Resmen açıklanmasa da ABD artık ülkemiz için açık tehdit. Avrupa Birliği açık tehdit. NATO açık tehdit. Daha doğrusu ülkemizi tehdit ediyorlar. Ülkemizi ne ile tehdit ediyorlar? Ekonomi ile terör örgütleri ile.
Hemen soralım; bu emperyalist yapıların hedefinin Türkiye olduğunu hem milletimize, hem de siyasilere anlatan ve gelecek tehditlere karşı nasıl bir tavır alınması gerektiğini tek tek izah eden bir uyarıcı, bir lider bu ülkede yok muydu?
Buyurun, buyurun. Lütfen itiraf edin. Taa 26 yıl önce ABD'nin Kuveyt işgali ile başlayan sürecin nihai hedefinin Türkiye olduğunu, BOP kapsamında İslam Coğrafyası ve Türkiye'nin parçalanacağını Prof. Dr. Haydar Baş anlatmadı mı? İkaz etmedi mi?
Bu tehditlere karşı imanımızdan gelen kardeşliğimizi yeniden tesis etmek, mezhep meşrep farkı gözetmeksizin hepimizin kardeş olduğunu ilan etmemiz ve gereklerini yerine getirmemiz gerekliliğini, anlatmadı mı?
Bu emperyalistlere karşı güçlü bir ekonomi ile ayakta kalabileceğimizi, güçlü ekonominin birinci şartının ise dolar kelepçelerini söküp milli paramızı devreye koymak olduğunu açıklamadı mı?
'Buğday, silahtan daha stratejik öneme sahiptir' diyerek milli tarım ve hayvancılık politikalarının hayatiyetini vurgulamadı mı?
Dış politikanın birinci kuralının devlet ve milletin menfaati üzerine olması gerekliliğini ve dış politikada bu topraklar üzerinde emeli olan değil emeli olmayan devletler ile işbirliğine gidilmesi, ittifaklar kurulması gerekliliğini vurgulamadı mı?
'Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzdür. Milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzdür' tarihi ve itikadi tespitiyle bizim, bizden başka dostumuz olmadığını, milli ve manevi değerlerin sömürülmesinin, hakarete uğramasının, dışlanmasının ancak bizi birbirimize düşman edeceğini anlatmadı mı?
10, 20, 30 yıldan beri gelen, gelebilecek olan bütün tehlikeleri anlattı, tek tek çözüm yollarını da gösterdi.
Sadece bugünkü iktidar değil dünkü iktidarlar ve bütün siyasetçiler ne yaptı?
ABD olmadan iktidara gelinmez, mantığına iman ettiler. ABD'ye tam sadakat ve teslimiyet içerisine girdiler.
Nihai hedefimiz AB'ye girmektir, dediler. AB'nin bütün isteklerini kabul ettiler.
Biz, NATO'nun bir parçasıyız, anlayışıyla ülkemizin içerden esir alınmasına göz yumdular.
Savunma sanayinde bağımlı olduk. Milli sanayide bağımlı olduk. Tarım ve hayvancılıkta bağımlı olduk. Ekonomide bağımlı olduk. Teknolojide bağımlı olduk. Kendi madenlerimizde bile söz hakkını kaybettik.
İçimize atılan fitne tohumları ile sosyal dokumuz zedelendi, imandan gelen kardeşlik hukukunu rafa attık, milli politikalar yerine ideolojik politikaları öne çıkardık. Her sözde ben doğruyum, ben bilirim mantığıyla muhataplarımızı cahil hatta hain ilan ettik.
Şimdi bakıyorum yöneticilerimiz, 'Türkiye hedef alınıyor' açıklamaları yapıyorlar. Ne demek istediklerini ise yandaş medya kalemleri açıklıyor; "Dünü bir tarafa bırakalım. Şu an ülkemiz tehdit altında. Birlik olma zamanı" mealinde cümleler kuruyorlar.
Nasıl birlik olunur, sorusunun cevabına girmiyorlar. Ama işaretleri çok net; "Saray ve hükümeti eleştirmeyelim, Saray ve hükümetin attığı adımlara destek verelim. Dün şunu yaptılar, bunu yaptılar gibi söylemleri bırakalım."
Bu mantık birlik olma mantığı değildir. Eğer Türkiye tehdit altındaysa birlik için ilk adımı atması gereken Cumhurbaşkanıdır. Tüm siyasi parti liderleriyle bir araya gelir. Sorunlar ortaya konur ve ortak payda bulunur.
Diğer taraftan benim ülkemde hala Milli Mücadele düşmanı, insanımızı din ile aldatan Mustafa Sabri, Said Nursi gibilerin isimleri okullara, meydanlara veriliyorsa, Bitlis'te, 40 bin Türkmen'in katline fetva veren bir zevatın adına anıt yapılıyorsa?
'AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk, Türk diye bir ırk yoktur' diyenler hala el üstünde tutuluyorsa, Atatürk'e iftiralar açıkça sıralanıyorsa, mezhep tetikçileri pusuda bekliyorsa ve bunlar el üstünde tutuluyorsa o birlik sağlanamaz.
Milli birliği sağlamak için kalbi hür, vicdanı hür, özü ve sözü Allah'a ait olan, Allah'tan gayrisine borcu ve minneti olmayan bir lider lazımdır. O lider aramızdadır. Görene, köre ne!
Hemen soralım; bu emperyalist yapıların hedefinin Türkiye olduğunu hem milletimize, hem de siyasilere anlatan ve gelecek tehditlere karşı nasıl bir tavır alınması gerektiğini tek tek izah eden bir uyarıcı, bir lider bu ülkede yok muydu?
Buyurun, buyurun. Lütfen itiraf edin. Taa 26 yıl önce ABD'nin Kuveyt işgali ile başlayan sürecin nihai hedefinin Türkiye olduğunu, BOP kapsamında İslam Coğrafyası ve Türkiye'nin parçalanacağını Prof. Dr. Haydar Baş anlatmadı mı? İkaz etmedi mi?
Bu tehditlere karşı imanımızdan gelen kardeşliğimizi yeniden tesis etmek, mezhep meşrep farkı gözetmeksizin hepimizin kardeş olduğunu ilan etmemiz ve gereklerini yerine getirmemiz gerekliliğini, anlatmadı mı?
Bu emperyalistlere karşı güçlü bir ekonomi ile ayakta kalabileceğimizi, güçlü ekonominin birinci şartının ise dolar kelepçelerini söküp milli paramızı devreye koymak olduğunu açıklamadı mı?
'Buğday, silahtan daha stratejik öneme sahiptir' diyerek milli tarım ve hayvancılık politikalarının hayatiyetini vurgulamadı mı?
Dış politikanın birinci kuralının devlet ve milletin menfaati üzerine olması gerekliliğini ve dış politikada bu topraklar üzerinde emeli olan değil emeli olmayan devletler ile işbirliğine gidilmesi, ittifaklar kurulması gerekliliğini vurgulamadı mı?
'Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzdür. Milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzdür' tarihi ve itikadi tespitiyle bizim, bizden başka dostumuz olmadığını, milli ve manevi değerlerin sömürülmesinin, hakarete uğramasının, dışlanmasının ancak bizi birbirimize düşman edeceğini anlatmadı mı?
10, 20, 30 yıldan beri gelen, gelebilecek olan bütün tehlikeleri anlattı, tek tek çözüm yollarını da gösterdi.
Sadece bugünkü iktidar değil dünkü iktidarlar ve bütün siyasetçiler ne yaptı?
ABD olmadan iktidara gelinmez, mantığına iman ettiler. ABD'ye tam sadakat ve teslimiyet içerisine girdiler.
Nihai hedefimiz AB'ye girmektir, dediler. AB'nin bütün isteklerini kabul ettiler.
Biz, NATO'nun bir parçasıyız, anlayışıyla ülkemizin içerden esir alınmasına göz yumdular.
Savunma sanayinde bağımlı olduk. Milli sanayide bağımlı olduk. Tarım ve hayvancılıkta bağımlı olduk. Ekonomide bağımlı olduk. Teknolojide bağımlı olduk. Kendi madenlerimizde bile söz hakkını kaybettik.
İçimize atılan fitne tohumları ile sosyal dokumuz zedelendi, imandan gelen kardeşlik hukukunu rafa attık, milli politikalar yerine ideolojik politikaları öne çıkardık. Her sözde ben doğruyum, ben bilirim mantığıyla muhataplarımızı cahil hatta hain ilan ettik.
Şimdi bakıyorum yöneticilerimiz, 'Türkiye hedef alınıyor' açıklamaları yapıyorlar. Ne demek istediklerini ise yandaş medya kalemleri açıklıyor; "Dünü bir tarafa bırakalım. Şu an ülkemiz tehdit altında. Birlik olma zamanı" mealinde cümleler kuruyorlar.
Nasıl birlik olunur, sorusunun cevabına girmiyorlar. Ama işaretleri çok net; "Saray ve hükümeti eleştirmeyelim, Saray ve hükümetin attığı adımlara destek verelim. Dün şunu yaptılar, bunu yaptılar gibi söylemleri bırakalım."
Bu mantık birlik olma mantığı değildir. Eğer Türkiye tehdit altındaysa birlik için ilk adımı atması gereken Cumhurbaşkanıdır. Tüm siyasi parti liderleriyle bir araya gelir. Sorunlar ortaya konur ve ortak payda bulunur.
Diğer taraftan benim ülkemde hala Milli Mücadele düşmanı, insanımızı din ile aldatan Mustafa Sabri, Said Nursi gibilerin isimleri okullara, meydanlara veriliyorsa, Bitlis'te, 40 bin Türkmen'in katline fetva veren bir zevatın adına anıt yapılıyorsa?
'AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk, Türk diye bir ırk yoktur' diyenler hala el üstünde tutuluyorsa, Atatürk'e iftiralar açıkça sıralanıyorsa, mezhep tetikçileri pusuda bekliyorsa ve bunlar el üstünde tutuluyorsa o birlik sağlanamaz.
Milli birliği sağlamak için kalbi hür, vicdanı hür, özü ve sözü Allah'a ait olan, Allah'tan gayrisine borcu ve minneti olmayan bir lider lazımdır. O lider aramızdadır. Görene, köre ne!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025