Yirmi yılı aşan zamandır bizi yöneten zihniyet gerek iktidara talip olurken gerekse iktidarlarını sürdürürken dini temaları kullandılar. Zaman geçtikçe anlaşıldı ki vatandaşın dini duyguları istismar edilmiş, gidilen bu yolun gerçek amacının oy devşirmek olduğu anlaşılmıştır.
İktidar sahipleri kendilerine sırça saraylar yaptırmış gittikçe de halktan uzaklaşmışlardır. Bu sebeple de her geçen gün sarayda yaşayanlar ile sokaktaki vatandaş arasındaki farklılıklar uçuruma dönüşmektedir.
İktidar sahipleri, seçildikleri takdirde adaleti tahsis edeceklerini vadederek adalet timsali diye iddia ettikleri Hz. Ömer'i bile kullandılar. "Halife Ömer muhtaç olan halkına gece kimse görmesin diye sırtında erzak taşırdı. Halife Ömer devletin işini yaparken devletin mumunu, kendi işini yaparken kendi mumunu yakardı. Biz de Ömer misali size adaletle hizmet edeceğiz." Diye diye kendi işlerini devletin mumuyla yaptılar, sonra da devletin mumunu kendi zimmetlerine geçirdiler.
Vatandaş açlıktan yoksulluktan perişanlık çekerken kendileri saraylarda sefa sürmeyi tercih ettiler.
İtiraz edenlere de "itibardan taviz verilmez" diyerek saraylarda sürülen sefalara kılıf uydurdular.
Devletin açıklarını kapatmak için cezalarla vergilerle vatandaşın sırtındaki yükleri artırdıkça artırıp zengini daha zengin fakiri daha fakir hale getirdiler. Böyle bir toplumda sosyal adaletten sosyal devletten bahsetmek mümkün mü?
Sosyal adaleti sağlamak, söylemlerle değil adil davranışlar sergilemekle olur. Bizi idare edenler eğer dindarlıkta samimi iseler. Örnek alacakları ölçü meydandadır. Kur'an ve Sünnet ölçüsünün canlı temsilcileri olan Ehl-i Beyt'i takip etmek zorundalar.
Saraylarda sefa sürenler adalet, merhamet ve güzel ahlak timsali Hz. Muhammed ve onun Ehl-i Beyt'ini örnek almak zorundalar. Saraylarda yaşamayı itibar zannedenlere tefekkür edebilmeleri için Hendek Savaşı öncesinden bir sahneyi hatırlatalım:
Hz. Muhammed (s.a.a.) ashabıyla birlikte hendek kazarken yanına gelen bir sahabe; "Ya Resulullah açlıktan karnımıza taş bağlamak zorunda kaldık." Diyerek karnını gösterir. Bu durum karşısında Peygamberimiz (s.a.a.) sahabeye karnına bağlamış olduğu 2 taşı gösterince bu sözü söyleyen pişmanlıkla geri döner.
Saraylarda sefa sürenler, iktidarın nimetlerinden en yüksek derecede istifade edenler; sokaktaki yoksulun, işsizin, açın, mazlumların ahı arşa yükseliyor. Unutmayın ki "mazlumun ahı indirir şahı."
- Milli ve dini hassasiyetlerin korunması şarttır / 08.11.2024
- Kaybolan değerlerimiz ve aidiyet duygusu / 07.11.2024
- Aidiyet duygumuz yeterince gelişseydi / 06.11.2024
- Cumhuriyet’in kazanımlarını inkâr etmeyin / 05.11.2024
- Hüseyin Baş 'Cumhuriyet daim olsun' diye dua etti / 04.11.2024
- Kadir Mısıroğlu ve Murat Bardakçı’yı Hüseyin Baş’tan öğrenelim / 02.11.2024
- Kürt sorunu var mı yok mu? / 01.11.2024
- Cumhuriyet’e ve Atatürk’e sahip çıkacağız / 31.10.2024
- ‘Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme tanı’ / 30.10.2024