Kelime ve kavram oyunları, hedef seçilen ülkelerde seçilmiş birilerin dudak tiryakiliğine tek çözümdür.
"Derin devlet" bunlardan bir ise "28 Şubat" da bir diğeridir.
Siyak-sibak/öncesi-sonrası düşünülüp muhasebe süzgecinden geçirilmeden kullanılır bu sipariş kelimeler/kavramlar.
28 Şubat kavramı kadar bir başka ısmarlama iddia da 28 Şubat sürecinden en fazla Fethullah Gülen'in haksızlığa uğradığı kuyruklu yalanıdır.
"Hizmetlerine hizmet" katan(!), yetkililerin ve etkililerin bile gidemediği yerlerde "Amerika'nın ali menfaatlerine hizmeti" gaye edinmiş (bu ifade sayın Gülen'e aittir) okullar açan dünün salya-sümük vaizin, aslında "sivil toplum örgütü" olarak 28 şubat sürecinin bizzat içinde olmadığını kimse iddia edemez.
Onun için iddia ediyorum ki, 28 Şubat askeri değil, tasarımı dışarıdan, uygulaması içeriden sivil bir senaryodur.
İzah edeyim.
ADL'nin dünyanın en tehlikeli örgütü olduğunu Zaman Gazetesi'nin bir yazı dizisinde öğrenmiştik. İşte bu ADL ve Dünya Yahudileri Birliği Örgütü Türkiye'de yaptıkları bir dizi temaslarda birilerini ziyaret ettiler. Peki kimleri ziyaret etmişlerdi sizce?
Bu isimlerden ikisini zikretmek yeterli olur sanırım.
Biri, 28 Şubat'ın balans ayarcısı Çevik Bir ve diğeri (güya) 28 Şubat'ın en büyük mazlumu ve mağduru(!) Fethullah Gülen hocaefendi.
Hocaefendiye, kaleme ve kelama sığmayacak kadar büyük methiyeler dizmiş ADL ve Yahudi örgütü yetkilileri. Ve kendisine "diyalog ve hoşgörü" konulu bir kitap da sipariş etmişler.
Bütün bu haberleri Mart 1998 tarihli Zaman Gazetesi nüshalarında okuyabilirsiniz.
İşte tam da burada şu sorunun cevabını bulmamız lazım;
28 Şubat'ın "mimarıyla" 28 Şubat'ın "mağdurunu(!)" ADL ortak paydasında buluşturan neydi?
Hangi güç bu iki simayı bir karede cem etti?
Bu sorunun cevabını bulmadan sağlıklı bir sonuç elde etmemiz mümkün değildir.
İşin en kahreden tarafı ise şudur:
Bu özel karede kendine yer bulanlar, gerçekleri saptırmak için de şu iddiayı yaydılar topluma; "Haydar Baş 28 Şubat'tan niye etkilenmedi? Demek ki bir yerlerin adamıdır."
Ismarlama sorunun son cümlesini iyi analiz edersek sağlıklı sonuca varabiliriz aslında. Bu biraz da "merd-i Kıpti sirkatin söylerken şecaatini arz eder" darb-i misaline benziyor.
28 Şubat'tan etkilenmeyen bir yerlerin adamıdır. Aynen katılıyorum.
28 Şubat'tan etkilenmeyen, faaliyetleri hız kesmeyen, şöhreti yedi düveli tutan mutlaka bir yerlerin adamıdır.
Sayın Prof. Dr. Haydar Baş, 28 Şubat sürecinde, tarihin hiçbir döneminde, hiç kimsenin uğramadığı ve reva görülmediği bir zulme ve haksızlığa uğramıştır. Adına izafe edilen bütün kurum ve kuruluşlar, ya trilyonlarca cezaya çarptırılmış, ya da sudan sebeplerle kapatılmıştır. Sadece İstanbul'da, kuruluşlarında önderlik yaptığı üç kolejin komik gerekçelerle kapılarına kilit vurulmuştur. Sadece bu üç kolejin maddi yükü 10-20 milyon dolardır.
Maltepe Koleji, altında mescit olduğu için,
Güngören Koleji, tuvalet pencereleri küçük olduğu için,
Yayla Koleji, kantininin yeri yetkililere sorulmadan değiştirildiği için kapatılmıştı; hem de okulların açılmasına bir hafta kala.
Zeytinburnu'ndaki öğrenci yurdunun, hayatında karakol-polis nedir bilmeyen müdürü (F.İ.), sadece ve sadece bir kinin ve nefretin eseri olabilecek tarzda saatlerce hazır ol vaziyetinde bekletilmiş ve kendisinden yurda bağışlanan bir kasa zeytinin ve her bir zeytin tanesinin nerelerde harcandığının tek tek hesabı sorulmuştur.
Bütün bunlar olurken, 28 Şubat mağdurları(!) yurtlarına yurt, sandıklarına armut depolamakla meşguldü.
Bütün bu gerçekleri örtbas etmek isteyenler bir iftirayı da ihmal etmediler.
"Derin devlet."
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyondan, bu milletin yüz binlerce ferdi Allah'ın kelamını öğrendi, Kur'an öğrendi, hatim indirdi, dinini öğrendi.
Hem de Kur'an öğrenmenin hukuki müeyyidelere bağlandığı bir dönemde.
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonda, bu millete vatan sevgisini öğretti.
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda bu millete "dini bütünlük milli bütünlüktür, milli bütünlük dini bütünlüktür" düşüncesi binlerce kez hatırlatıldı.
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda, bu millete, misyonerliğin bu milletin önce dinine sonra vatanına kastetmesi olayıdır gerçeğini öğretti.
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda, Müslüman olmadan kurtuluşun mümkün olmadığı gerçeğini öğretti.
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda, bu millete "Dinlerarası Diyalog" fikri misyonerliktir gerçeğini öğretti.
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda, bu millete "BOP/Büyük Ortadoğu Projesi" Türk-İslam coğrafyasının Haçlı anlayışıyla işgal edilmenin adı olduğu gerçeğini öğretti.
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda, bu millete şu hakikati da öğretti; "Hocaefendiye verilen görev şudur; bu milletin kalbinde, imanının gereği kök salmış olan 'haçlıya' karşı tepkiyi önce yumuşatmak, sonra da tamamen kaldırmak. Ancak bu sayede BOP geçekleşebilir. Ancak bu olursa, yarın kaçınılmaz bir haçlı işgalinde bu millet tepkisiz kalır."
(Bunun en canlı misali, "Allah Yahudi ve Hıristiyan'ı cennete korsa sizin...bir şey mi girecek" deyip arkadaşlarımızı dükkanından kovan hocaefendi bağlılarıdır.)
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda, bu milletin inancına, örfüne, ahlakına aykırı ne bir programa müsaade ediyor ve ne de bir reklamın yayınlanmasına izin veriyor.
(Evlerde porno kaset arayanlar mübarek televizyonlarının reklamlarını takip etsin)
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda; "Hz. Peygamberin: Ehl-i kitaba bir şey sormayın" mutlak emrini yerine getiriyor ve programlarına üçerli-beşerli haham ve papaz çıkartılmasına müsaade etmiyor.
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda, en büyük zulme ve haksızlığa uğrayanların Müslümanların ve bu zulümleri yapanların Hıristiyanların veya Yahudilerin olduğu bir zamanda, bir zatı, Vatikan'a, bir Hıristiyan ruhanisine gönderip, "burada asıl suçlu Müslümanlardır" deyip, masumu suçlu, suçluyu masum göstertmiyor.
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda; vatan diyor, millet diyor, devlet diyor, bayrak diyor, sancak diyor...
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda, tam bağımsızlık diyor.
Bu öyrak'ta yüz binlerce masumun kanına giren, gidemediği yerlerde de başkalarının aynı zulmü işlemesini teşvik eden ABD'de ikamet edenlere methiyeler dizdirmiyor. Bush'a övgüler dizdirtip, ABD kuklası Ladin'e bedduarak'ta yüz binlerce masumun kanına giren, gidemediği yerlerde de başkalarının aynı zulmü işlemesini teşvik eden ABD'de ikamet edenlere methiyeler dizdirmiyor. Bush'a övgüler dizdirtip, ABD kuklası Ladin'e beddua ettirmiyor.
Kurban olayım böylesi derin devlete.
Siz kurban olmaz mısınız böylesi bir derin devlete?
Ben o derin devletin ta kendisiyim işe.
Tabii şayet öyle bir devlet varsa.
Sağa-sola iftira atanlar bu gerçekleri anlasın yeter.
"Derin devlet" bunlardan bir ise "28 Şubat" da bir diğeridir.
Siyak-sibak/öncesi-sonrası düşünülüp muhasebe süzgecinden geçirilmeden kullanılır bu sipariş kelimeler/kavramlar.
28 Şubat kavramı kadar bir başka ısmarlama iddia da 28 Şubat sürecinden en fazla Fethullah Gülen'in haksızlığa uğradığı kuyruklu yalanıdır.
"Hizmetlerine hizmet" katan(!), yetkililerin ve etkililerin bile gidemediği yerlerde "Amerika'nın ali menfaatlerine hizmeti" gaye edinmiş (bu ifade sayın Gülen'e aittir) okullar açan dünün salya-sümük vaizin, aslında "sivil toplum örgütü" olarak 28 şubat sürecinin bizzat içinde olmadığını kimse iddia edemez.
Onun için iddia ediyorum ki, 28 Şubat askeri değil, tasarımı dışarıdan, uygulaması içeriden sivil bir senaryodur.
İzah edeyim.
ADL'nin dünyanın en tehlikeli örgütü olduğunu Zaman Gazetesi'nin bir yazı dizisinde öğrenmiştik. İşte bu ADL ve Dünya Yahudileri Birliği Örgütü Türkiye'de yaptıkları bir dizi temaslarda birilerini ziyaret ettiler. Peki kimleri ziyaret etmişlerdi sizce?
Bu isimlerden ikisini zikretmek yeterli olur sanırım.
Biri, 28 Şubat'ın balans ayarcısı Çevik Bir ve diğeri (güya) 28 Şubat'ın en büyük mazlumu ve mağduru(!) Fethullah Gülen hocaefendi.
Hocaefendiye, kaleme ve kelama sığmayacak kadar büyük methiyeler dizmiş ADL ve Yahudi örgütü yetkilileri. Ve kendisine "diyalog ve hoşgörü" konulu bir kitap da sipariş etmişler.
Bütün bu haberleri Mart 1998 tarihli Zaman Gazetesi nüshalarında okuyabilirsiniz.
İşte tam da burada şu sorunun cevabını bulmamız lazım;
28 Şubat'ın "mimarıyla" 28 Şubat'ın "mağdurunu(!)" ADL ortak paydasında buluşturan neydi?
Hangi güç bu iki simayı bir karede cem etti?
Bu sorunun cevabını bulmadan sağlıklı bir sonuç elde etmemiz mümkün değildir.
İşin en kahreden tarafı ise şudur:
Bu özel karede kendine yer bulanlar, gerçekleri saptırmak için de şu iddiayı yaydılar topluma; "Haydar Baş 28 Şubat'tan niye etkilenmedi? Demek ki bir yerlerin adamıdır."
Ismarlama sorunun son cümlesini iyi analiz edersek sağlıklı sonuca varabiliriz aslında. Bu biraz da "merd-i Kıpti sirkatin söylerken şecaatini arz eder" darb-i misaline benziyor.
28 Şubat'tan etkilenmeyen bir yerlerin adamıdır. Aynen katılıyorum.
28 Şubat'tan etkilenmeyen, faaliyetleri hız kesmeyen, şöhreti yedi düveli tutan mutlaka bir yerlerin adamıdır.
Sayın Prof. Dr. Haydar Baş, 28 Şubat sürecinde, tarihin hiçbir döneminde, hiç kimsenin uğramadığı ve reva görülmediği bir zulme ve haksızlığa uğramıştır. Adına izafe edilen bütün kurum ve kuruluşlar, ya trilyonlarca cezaya çarptırılmış, ya da sudan sebeplerle kapatılmıştır. Sadece İstanbul'da, kuruluşlarında önderlik yaptığı üç kolejin komik gerekçelerle kapılarına kilit vurulmuştur. Sadece bu üç kolejin maddi yükü 10-20 milyon dolardır.
Maltepe Koleji, altında mescit olduğu için,
Güngören Koleji, tuvalet pencereleri küçük olduğu için,
Yayla Koleji, kantininin yeri yetkililere sorulmadan değiştirildiği için kapatılmıştı; hem de okulların açılmasına bir hafta kala.
Zeytinburnu'ndaki öğrenci yurdunun, hayatında karakol-polis nedir bilmeyen müdürü (F.İ.), sadece ve sadece bir kinin ve nefretin eseri olabilecek tarzda saatlerce hazır ol vaziyetinde bekletilmiş ve kendisinden yurda bağışlanan bir kasa zeytinin ve her bir zeytin tanesinin nerelerde harcandığının tek tek hesabı sorulmuştur.
Bütün bunlar olurken, 28 Şubat mağdurları(!) yurtlarına yurt, sandıklarına armut depolamakla meşguldü.
Bütün bu gerçekleri örtbas etmek isteyenler bir iftirayı da ihmal etmediler.
"Derin devlet."
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyondan, bu milletin yüz binlerce ferdi Allah'ın kelamını öğrendi, Kur'an öğrendi, hatim indirdi, dinini öğrendi.
Hem de Kur'an öğrenmenin hukuki müeyyidelere bağlandığı bir dönemde.
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonda, bu millete vatan sevgisini öğretti.
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda bu millete "dini bütünlük milli bütünlüktür, milli bütünlük dini bütünlüktür" düşüncesi binlerce kez hatırlatıldı.
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda, bu millete, misyonerliğin bu milletin önce dinine sonra vatanına kastetmesi olayıdır gerçeğini öğretti.
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda, Müslüman olmadan kurtuluşun mümkün olmadığı gerçeğini öğretti.
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda, bu millete "Dinlerarası Diyalog" fikri misyonerliktir gerçeğini öğretti.
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda, bu millete "BOP/Büyük Ortadoğu Projesi" Türk-İslam coğrafyasının Haçlı anlayışıyla işgal edilmenin adı olduğu gerçeğini öğretti.
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda, bu millete şu hakikati da öğretti; "Hocaefendiye verilen görev şudur; bu milletin kalbinde, imanının gereği kök salmış olan 'haçlıya' karşı tepkiyi önce yumuşatmak, sonra da tamamen kaldırmak. Ancak bu sayede BOP geçekleşebilir. Ancak bu olursa, yarın kaçınılmaz bir haçlı işgalinde bu millet tepkisiz kalır."
(Bunun en canlı misali, "Allah Yahudi ve Hıristiyan'ı cennete korsa sizin...bir şey mi girecek" deyip arkadaşlarımızı dükkanından kovan hocaefendi bağlılarıdır.)
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda, bu milletin inancına, örfüne, ahlakına aykırı ne bir programa müsaade ediyor ve ne de bir reklamın yayınlanmasına izin veriyor.
(Evlerde porno kaset arayanlar mübarek televizyonlarının reklamlarını takip etsin)
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda; "Hz. Peygamberin: Ehl-i kitaba bir şey sormayın" mutlak emrini yerine getiriyor ve programlarına üçerli-beşerli haham ve papaz çıkartılmasına müsaade etmiyor.
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda, en büyük zulme ve haksızlığa uğrayanların Müslümanların ve bu zulümleri yapanların Hıristiyanların veya Yahudilerin olduğu bir zamanda, bir zatı, Vatikan'a, bir Hıristiyan ruhanisine gönderip, "burada asıl suçlu Müslümanlardır" deyip, masumu suçlu, suçluyu masum göstertmiyor.
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda; vatan diyor, millet diyor, devlet diyor, bayrak diyor, sancak diyor...
Bu öyle bir derin devletti ki;
Kurdurduğu televizyonlarda, tam bağımsızlık diyor.
Bu öyrak'ta yüz binlerce masumun kanına giren, gidemediği yerlerde de başkalarının aynı zulmü işlemesini teşvik eden ABD'de ikamet edenlere methiyeler dizdirmiyor. Bush'a övgüler dizdirtip, ABD kuklası Ladin'e bedduarak'ta yüz binlerce masumun kanına giren, gidemediği yerlerde de başkalarının aynı zulmü işlemesini teşvik eden ABD'de ikamet edenlere methiyeler dizdirmiyor. Bush'a övgüler dizdirtip, ABD kuklası Ladin'e beddua ettirmiyor.
Kurban olayım böylesi derin devlete.
Siz kurban olmaz mısınız böylesi bir derin devlete?
Ben o derin devletin ta kendisiyim işe.
Tabii şayet öyle bir devlet varsa.
Sağa-sola iftira atanlar bu gerçekleri anlasın yeter.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024