Marka nasıl oluşur, marka nasıl gelişir? gibi soruların cevapları ile sizleri meşgul etmek istemiyorum. İlk başta üretim yapmanız lazım, neyin üretimi diye soruyorsanız; ihtiyaç duyduğunuz her şey diyebiliriz.
İnsanoğlu ihtiyaç duyduğu yiyecek, içecek, giyim, düşünce, fikir hâsılı, yaşamda ihtiyaç duyduğu veya konforunu artıran, kendisine gerekli üretimi yaşam içinde yapmıştır.
Üretim dediğimizde, benim aklıma ilk gelen ekmeğimiz olur. Hiç unutmam, 1988 yılında Medine'yi Münevvere'de, Mescid-i Nebevi'nin kapısının önünde ekmeklerini pazarlayan bir fırıncının bağırışı hala kulaklarımda tap taze şöyle çınlıyor:
"Konya'nın unundan, Medine'nin suyundan, Ahmet ustanın elinden gel vatandaş gel, Türk ekmeği, Türk ekmeği."
Siz çalışkansanız, üretkenseniz, üretirsiniz. İşin mahareti üretmede, üretirken her türlü hileden, aldatmadan, sahtekârlıktan, uzak durmada, el ayak çekmededir. Sizin ürettiğiniz ekmeğinizin buğdayı GDO'suz, katkı maddesi hilesiz, suyunuz sağlıklı, emeğiniz tertemiz ise, sizin ürününüz her zaman kaliteli, her zaman markadır.
Bölgesel birçok ekmek markası vardır, Vakfıkebir ekmeği, bazlama, tandır gibi birçok ekmek türü ve markası vardır. Hatta merhum Üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in birçok arkadaşımıza öğrettiği Kürtün Ekmeği gibi.
Yalnız ekmek mi üretimde marka olması gereken ve markalaşan, tabi ki hayır! Neyi tüketiyor isek, neyi üretiyor isek hepsinde markalaşmamız, hepsinde kalite seviyesini yukarılara taşımamız lazım.
Günümüzde giyindiğimiz elbiseden, kullandığımız araçlara, yediğimiz gıdalardan her türlü alet edevatımıza kadar tercih ettiğimiz ürünler hep marka ürünler olmasının sebebi, belli bir kalitede ürün devamlılığını sağlayabilmeleridir.
Başta Avrupalılar olmak üzere sanayide ve teknolojide bazı gelişmiş devletlerin ve milletlerin ortaya koymuş oldukları üretimlerle hayatın her alanında markalaştıklarına yakinen şahidiz.
Pekâlâ, neden markalaşma bu kadar önemlidir? Çünkü markalaştığınızda, ekmeğinizin, bisküvinizin değeri buğday fiyatının kat kat üzerine çıkar. Markalaştığınızda peynirinizin, kaşarınızın fiyatı, sütün litre fiyatını defalarca katlar, ayakkabınızın derisi, gözlüğünüzün camı, elbisenizin kumaşı marka değerine göre sermayesinin üzerine kat be kat koyarak sizin emeğinizin, bilginizin, fikrinizin, tecrübenizin karşılığı olarak artar.
Markalaşma devamlılık ister, en az elli yıl, yüz yıl.
Türkiye'nin inşaat sektöründe markalaşması Libya lideri merhum Muammer Kaddafi'nin, müteahhitlik firmalarımızı ülkesine davet edip çok sayıda yol, hastane, okul, toplu konut vesaire projelerini ihaleye çıkartıp firmalarımıza onlarca yılda iş vermesi ile gerçekleşti. Yoksa sarı pirinç madeninin kilo fiyatına, musluğu seramik hammaddesi (feldspat) fiyatına, fayansları, yer karolarını, lavaboları kumaş fiyatına, ipliğin kilo fiyatına, tekstil ürünlerini satmaya devam eder, zararına çalışır, emeğimizi, bilgimizi, tecrübemizi heba etmiş, en önemlisi hayatımızı, boşu boşuna harcamış oluruz.
Unutmayalım ki, markalaşma yalnız üretimde değil, en başta eğitim öğretim alanında da olmak üzere, hayatın her sahasında ve safhasında vardır. Mesela; yetişmiş insanımızın emeğinin karşılığında, bir Alman mühendis veya Amerikalı bir meslektaşının aldığı ücrete yakın bir ücret alabilmesi de, eğitim aldığı kurumların markalaşması ile mümkün olacağını aklımızdan çıkartmayalım.
İhracatta rekorlar kırdığımız şu günlerde, bütün dünyanın olmazsa olmaz olarak, kullandığı fındığımızı, kayısımızı, incirimizi, borumuzu kısaca sahibi olduğumuz bütün değerlerimizi nasıl markalaştıramadığımızı, nasıl bir tezgâha gelip elimizden mallarımızın, omuzlarımızın üzerinden beyinlerimizin nasıl çalındığını, bir düşünelim de; en büyük marka olan merhum Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Milli Ekonomi Modeli'ndeki, projelerine başvurup, Bağımsız Türkiye Partisi'nin genç lideri Av. Hüseyin Baş Bey'le beraber, hayatın her alanında markalaşma zaferini yaşayalım.
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024