Alman Hıristiyan Demokrat Lideri Angela Merkel,
Duruşu pergel,
Ufku çengel,
Yaptığı git-gel,
Beyni döngel (muşmula) olanlara çok açık ve net mesaj gönderdi;
"Türkiye'nin AB'ye üyeliğini düşünmüyoruz."
Son yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde AP'nin çoğunluğunu eline geçiren Hıristiyanların ortak görüşünü dile getiren Merkel, hala atla gel Şaban olamaya ısrar edenlere başka ne desin?
Beyin zarı büyüklüğü döngel kadar olanlar yine de anlamaz diye düşünmüş olacak ki, Angela başka şeyler daha söylemeyi gerekli görmüş;
"Türkiye'ye 1963'de Avrupa Birliği'ne alınması sözü verilmiş, ama şu unutulmamalı ki, o zamanki birliğin konumu çok farklı idi. Biz Türkiye ile olan dostane ilişkilerimizi sürdürmek istiyoruz ama, yalan da söylemek istemiyoruz."
Şol hatun daha ne desin!
1963'te Avrupa Birliği, üç aşağı beş yukarı Fiskobirlik statüsündeyken aradan geçen uzun yıllar, AB'nin Hıristiyan kültürüne ait temelleri arkeologlar tarafından yapılan bilimsel kazılarla ortaya çıkmış.
Hemen her fırsatta, dost olur ümidiyle her bir şeyimizi öptürmemize rağmen hala dost olmamakta direnen Avrupalı, "Biz Hıristiyan bir topluluğuz, sizi içimize alamayız" açıklamalarını yapadursun, hala anlamayan bizim Dursun, bakalım bu açıklamaya nasıl bir tevil getirecek?
Hazır konuşmuşken başka şeyler daha söyledi Merkel.
"Alman vatandaşı olmak isteyen dördüncü kuşak Türkler'in çok iyi Almanca konuşmaları gerekir. Bu da yetmez, kendi kültürüne hatta camisine ters düşse de bizim ölçülerimize uymak zorundadırlar."
Kırk senede Alman çöplüklerini güllük-gülistanlık yapanlara, "bizden olacaksanız, cami de dahil size ait bütün değerlerinizi terk edeceksiniz" şartını koşan Avrupalı,
Durup dururken,
Her şey yürürken,
Niye Türkiye'yi alsın ki içine?
Peki 1976'da Mannheim'da verdiği konferansta ne diyordu Prof. Dr. Haydar Baş?:
"Biz biz olduğumuz sürece, kendi dinî ve millî değerlerimize sahip çıktığımız müddetçe Avrupa bizi içine almaz. Ne zaman ki, kendimiz inkar ederiz, dinî ve millî hassasiyetimizi elimizin tersiyle arkamıza atarız, ancak o zaman bizi kabul edebilirler. Böyle bir durumda zaten Türk diye bir millet kalmaz."
Sahi, sizce devlet adamlığı, ileri görüşlülük müdür, yoksa Bush'un yanında kravat takmamak mıdır?
Peki AB'ye giremeyeceğimiz bu kadar açık, net, kesin ve mutlak iken, bu uğurda bunca taviz niye? Bilmediğimiz ve bu milletten saklanan başka bir şey mi var?
B A S I N D A N
Gül (DEP'lileri kastederek), kendi kendimize kahramanlar icat ettik. (Medya)
Aynı metodla kahraman edilen bir partinin Bakanından daha iyi kim bilecek bu hakikati?
Önce şiir okudu diye mahkum et.
Sonra beraat ettir.
Sonra mahkumiyetine sebep olan şiiri okuduğu vilayetin seçimlerini iptal et.
Sonra siyasi haklarını kaybettiği vilayetten vekil seçtir.
Sonra da Başbakan yap.
DEP'li dört vekilin kahramanlığı bunun yanında çizgi film kahramanlığı kalır be!
Bunu da en iyi bileceklerden biri Abdullah Gül'dür.
Türkiye ABD'ye Demokratik ortak olarak davet edildi. (Medya)
İyi de, her fırsatta Avrupalılar tarafından demokrasiden sınıfta kalmakla itham edilen ülke Türkiye değil miydi yoksa?
Bakan Akşit: Sokak çocuklarının sayısı belli değil. (Medya)
Bir fıkra alır mısınız?
Akıl hastasına sormuşlar:
İçerde kaç kişisiniz?
Cevap vermişler:
- Bizim sayımız belli, asıl siz dışarıda kaç kişisiniz.
Sokak çocukları, sayısı belli olmasa da bu ülkenin çocukları.
Siz asıl dışarıdakilerin içerde kaç çocuğu var, onu araştırın.
Duruşu pergel,
Ufku çengel,
Yaptığı git-gel,
Beyni döngel (muşmula) olanlara çok açık ve net mesaj gönderdi;
"Türkiye'nin AB'ye üyeliğini düşünmüyoruz."
Son yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde AP'nin çoğunluğunu eline geçiren Hıristiyanların ortak görüşünü dile getiren Merkel, hala atla gel Şaban olamaya ısrar edenlere başka ne desin?
Beyin zarı büyüklüğü döngel kadar olanlar yine de anlamaz diye düşünmüş olacak ki, Angela başka şeyler daha söylemeyi gerekli görmüş;
"Türkiye'ye 1963'de Avrupa Birliği'ne alınması sözü verilmiş, ama şu unutulmamalı ki, o zamanki birliğin konumu çok farklı idi. Biz Türkiye ile olan dostane ilişkilerimizi sürdürmek istiyoruz ama, yalan da söylemek istemiyoruz."
Şol hatun daha ne desin!
1963'te Avrupa Birliği, üç aşağı beş yukarı Fiskobirlik statüsündeyken aradan geçen uzun yıllar, AB'nin Hıristiyan kültürüne ait temelleri arkeologlar tarafından yapılan bilimsel kazılarla ortaya çıkmış.
Hemen her fırsatta, dost olur ümidiyle her bir şeyimizi öptürmemize rağmen hala dost olmamakta direnen Avrupalı, "Biz Hıristiyan bir topluluğuz, sizi içimize alamayız" açıklamalarını yapadursun, hala anlamayan bizim Dursun, bakalım bu açıklamaya nasıl bir tevil getirecek?
Hazır konuşmuşken başka şeyler daha söyledi Merkel.
"Alman vatandaşı olmak isteyen dördüncü kuşak Türkler'in çok iyi Almanca konuşmaları gerekir. Bu da yetmez, kendi kültürüne hatta camisine ters düşse de bizim ölçülerimize uymak zorundadırlar."
Kırk senede Alman çöplüklerini güllük-gülistanlık yapanlara, "bizden olacaksanız, cami de dahil size ait bütün değerlerinizi terk edeceksiniz" şartını koşan Avrupalı,
Durup dururken,
Her şey yürürken,
Niye Türkiye'yi alsın ki içine?
Peki 1976'da Mannheim'da verdiği konferansta ne diyordu Prof. Dr. Haydar Baş?:
"Biz biz olduğumuz sürece, kendi dinî ve millî değerlerimize sahip çıktığımız müddetçe Avrupa bizi içine almaz. Ne zaman ki, kendimiz inkar ederiz, dinî ve millî hassasiyetimizi elimizin tersiyle arkamıza atarız, ancak o zaman bizi kabul edebilirler. Böyle bir durumda zaten Türk diye bir millet kalmaz."
Sahi, sizce devlet adamlığı, ileri görüşlülük müdür, yoksa Bush'un yanında kravat takmamak mıdır?
Peki AB'ye giremeyeceğimiz bu kadar açık, net, kesin ve mutlak iken, bu uğurda bunca taviz niye? Bilmediğimiz ve bu milletten saklanan başka bir şey mi var?
B A S I N D A N
Gül (DEP'lileri kastederek), kendi kendimize kahramanlar icat ettik. (Medya)
Aynı metodla kahraman edilen bir partinin Bakanından daha iyi kim bilecek bu hakikati?
Önce şiir okudu diye mahkum et.
Sonra beraat ettir.
Sonra mahkumiyetine sebep olan şiiri okuduğu vilayetin seçimlerini iptal et.
Sonra siyasi haklarını kaybettiği vilayetten vekil seçtir.
Sonra da Başbakan yap.
DEP'li dört vekilin kahramanlığı bunun yanında çizgi film kahramanlığı kalır be!
Bunu da en iyi bileceklerden biri Abdullah Gül'dür.
Türkiye ABD'ye Demokratik ortak olarak davet edildi. (Medya)
İyi de, her fırsatta Avrupalılar tarafından demokrasiden sınıfta kalmakla itham edilen ülke Türkiye değil miydi yoksa?
Bakan Akşit: Sokak çocuklarının sayısı belli değil. (Medya)
Bir fıkra alır mısınız?
Akıl hastasına sormuşlar:
İçerde kaç kişisiniz?
Cevap vermişler:
- Bizim sayımız belli, asıl siz dışarıda kaç kişisiniz.
Sokak çocukları, sayısı belli olmasa da bu ülkenin çocukları.
Siz asıl dışarıdakilerin içerde kaç çocuğu var, onu araştırın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024