Uzun yıllardır, sosyal olayları hep arkadan takip ediyoruz. Sosyal olaylar oluyor, bitiyor, dünya gündeminden çıkıyor, bir bakıyorsunuz Türkiye'de yeniymiş gibi tartışıyor. İşte küresel ekonomi, bunlardan sadece biridir. Türkiye, küresel ekonomiye uyum için habire kanun çıkarıyor, dünya ise, küresel ekonomiden korunmanın yollarını arıyor. Ne hazin tecellidir ki, küresel ekonomiyi savunanlar, kaymağını yiyenler bile, artık korkmaya başladılar. Tabiri caizse, besledikleri canavarın kendilerini de yiyecek noktaya geldiğini fark ettiler.
IMF'nin "Dünya Ekonomisinin Görümü" adlı raporuna göre, küresel ekonomi, Amerikan ekonomisindeki yavaşlamadan dolayı birçok risklerle karşı geldi. Eğer Amerikan ekonomisinde beklenilen toparlanma gerçekleşmezse, küresel durgunluk kaçınılmazdır. Californiya Üniversitesi öğretim üyelerinden ekonomi uzmanı Edward Leamer'e göre de, Amerikan ekonomisi ancak yıl sonuna doğru hafif bir toparlanma gösterebilir, tam düzelme en erken 2002 yılında olabilir.
Görüldüğü gibi, Amerikan ekonomisi durgunluğa girince, küresel ekonomi de durgunluğa giriyor. Bu durum, Henry Kissinger'in, "Küreselleşme, Amerikan hegemonyasının öteki adıdır" sözünün, doğruluğunu ortaya koyuyor. Öyleyse, "küresel ekonomiye uyum sağlayacağız" demek, "Amerikan mandacılığını kabul edeceğiz" demekle eşanlamdadır. Attila İlhan, bu konuda daha da ileri giderek şöyle diyor: "Türkiye'nin gelişmesi için en akılcı şey, Amerika ile işbirliği yapmaktır. Amerika bize yardım eder, sonunda küçük bir Amerika olabiliriz, düşüncesinin mütareke yıllarında Amerikan mandasına girelimde farkı yoktur. Sadece başka türlü ifade ediliyor. Çünkü Amerika başka türlüsünü anlamaz". Gerçekten de öyle, Amerika'nın gözü, çıkarından başkasını görmez.
Küresel ekonominin kendi kendini imha edecek bir sınıra vardığını, sonunda küresel bir anarşiye dönüşeceğini söyleyenlerin sayısı hızla artıyor. Bunu söyleyenlerden biri de William Grieder'dir. Grieder, küresel ekonominin hesapsızca, gerekenden fazla ürettiğini, sonra ürün fiyatlarını ve ücretleri düşürerek, küresel krize sebep olduğunu iddia ediyor. Bazı iktisatçılara göre, Grieder'in adını ettiği küresel kriz, 1929 yılındaki Büyük Buhran gibi bütün dünyayı sarsacak bir şekilde genişliyor.
Bu küresel krize düşmemenin bir tek çaresi vardır: Milli politika uygulamak. Nitekim Cumhuriyetin kurucusu M. Kemal Atatürk, Büyük Buhran'ı milli ve devletçi politikalarla aşmış ve bütün dünyaya örnek olmuştur. Atatürk'ün uyguladığı bu sistem hakkında H. Laufenburger şöyle der: "Devletçilik sisteminin Türkiye'deki uygulaması 19. Yüzyıldan beri savrulan düşüncelerden alınmış bir sitem değildir. Bu sistem Türkiye'nin ihtiyaçlarından doğmuştur ve bizzat Türkiye'ye özgü bir sistemdir". Prof. Dr. M. Duverger de, Atatürk'ün uyguladığı bu sistem için şunları söyler: "Türkiye'deki sistem, az gelişmiş ülkelerin ekonomik kalkınmaları için geçerli olan en iyi sistemdir".
Bu tarihi gerçeklerden sonra, şunu söylemek istiyoruz. Türkiye bir yol ayrımındadır. Ya küresel ekonominin bir parçası olacak ve bunun sonucu küresel krize düşecek, ya da Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi, Atatürk'ün uyguladığı milli ekonomi politikasını uygulayacak ve küresel krizden kendini koruyacaktır. Öyle inanıyoruz ki, bu millet, yine "milli ekonomi" diyenlerle bir ve beraber olacak, yine istiklal ve istikbalin her türlü saldırılara karşı savunacaktır.
IMF'nin "Dünya Ekonomisinin Görümü" adlı raporuna göre, küresel ekonomi, Amerikan ekonomisindeki yavaşlamadan dolayı birçok risklerle karşı geldi. Eğer Amerikan ekonomisinde beklenilen toparlanma gerçekleşmezse, küresel durgunluk kaçınılmazdır. Californiya Üniversitesi öğretim üyelerinden ekonomi uzmanı Edward Leamer'e göre de, Amerikan ekonomisi ancak yıl sonuna doğru hafif bir toparlanma gösterebilir, tam düzelme en erken 2002 yılında olabilir.
Görüldüğü gibi, Amerikan ekonomisi durgunluğa girince, küresel ekonomi de durgunluğa giriyor. Bu durum, Henry Kissinger'in, "Küreselleşme, Amerikan hegemonyasının öteki adıdır" sözünün, doğruluğunu ortaya koyuyor. Öyleyse, "küresel ekonomiye uyum sağlayacağız" demek, "Amerikan mandacılığını kabul edeceğiz" demekle eşanlamdadır. Attila İlhan, bu konuda daha da ileri giderek şöyle diyor: "Türkiye'nin gelişmesi için en akılcı şey, Amerika ile işbirliği yapmaktır. Amerika bize yardım eder, sonunda küçük bir Amerika olabiliriz, düşüncesinin mütareke yıllarında Amerikan mandasına girelimde farkı yoktur. Sadece başka türlü ifade ediliyor. Çünkü Amerika başka türlüsünü anlamaz". Gerçekten de öyle, Amerika'nın gözü, çıkarından başkasını görmez.
Küresel ekonominin kendi kendini imha edecek bir sınıra vardığını, sonunda küresel bir anarşiye dönüşeceğini söyleyenlerin sayısı hızla artıyor. Bunu söyleyenlerden biri de William Grieder'dir. Grieder, küresel ekonominin hesapsızca, gerekenden fazla ürettiğini, sonra ürün fiyatlarını ve ücretleri düşürerek, küresel krize sebep olduğunu iddia ediyor. Bazı iktisatçılara göre, Grieder'in adını ettiği küresel kriz, 1929 yılındaki Büyük Buhran gibi bütün dünyayı sarsacak bir şekilde genişliyor.
Bu küresel krize düşmemenin bir tek çaresi vardır: Milli politika uygulamak. Nitekim Cumhuriyetin kurucusu M. Kemal Atatürk, Büyük Buhran'ı milli ve devletçi politikalarla aşmış ve bütün dünyaya örnek olmuştur. Atatürk'ün uyguladığı bu sistem hakkında H. Laufenburger şöyle der: "Devletçilik sisteminin Türkiye'deki uygulaması 19. Yüzyıldan beri savrulan düşüncelerden alınmış bir sitem değildir. Bu sistem Türkiye'nin ihtiyaçlarından doğmuştur ve bizzat Türkiye'ye özgü bir sistemdir". Prof. Dr. M. Duverger de, Atatürk'ün uyguladığı bu sistem için şunları söyler: "Türkiye'deki sistem, az gelişmiş ülkelerin ekonomik kalkınmaları için geçerli olan en iyi sistemdir".
Bu tarihi gerçeklerden sonra, şunu söylemek istiyoruz. Türkiye bir yol ayrımındadır. Ya küresel ekonominin bir parçası olacak ve bunun sonucu küresel krize düşecek, ya da Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi, Atatürk'ün uyguladığı milli ekonomi politikasını uygulayacak ve küresel krizden kendini koruyacaktır. Öyle inanıyoruz ki, bu millet, yine "milli ekonomi" diyenlerle bir ve beraber olacak, yine istiklal ve istikbalin her türlü saldırılara karşı savunacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018