Müslüman hassas, anlayışlı ve vakâr sahibi olur. Karşısındaki kişinin her manada ihtiyacını yani muhtaciyetini anlar. Onu, isteme durumunda bırakmadan, gereken araştırmayı yapıp, elden geleni, gereken kadar, yerli yerine oturtmayı bilir. Müslüman'ın bu anlayışlı, firasetli ve vakârlı halini her konuda ve konumda göstermesi gerekir. Gerçek mü'minin yaşamı herkese, her zaman, hep aynı davranacak kadar basit ve tekdüze değildir.
Günümüzde modern çağın Müslümanları, ağızlarında pelesenk halini almış bir sürü lafı, kendileri yapmadan etrafındakilere söyler dururlar. Böylece tesirsiz hale getirilmiş bu sözlerin, uygulamalı hallerini görmeyi şiddetle arzularlar. Halbuki gerçeklere davet, onları yaşıyor olmak değildir ki; görev duyurmakla bitsin. İşte hassas ve anlayışlı olmak da böyledir. Bu sıfatların Müslümanlarda bulunması gerektiğini, en çok da onlara yakışacağını bildiğimiz halde herşeyin dile getirilmesini bilinçli ya da bilinçsiz olarak bekleriz. Durum böyle olunca da bir iç çekişin, derin bir nefes alıp vermenin anlamını yakalayıp, çözemeyiz. Bir meltemin ya da fırtınanın kelimesiz, cümlesiz, sessiz ama derin ifadesini duyamayız. Oysa duyabilen insanlar için akarsuların, şelalelerin çıkardığı ses, az kalırdı düşüncelerin seslerinin yanında... Hele de karşımızdaki insan, azimle, ihlasla, gerçek bir mü'min olmayı bu uğurda bıkmadan, usanmadan haftalarca, aylarca, yıllarca çalışmayı amaç edinen, sebatın bir gün nebat doğuracağını gözönüne getirenlerdense, onun bu durumunun sömürü vasıtası yapılmadığını bir şekilde ona göstermek durumundayız. Bir de aramızda belki de doğuştan çok ince, hassas yapıya sahip olanlarımız var. Onların bu anlayışları ile bu anlayışa-kavrayışa layık davranabilmeleri çok önem arzeder. Özellikle de ortaya gerekli olan fiil çıkmadıktan sonra failin hassas olmasının hiçbir önem ve anlamı olamaz. Maalesef dışa yansıyanların, düşüncelerimizin eseri olduğunu, her din kardeşimize bir vefa borcumuzun bulunduğunu, bir kahvenin kırk yıl hatırının sayıldığı günden bu yana unuttuk.
Demek ki; kişinin özü ile sözü bir olup; hassas-anlayışlı davranış ve tavırları birbirine uygun olması lazım gelir. Bu samimiyet ve dürüstlük ile kalplere tesir edilmelidir. İhtiyacın ve elden gelenin karşılıklı dürüstçe alış-verişi, bizi maksadımıza eriştirecek en kestirme yoldur. Unutmayalım ki; şeytan her seviyedeki insana farklı yollardan yaklaşır. Bilhassa ailenin, sevenlerin, kardeşlerin ve din kardeşlerinin arasını açmaya çalışır. Dilerim onun bu oyunlarına, ilimle desteklenmiş hassas ve anlayışlı halimiz ile kanmayıp vakârımızı koruruz.
Hümeyra EZERGÜL
Günümüzde modern çağın Müslümanları, ağızlarında pelesenk halini almış bir sürü lafı, kendileri yapmadan etrafındakilere söyler dururlar. Böylece tesirsiz hale getirilmiş bu sözlerin, uygulamalı hallerini görmeyi şiddetle arzularlar. Halbuki gerçeklere davet, onları yaşıyor olmak değildir ki; görev duyurmakla bitsin. İşte hassas ve anlayışlı olmak da böyledir. Bu sıfatların Müslümanlarda bulunması gerektiğini, en çok da onlara yakışacağını bildiğimiz halde herşeyin dile getirilmesini bilinçli ya da bilinçsiz olarak bekleriz. Durum böyle olunca da bir iç çekişin, derin bir nefes alıp vermenin anlamını yakalayıp, çözemeyiz. Bir meltemin ya da fırtınanın kelimesiz, cümlesiz, sessiz ama derin ifadesini duyamayız. Oysa duyabilen insanlar için akarsuların, şelalelerin çıkardığı ses, az kalırdı düşüncelerin seslerinin yanında... Hele de karşımızdaki insan, azimle, ihlasla, gerçek bir mü'min olmayı bu uğurda bıkmadan, usanmadan haftalarca, aylarca, yıllarca çalışmayı amaç edinen, sebatın bir gün nebat doğuracağını gözönüne getirenlerdense, onun bu durumunun sömürü vasıtası yapılmadığını bir şekilde ona göstermek durumundayız. Bir de aramızda belki de doğuştan çok ince, hassas yapıya sahip olanlarımız var. Onların bu anlayışları ile bu anlayışa-kavrayışa layık davranabilmeleri çok önem arzeder. Özellikle de ortaya gerekli olan fiil çıkmadıktan sonra failin hassas olmasının hiçbir önem ve anlamı olamaz. Maalesef dışa yansıyanların, düşüncelerimizin eseri olduğunu, her din kardeşimize bir vefa borcumuzun bulunduğunu, bir kahvenin kırk yıl hatırının sayıldığı günden bu yana unuttuk.
Demek ki; kişinin özü ile sözü bir olup; hassas-anlayışlı davranış ve tavırları birbirine uygun olması lazım gelir. Bu samimiyet ve dürüstlük ile kalplere tesir edilmelidir. İhtiyacın ve elden gelenin karşılıklı dürüstçe alış-verişi, bizi maksadımıza eriştirecek en kestirme yoldur. Unutmayalım ki; şeytan her seviyedeki insana farklı yollardan yaklaşır. Bilhassa ailenin, sevenlerin, kardeşlerin ve din kardeşlerinin arasını açmaya çalışır. Dilerim onun bu oyunlarına, ilimle desteklenmiş hassas ve anlayışlı halimiz ile kanmayıp vakârımızı koruruz.
Hümeyra EZERGÜL
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.