Önceki iki yazımda inananlar üzerinde baskı ve zulüm düzeni kuran siyasi emperyalizmin simge figürü Firavun ve ekonomik emperyalizmin simge figürü olarak fa Karun’dan söz etmiştim. Yalnız emperyalizm, sadece Firavun ve Karun ikilisinin oluşturduğu bir zulüm ve baskı grubundan ibaret değildir. Emperyalist baskının üçüncü ayağı da siyasi ve ekonomik emperyalizmi, dinî fetvalarla meşrulaştırma, bunların tasallutunu, zulmünü halka, insanlara iyi bir şey olarak anlatma, propaganda etme faaliyeti oluşturur. İslam kültüründe bu faaliyetin simge figürü olarak da Belam-ı Baura’dan bahsedilir.
Hz. Musa zamanında yaşadığına inanılan Belam-ı Baura, anlatıldığına göre duası kabul olan bir âlim imiş. İçinde yaşadığı Belka şehrinin valisi Belak, Hz. Musa’nın askerlerinin şehre girmemesi için dua etmesini ister. Dua etmezse ölüm ile tehdit eder. Ölüm korkusu ve aldığı rüşvet sebebiyle, Hz. Musa’ya beddua eder. Bunun sonucu olarak dili göğsüne kadar sarkıp yapışır. Sonunda Hz. Musa’nın askerleri tarafından öldürülür.
Bazı yorumcular, Kur’an’da geçen şu ayetlerin Belam-ı Baura ya da onun gibi olan kişileri kastettiğini söylerler. En doğrusunu Allah bilir.
"Habibim! Onlara, şeytanın peşine taktığı ve kendisine verdiğimiz âyetlerden sıyrılarak azgınlardan olan kişinin olayını anlat. Dileseydik, onu âyetlerimizle üstün kılardık; fakat o, dünyaya meyletti ve hevesine uydu. Durumu, üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalan sayan kimselerin hâli böyledir. Sen onlara bu kıssayı anlat, belki üzerinde düşünürler." (A'raf, 7/175-176).
İslam, bu “Firavun, Karun ve Belam-ı Baura” tiplerinin temsilciliğindeki emperyalist baskıya şiddetle karşıdır. Modern zamanlardaki emperyalizm, kurumsal bir kimlik kazandı. Mesela bugün Amerika, Avrupa, Rusya gibi coğrafyalardaki Haçlı-Siyon zihniyetli siyasi ve ekonomik oluşumlar, Müslümanlar üzerine örümcek ağı gibi musallat olmuşlardır. Bunlar, Firavun’un modern türevi olarak siyasi, kültürel, askerî emperyalizmi ve Karun’un modern anlamda kurumsal karşılığı olarak da uluslararası sömürücü, yağmacı şirketler aracılığıyla ekonomik emperyalizmi uyguluyorlar. Bu emperyalist eylemlerini de Müslüman ülkelerin içinden ayarladıkları din adamı, cemaat, tarikat, gazeteci, televizyoncu, sivil toplum kuruluşçu, siyasetçi gibi kişi ve kurumlar kanalıyla meşrulaştırmaya, kabul ettirmeye, benimsetmeye çalışıyorlar.
Dolayısıyla bugün Müslüman bir ülke olan Türkiye’mizde Amerika ve Avrupa merkezli emperyalist politikaları globalizm, küreselcilik, çağdaşlık, ilerilik, demokrasi adına milletimize kabul ettirmeye; en azından ses çıkarmamaya davet edenler, Belam-ı Baura’nın çağdaş temsilcileridir. Aynı şekilde modern Karunlar olan çok uluslu talancı, sömürücü şirketlerin vatanımızın ve milletimizin bütün ekonomik zenginliklerini yağmalamalarını ve ülkemizi sömürü pazarı haline getirmelerini “paranın dini, imanı, vatanı, milliyeti olmaz” diyerek meşrulaştırmaya çalışanlar da Belam-ı Baura’nın torunlarıdır.
Türkiye’nin önemli kaynaklarının yabancılara satılmasını, küresel sermayenin milletimizin alın teri, göz nuru; hatta kanıyla kazandığı zenginliklerini yağmalamasını, millî ekonomimizin çökmesini isteyen yazılar yazan ve konuşmalar yapan “Türkiyeli aydın!”, Karun’un çağdaş izdüşümü olan küresel sermayenin rüşvetle beslediği Belam-ı Baura’sıdır.
Firavun ve Karun’un torunları olan Haçlı-Siyon ittifakı merkezli modern emperyalistler, değişik dönemlerde kendilerini savunacak, kendilerinin propagandasını yapacak, zulümlerini Müslüman halka kabul ettirecek modern Belam-ı Baura’lar bulmuşlardır.
Mesela Tanzimat dönemi sonrası süreçte emperyalist Batının bizim üzerimizde hâkimiyet kurmasını, bizim onlara gönüllü köleler olmamızı isteyen modern Belam-ı Baura’lardan biri Abdullah Cevdet’ti. Şöyle diyordu:
“Avrupa demek tefevvuk (üstünlük) demektir. Avrupa bizim hocamızdır. Avrupa’ya muhabbet etmek, ilim ve terakkiye (gelişmeye), maddi ve manevi kuvvete muhabbet etmektir. Avrupa’nın çalışkan bir şâkirdi (öğrencisi) olmak: İşte bizim rolümüz. Biz onlara ihtiyârımızla (kendi isteğimizle) dost olmazsak, onlar bizi kendilerine zorla dost veyahut zîrdest edeceklerdir (ele geçireceklerdir).” (Şîme-i Muhabbet, İçtihad, s.89)
Bugün rollerini Avrupa’nın, Amerika’nın çalışkan bir şakirdi olmak şeklinde belirlemiş olanlar, durumlarını bu yazı çerçevesinde bir daha gözden geçirsinler.
Günümüzde Firavun ve Karun’un izdüşümleri olan Amerika, İsrail ve Avrupa merkezli Haçlı-Siyon zihniyetine kayıtsız şartsız râm olmamız doğrultusunda, Abdullah Cevdet’in yukarıda verilen cümlelerini tekrar eden çok kişi ve kurum vardır.
Yine 1918 sonrası süreçte, Mütareke döneminde birleşik bir Haçlı ordusu olarak ülkemizi istilâ eden İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Amerika işgali sırasında İslam Teâlî Cemiyeti, Kürt Teâlî Cemiyeti, İngiliz Muhipler Cemiyeti, Wilson Prensipleri Cemiyeti gibi kurumsal nitelikli Belam-ı Bauralar ve bazı şahıslar, vatanımızı bu işgalci Haçlı ordularına teslim etmemiz, Türk milletimizin onların ayağı altında çiğnenmesi hatta yok olması konusunda çalışmalar yaptılar.
Belam, vali Belak’ın tehdidi ve rüşvetiyle, Hz. Musa’nın askerlerinin şehre girmemesi için dua etmişti. Mütareke dönemi Belam’ları da işgalci Batılı devletlerin kendilerine verdiği paralarla, rüşvetle ve bazen de tehditle Müslüman Türk istiklâli için uğraşan Kuva-yı Milliye askerlerine engel olmaya çalıştılar. Hatta işgalci Yunan ordusunun tarafını tuttular. Mesela o dönemin Adalet Bakanı Ali Rüştü, şöyle demiş: “General Paraskevopulos’un ordusu, şimdi sürat ve şiddetle harekâta devam eyleyecek olursa, birkaç haftada Ankara surları önünde bulunacaktır. Yunan ordusunun başarısı için dua ediniz. Bu ordu, bizim ordumuzdur.”
Divitli Eşref Hoca diye birisi de, “İngilizlere meydan okuyoruz. Bu, en büyük küfürdür” diye fetva vermiş. Buna benzer olarak Mustafa Kemal’in ve diğer Kuva-yı Milliye mücahitlerinin katlinin vacip olduğunu belirten fetvalar verilmiş ve bu fetvalar Yunan uçaklarıyla Anadolu köylerine kadar atılmıştı. Bugün de Amerikancı ve Avrupa birlikçi fetvalar, gazetelerle, televizyonlarla her gün evlerimize atılıyor.
Belam-ı Baura, sonunda Hz. Musa’nın askerleri tarafından öldürülmüştü. Mütareke dönemi Belam’ları da Kuva-yı Milliye tarafından yok edildi.
Bugün kim Amerika’nın, İsrail’in, Avrupa’nın, Çin’in, Rusya’nın ya da başka bir gücün Müslümanlar üzerindeki siyasî, ekonomik, kültürel ve askerî anlamdaki emperyalist politika, yağma ve uygulamalarını meşru görüp gösteriyorsa, ister korku, ister maddi menfaat temini sebebiyle Haçlı-Siyon zihniyetli emperyalizmin gönüllü propagandasını, fetvacılığını yapıyorsa kendisini bu yazı çerçevesinde sorgulamalı ve aklını başına almalıdır.
Rızık ve nimet istiyorsanız modern Karun’lardan değil, Allah’tan isteyin. Rezzâk-ı Hakikî O’dur. Korkacaksanız modern Firavun’lardan değil, Allah’tan korkun. Kahhâr-ı Hakikî O’dur. Din, fetva, bilgi ve bilinç istiyorsanız, modern Belam-ı Baura’lardan değil, Kur’an, hadis gibi temel İslam kaynaklarından isteyin. Hakiki aydınlanma kaynağı Kur’an, Hz. Muhammed (sav) ve gerçek Müslüman âlimlerdir.
Hz. Musa zamanında yaşadığına inanılan Belam-ı Baura, anlatıldığına göre duası kabul olan bir âlim imiş. İçinde yaşadığı Belka şehrinin valisi Belak, Hz. Musa’nın askerlerinin şehre girmemesi için dua etmesini ister. Dua etmezse ölüm ile tehdit eder. Ölüm korkusu ve aldığı rüşvet sebebiyle, Hz. Musa’ya beddua eder. Bunun sonucu olarak dili göğsüne kadar sarkıp yapışır. Sonunda Hz. Musa’nın askerleri tarafından öldürülür.
Bazı yorumcular, Kur’an’da geçen şu ayetlerin Belam-ı Baura ya da onun gibi olan kişileri kastettiğini söylerler. En doğrusunu Allah bilir.
"Habibim! Onlara, şeytanın peşine taktığı ve kendisine verdiğimiz âyetlerden sıyrılarak azgınlardan olan kişinin olayını anlat. Dileseydik, onu âyetlerimizle üstün kılardık; fakat o, dünyaya meyletti ve hevesine uydu. Durumu, üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalan sayan kimselerin hâli böyledir. Sen onlara bu kıssayı anlat, belki üzerinde düşünürler." (A'raf, 7/175-176).
İslam, bu “Firavun, Karun ve Belam-ı Baura” tiplerinin temsilciliğindeki emperyalist baskıya şiddetle karşıdır. Modern zamanlardaki emperyalizm, kurumsal bir kimlik kazandı. Mesela bugün Amerika, Avrupa, Rusya gibi coğrafyalardaki Haçlı-Siyon zihniyetli siyasi ve ekonomik oluşumlar, Müslümanlar üzerine örümcek ağı gibi musallat olmuşlardır. Bunlar, Firavun’un modern türevi olarak siyasi, kültürel, askerî emperyalizmi ve Karun’un modern anlamda kurumsal karşılığı olarak da uluslararası sömürücü, yağmacı şirketler aracılığıyla ekonomik emperyalizmi uyguluyorlar. Bu emperyalist eylemlerini de Müslüman ülkelerin içinden ayarladıkları din adamı, cemaat, tarikat, gazeteci, televizyoncu, sivil toplum kuruluşçu, siyasetçi gibi kişi ve kurumlar kanalıyla meşrulaştırmaya, kabul ettirmeye, benimsetmeye çalışıyorlar.
Dolayısıyla bugün Müslüman bir ülke olan Türkiye’mizde Amerika ve Avrupa merkezli emperyalist politikaları globalizm, küreselcilik, çağdaşlık, ilerilik, demokrasi adına milletimize kabul ettirmeye; en azından ses çıkarmamaya davet edenler, Belam-ı Baura’nın çağdaş temsilcileridir. Aynı şekilde modern Karunlar olan çok uluslu talancı, sömürücü şirketlerin vatanımızın ve milletimizin bütün ekonomik zenginliklerini yağmalamalarını ve ülkemizi sömürü pazarı haline getirmelerini “paranın dini, imanı, vatanı, milliyeti olmaz” diyerek meşrulaştırmaya çalışanlar da Belam-ı Baura’nın torunlarıdır.
Türkiye’nin önemli kaynaklarının yabancılara satılmasını, küresel sermayenin milletimizin alın teri, göz nuru; hatta kanıyla kazandığı zenginliklerini yağmalamasını, millî ekonomimizin çökmesini isteyen yazılar yazan ve konuşmalar yapan “Türkiyeli aydın!”, Karun’un çağdaş izdüşümü olan küresel sermayenin rüşvetle beslediği Belam-ı Baura’sıdır.
Firavun ve Karun’un torunları olan Haçlı-Siyon ittifakı merkezli modern emperyalistler, değişik dönemlerde kendilerini savunacak, kendilerinin propagandasını yapacak, zulümlerini Müslüman halka kabul ettirecek modern Belam-ı Baura’lar bulmuşlardır.
Mesela Tanzimat dönemi sonrası süreçte emperyalist Batının bizim üzerimizde hâkimiyet kurmasını, bizim onlara gönüllü köleler olmamızı isteyen modern Belam-ı Baura’lardan biri Abdullah Cevdet’ti. Şöyle diyordu:
“Avrupa demek tefevvuk (üstünlük) demektir. Avrupa bizim hocamızdır. Avrupa’ya muhabbet etmek, ilim ve terakkiye (gelişmeye), maddi ve manevi kuvvete muhabbet etmektir. Avrupa’nın çalışkan bir şâkirdi (öğrencisi) olmak: İşte bizim rolümüz. Biz onlara ihtiyârımızla (kendi isteğimizle) dost olmazsak, onlar bizi kendilerine zorla dost veyahut zîrdest edeceklerdir (ele geçireceklerdir).” (Şîme-i Muhabbet, İçtihad, s.89)
Bugün rollerini Avrupa’nın, Amerika’nın çalışkan bir şakirdi olmak şeklinde belirlemiş olanlar, durumlarını bu yazı çerçevesinde bir daha gözden geçirsinler.
Günümüzde Firavun ve Karun’un izdüşümleri olan Amerika, İsrail ve Avrupa merkezli Haçlı-Siyon zihniyetine kayıtsız şartsız râm olmamız doğrultusunda, Abdullah Cevdet’in yukarıda verilen cümlelerini tekrar eden çok kişi ve kurum vardır.
Yine 1918 sonrası süreçte, Mütareke döneminde birleşik bir Haçlı ordusu olarak ülkemizi istilâ eden İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Amerika işgali sırasında İslam Teâlî Cemiyeti, Kürt Teâlî Cemiyeti, İngiliz Muhipler Cemiyeti, Wilson Prensipleri Cemiyeti gibi kurumsal nitelikli Belam-ı Bauralar ve bazı şahıslar, vatanımızı bu işgalci Haçlı ordularına teslim etmemiz, Türk milletimizin onların ayağı altında çiğnenmesi hatta yok olması konusunda çalışmalar yaptılar.
Belam, vali Belak’ın tehdidi ve rüşvetiyle, Hz. Musa’nın askerlerinin şehre girmemesi için dua etmişti. Mütareke dönemi Belam’ları da işgalci Batılı devletlerin kendilerine verdiği paralarla, rüşvetle ve bazen de tehditle Müslüman Türk istiklâli için uğraşan Kuva-yı Milliye askerlerine engel olmaya çalıştılar. Hatta işgalci Yunan ordusunun tarafını tuttular. Mesela o dönemin Adalet Bakanı Ali Rüştü, şöyle demiş: “General Paraskevopulos’un ordusu, şimdi sürat ve şiddetle harekâta devam eyleyecek olursa, birkaç haftada Ankara surları önünde bulunacaktır. Yunan ordusunun başarısı için dua ediniz. Bu ordu, bizim ordumuzdur.”
Divitli Eşref Hoca diye birisi de, “İngilizlere meydan okuyoruz. Bu, en büyük küfürdür” diye fetva vermiş. Buna benzer olarak Mustafa Kemal’in ve diğer Kuva-yı Milliye mücahitlerinin katlinin vacip olduğunu belirten fetvalar verilmiş ve bu fetvalar Yunan uçaklarıyla Anadolu köylerine kadar atılmıştı. Bugün de Amerikancı ve Avrupa birlikçi fetvalar, gazetelerle, televizyonlarla her gün evlerimize atılıyor.
Belam-ı Baura, sonunda Hz. Musa’nın askerleri tarafından öldürülmüştü. Mütareke dönemi Belam’ları da Kuva-yı Milliye tarafından yok edildi.
Bugün kim Amerika’nın, İsrail’in, Avrupa’nın, Çin’in, Rusya’nın ya da başka bir gücün Müslümanlar üzerindeki siyasî, ekonomik, kültürel ve askerî anlamdaki emperyalist politika, yağma ve uygulamalarını meşru görüp gösteriyorsa, ister korku, ister maddi menfaat temini sebebiyle Haçlı-Siyon zihniyetli emperyalizmin gönüllü propagandasını, fetvacılığını yapıyorsa kendisini bu yazı çerçevesinde sorgulamalı ve aklını başına almalıdır.
Rızık ve nimet istiyorsanız modern Karun’lardan değil, Allah’tan isteyin. Rezzâk-ı Hakikî O’dur. Korkacaksanız modern Firavun’lardan değil, Allah’tan korkun. Kahhâr-ı Hakikî O’dur. Din, fetva, bilgi ve bilinç istiyorsanız, modern Belam-ı Baura’lardan değil, Kur’an, hadis gibi temel İslam kaynaklarından isteyin. Hakiki aydınlanma kaynağı Kur’an, Hz. Muhammed (sav) ve gerçek Müslüman âlimlerdir.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015