçirim" derse, o zaman savaş olmayan durumlardaki Montrö maddelerini kabul ediyor anlamına gelmektedir. Bunun anlamı tüm ülkelerin savaş gemileri Montrö'nün şartlarına göre boğazlardan geçebilir, Karadeniz'de 21 gün kalabilir demektir. Bu da gerilimin tırmanmasına neden olabilir.
Türkiye Ukrayna-Rusya gerilimini bir savaş olarak kabul ettiği için, Montrö'nün savaş durumundaki koşulları geçerlidir ve sadece Karadeniz'deki limanlara kayıtlı gemiler Karadeniz'e doğru Boğazlardan geçebilir. Montrö bunu gerektirdiği için ABD ve diğer ülkeler de buna hayır diyemez. Türkiye'nin yetkililerinden gelen açıklamalar Montrö'nün harfiyen uygulanacağı noktasında...
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuda, "Montrö Sözleşmesinin Boğazlardaki gemi trafiği üzerinde bize verdiği yetkileri krizi önlemek için kullanacağız. Toprak bütünlüğünü her zaman destekliyoruz. Kendi çıkarlarımızdan elbette taviz vermeyeceğiz. Ne Rusya'dan ne de Ukrayna'dan vazgeçmeyeceğiz" ifadelerini kullandı.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Türkiye savaşın tarafı değilse, savaşa taraf ülkelerin gemilerini boğazdan geçirmeme yetkisi var. Savaş gemisi Karadeniz'deki üssüne geri dönüyorsa geçiş engellenmiyor. Montrö hükümlerini uyguluyoruz. Kıyıdaş olan, olmayan bütün ülkeleri boğazlardan savaş gemisi geçirmemesi konusunda uyardık" dedi.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ise, "Yıllardan beri gayet başarılı şekilde Montrö statüsü devam etti. Söz konusu sözleşme bütün kıyıdaş ülkelere yararlı olmakla birlikte diğer ülkelerin giriş-çıkışlarını da düzenlemiş vaziyette. Herhangi bir şekilde Montrö'nün aşındırılması, statükonun bozulması kimseye yarar sağlamaz. Montrö'nün korunmasında fayda görüyoruz. Bu çerçevede çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bütün tarafların Montrö ve Montrö'nün getirdiği kurallara uymasının yararlı olduğunu değerlendiriyoruz. Dileğimiz bir an önce barışçıl yöntemler ve diplomatik yollarla bu sorunların çözülmesi ve bölgede sulhun, sükunun yeniden hakim olmasıdır. Bunun için çalışıyoruz" dedi.
Umarız siyasi ve ekonomik bağımlılıklar siyasilerimizi Montrö hakkındaki bu kararlı açıklamalardan uzaklaştırıp yanlış yönlere sevketmez.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) sürecin başından bu yana Montrö'nün hayati önemini sürekli vurgulamaktadır.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, 15 Şubat'ta paylaştığı mesajında, "Eğer bugün Kanal İstanbul yapılmış olsaydı, Montrö tartışmaya açılabilir, Rusya-Ukrayna krizi sebebiyle İstanbul savaş alanına dönebilirdi. Yine Atatürk'ün bizi koruduğunu görüyoruz. Ne düzen kurmuş ki Montrö Sözleşmesi sayesinde ABD Karadeniz'e istediği gibi giremiyor" ifadelerini kullanmıştı.
BTP Lideri, bir programda yaptığı konuşmada şu dikkat çekeici tespitlerde bulunmuştu:
"Önümüzde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ortaya koyduğu, bizi 2. Dünya Savaşı'nda da, bugün de koruyan bir anlaşma var. Nedir bu? Montrö Boğazlar Anlaşması. Türkiye'nin savaşa kesinlikle taraf olmaması gerekiyor. Burada anlaşılması gereken bir şey var. Ukrayna'daki insanlara üzülüyoruz ama netice de bu, iki amcaoğlunun kavgasıdır. Günün sonundaki durum budur. Bu kavga bizim kavgamız değildir. Bizim çözebileceğimiz bir kavga da değildir. Dolayısıyla kesinlikle mesafeli durulmalı, Montrö'ye kesinlikle sadık kalınmalı, Atatürk'ün yaptığı bütün uluslararası sözleşmeler muhafaza edilmeli ki, biz bugünlerden yara almadan çıkabilelim."
Türkiye hiçbir ülkenin gazına gelmemeli, Montrö'yü sonuna kadar korumalıdır.
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025