Kosova'nın yarım kalmış hikayesi
Emre Konuk'un yönetmenliğinde, tamamı Kosovalı oyunculardan oluşan bir ekiple, Arnavutça dilinde siyah-beyaz çekilmeye başlanan 'Tahta Kılıç' filmi bu özellikleriyle bir ilk olma özelliği taşıyor
28.07.2018 00:00:00
Kosova Savaşı zamanında babası kaybolan "Haydar"ın arayışına odaklanan "Tahta Kılıç" filminin çekimleri Kosova'da başladı.Yönetmenliğini "Çırak" filmiyle yerli ve yabancı birçok festivalden ödülle dönen Emre Konuk'un üstlendiği film, Kosova'nın yarım kalmış hikayesini beyaz perdeye taşıyacak.
Orijinal dili Arnavutça olan ve siyah-beyaz çekilen film, "Haydar"ın üzerinden, elinde tahta bir kılıçla Balkanlar'a gelen Sarı Saltuk'un izinde yaralı bir ülkenin bu gününe ışık tutacak.Çekimleri Kosova'nın Mitroviça şehrinde devam eden film için, Prizren ve Priştina'nın farklı mekanlarına da set kurulacak.
Filmin yapımcılığını Rauf İnan'la birlikte üstlenen Uğur Veli, farklı bir ülkede film çekmenin zorluklarının yanı sıra avantajlarının da olduğunu söyledi.
Bir Türk yapım şirketinin Kosova'da film çekmesinin hem resmi makamlarca hem Kosovalılar tarafından olumlu karşılandığını aktaran Veli, bu açıdan bir ilk olma özelliği taşıyan filmin ön hazırlık süreci dahil set programında aksama olmadan hızlı bir şekilde ilerlediğini dile getirdi.
Yaşanmış hikayelerin toplamı
Veli, herkesin hayatında bir "yetim" hikayesi olduğuna vurgu yaparak, "Ben lisede okurken Saraybosna'da savaş vardı. Onu uzaktan da olsa yaşadık, hissettik. Üniversitede okurken 1998'de Kosova Savaşı çıktı ve o dönem buradaki insani yardım faaliyetleri için koşturan arkadaşlarım vardı. Ben gelmemiştim ama hikayeyi bir şekilde takip ediyordum. Savaş sonrası travmaların ve yetimlerin yaşadığı acıların anlatılması için Kosova çok iyi bir örnekti" diye konuştu.
Filmin hikayesinin yaşanmış ve yaşanabilecek pek çok olayın toplamı olduğuna dikkati çeken Veli, Prizren'de bulunan "Yetimin Kulesi" isimli mekanın sahibi Hacı Kemal'in yetim çocuklara sahip çıkmasından etkilenerek böyle bir film çekmeye karar verdiğini ifade etti.
Uğur Veli, aslında Kosova'nın yarım kalmış hikayesini anlattıklarının altını çizerek, şunları kaydetti:
"Bir yere gittiğinizde o insanları kendi ortamlarında ve yaşam koşullarında çektiğiniz zaman o belgesel oluyor. Onu başka bir ortamda, zamanda, platoda, kostümde, dekorda o dökü-drama oluyor. Biz burada hikayenin gerçekliğini en alabildiğine aşikar etmek için bir Kosova hikayesini platoda çekmek uygun düşmeyeceğini, bu coğrafyada, bu mekanlarda ve bu insanların dilinde, bu insanların oyunculuğunda çekmenin en doğrusu olacağını düşündük."
AA
Orijinal dili Arnavutça olan ve siyah-beyaz çekilen film, "Haydar"ın üzerinden, elinde tahta bir kılıçla Balkanlar'a gelen Sarı Saltuk'un izinde yaralı bir ülkenin bu gününe ışık tutacak.Çekimleri Kosova'nın Mitroviça şehrinde devam eden film için, Prizren ve Priştina'nın farklı mekanlarına da set kurulacak.
Filmin yapımcılığını Rauf İnan'la birlikte üstlenen Uğur Veli, farklı bir ülkede film çekmenin zorluklarının yanı sıra avantajlarının da olduğunu söyledi.
Bir Türk yapım şirketinin Kosova'da film çekmesinin hem resmi makamlarca hem Kosovalılar tarafından olumlu karşılandığını aktaran Veli, bu açıdan bir ilk olma özelliği taşıyan filmin ön hazırlık süreci dahil set programında aksama olmadan hızlı bir şekilde ilerlediğini dile getirdi.
Yaşanmış hikayelerin toplamı
Veli, herkesin hayatında bir "yetim" hikayesi olduğuna vurgu yaparak, "Ben lisede okurken Saraybosna'da savaş vardı. Onu uzaktan da olsa yaşadık, hissettik. Üniversitede okurken 1998'de Kosova Savaşı çıktı ve o dönem buradaki insani yardım faaliyetleri için koşturan arkadaşlarım vardı. Ben gelmemiştim ama hikayeyi bir şekilde takip ediyordum. Savaş sonrası travmaların ve yetimlerin yaşadığı acıların anlatılması için Kosova çok iyi bir örnekti" diye konuştu.
Filmin hikayesinin yaşanmış ve yaşanabilecek pek çok olayın toplamı olduğuna dikkati çeken Veli, Prizren'de bulunan "Yetimin Kulesi" isimli mekanın sahibi Hacı Kemal'in yetim çocuklara sahip çıkmasından etkilenerek böyle bir film çekmeye karar verdiğini ifade etti.
Uğur Veli, aslında Kosova'nın yarım kalmış hikayesini anlattıklarının altını çizerek, şunları kaydetti:
"Bir yere gittiğinizde o insanları kendi ortamlarında ve yaşam koşullarında çektiğiniz zaman o belgesel oluyor. Onu başka bir ortamda, zamanda, platoda, kostümde, dekorda o dökü-drama oluyor. Biz burada hikayenin gerçekliğini en alabildiğine aşikar etmek için bir Kosova hikayesini platoda çekmek uygun düşmeyeceğini, bu coğrafyada, bu mekanlarda ve bu insanların dilinde, bu insanların oyunculuğunda çekmenin en doğrusu olacağını düşündük."
AA
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.