Yurt genelindeki meydanları süsleyen yaklaşık 80 abide ve rölyefin mimarı Rıfat Üstündağ, kendini milli mücadeledeki adsız kahramanlarımızın yerine koyarak, eserlerine ruh vermeye çalıştığını söyledi. Hatay'ın İskenderun İlçesi'ne bağlı Nergislik Köyü yakınlarındaki atölyesinde 50 yıldan beri abide ve rölyef yapan Üstündağ, eserlerinde milli mücadele ruhu, bayrak ve yükselen Türkiye temalarını işlediğini bildirdi. İşini, "İçimizi titreten milli şiirleri üç boyutlu hale getiriyorum" diye tarif eden Rıfat Üstündağ, 7 yaşında başladığı işinde bugüne kadar Diyarbakır 7. Kolordu içinde 12 metrelik "Şehit ve Gaziler" heykel grubu, aynı yerde birçok salon rölyefi, İskenderun Deniz Er Eğitim Alayı'nda 40 tonluk Barbaros Anıtı gibi 80 heykel ve rölyef yaptığını kaydetti. Üstündağ, şu an Türkiye'nin en büyük bayrak tutan el heykelini yaptığını ifade ederek, 4 yıldır tamamlamaya çalıştığı abidenin bayrak bölümünde 2 ton demir kullanıldığını, heykelin yüksekliğinin 10 metreyi bulduğunu söyledi. Milli Mücadele ruhunu yansıtıyor Türklerin tarihinin yeterince yansıtılmadığını düşünerek, milli mücadeleyi yansıtan abide ve rölyef yapımına başladığını belirten Üstündüğ, şunları söyledi: "Sanat, doğru yerde, doğru üslupla ve doğru kitlelere yapılması durumunda bir anlam kazanır. Ben, bu toprakların binlerce şehidimizin kanlarıyla sulandığını bilerek, kendimi o günkü adsız kahramanların yerine koyarak, eserlerime ruh ve şekil vermeye çalışıyorum. Son yaptığım rölyef de bunun bir sonucu. Eserlerimdeki ortak nokta, ülkemizin bağımsızlığı, bütünlüğü ve düşmandan temizlenmesi. Ben bir sanatçı olarak ülkeme ve milletime olan borcumu ödemeye çalışıyorum. Bu bir Milli Mücadele ruhu. Bugünün dejenerasyon düşünceleri arasında girdaba girmeden, geriye doğru dönüp, atalarımızın izindeki başarıyı görerek yürümeyi sürdürmeliyiz. Bu da bizi doğru yere ulaştırır. Bence, Avrupa'nın göreceli baskılarının altında ezilmek yerine birkaç yıl daha soğan ekmek yiyerek başımız dik yürümeliyiz." Üstündağ, Türk halkının duygularını, ancak Türk sanatçıların yansıtabileceğine işaret ederek, "Aksi halde, Avrupa'dan gelen sanat eserleri, sadece bakma düzeyinde ve insanımızın kafasını karıştırma düzeyinde kalır. Bu toplum, kendi duygularını, kendi diliyle anlatmalı. Türk sanatçılar da bunun aracısı" dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.