Aslında sorulması gerekenler
1 - Denktaş, Güney Kıbrıs'la ve Yunanistan'la mı, yoksa Ankara'yla mı müzakere yapmaktadır?
2 - Denktaş: Olmazsa olmazları konuşurken; en önce milli bütünlük, Türk tarafında beraberlik - birlik olması gerekir! Ancak arada bu tartışmalar devam etmektedir. Halbuki ise Ankara galiba biraz kıvrak davranıyor. Denktaş'a destek ve güven veremiyorlar.
Not: Denktaş "sıkıntıdan iyi ki tekrar enfaktüs geçirmedi." Denktaş, bu kararına sadece Rumlar'a, AB'ye ve Annan'a güvenmediği için değil, galiba bizim siyasilerin tavırlarına da pek güvenemiyor? Çünkü ona karşı çok kıvrak davranabiliyorlar!
Aslına bakılırsa, belki de arkasından kimsenin Denktaş şu ana kadar Ankara'nın hiçbir hükümetiyle bu kadar anlaşmazlığa düşmemişti. Şu anda ise sessiz bir anlaşmazlık kokuları gelmektedir.
8 - Alınan haberlere göre, "TÜSİAD'ın" yardımıyla Kıbrıs'ta yeni bir radyo kurulmaktadır. Hatta kurulmuştur bile. Daha şimdiden referandum için propagandaya başlamış galiba! - Öyle iddia edilmektedir!
Oğul Serdar Denktaş'ın da ortak olduğu bu radyo referandum yasasını hazırlamaktadır.
9 - Bu "RTE": - Denktaş'ın kararına binaen şunları demekteymiş: Halen Denktaş'ın kararı o kadar önemsenecek bir konu değildir! Sorunun oturulup konuşulacağını, ayrıca "Denktaş'sız toplantı da dünyanın sonu değil" diye de ilave ediyormuş.
10 - Denktaş temel koşullarımızın ilan edilmesini istemektedir. Zira De Soto'nun tarafların isteklerinin saptadığı listede:
A - İki kesimliliğin güçlenmesi,
B - İki egemen devlet,
C - Siyasi eşitlik gibi temel kavramlar yoktur! De Soto'nun yazılarında: Kendi istedikleri şekilde bazı kararlar vardı. Onları kabul ettirmeye çalışacaklardır. Böylece isteklerimizin karşılandığını söyleyerek, Türk halkına yutturacaklardı. Tabii ki bunun adına da "kimi yenilikler" denilecekti. Oysa bu gidişle, Kofi Annan, takvim koltuğunda, Kıbrıs Türklerini sadece "cenaze namazına çağırıyor" olacaktı!
Bir kez verdin mi,
bir daha alamazsın
Türkiye'de ve Kıbrıs'ta öyle bir hava oluşturuldu ki: Sanki "Kıbrıs'ı verirsen" AB'ye girmen garanti olacaktır! Şu anda müzakereler kapalı. Ama sadece Müzakereler kapalı değil Ankara'nın da ne düşündüğü bizlere kapalı. Olmazsa olmazlardan bahsediliyor - ama kırılma noktası nerede olacak bilinmemektedir. Kısacası onlar ne kadar verirse biz bir fazlasını vereceğiz - teorisi hala geçerli mi?! Acaba biz nereye kadar neyi vereceğiz? Nerede dur diyeceğiz!
Ne verirlerse "Eyvallah" mı denilecektir! Bu kafayla ise istenen sonuca değil ancak teslimiyete varılabilir!
Anan Planı'nın dönüşü yoktur halkımız bunu biliyor mu?
60 yılını Kıbrıs uğrunda harcayan sayın Rauf Denktaş şöyle diyor: Hayır demek için cesaret ister! Bu cesareti gösteremezsek sonumuz hüsran olur!
Bazı beylik sözler ortada dolaşmaktadır: Önemli değil aramızda hal ederiz. Bunları kolay hal ederiz. Ama öte taraftan olmazsa olmazlardan artık pek bahsedilmemektedir. Kırmızı çizgilerden kimse söz etmemektedir. Kıbrıs'ın Milli dava olduğunu ve hiçbir surette onun haklarını bırakmayacağız sözleri de pek ortada duyulmamaya başlamış bulunmaktadır!
1 - Denktaş, Güney Kıbrıs'la ve Yunanistan'la mı, yoksa Ankara'yla mı müzakere yapmaktadır?
2 - Denktaş: Olmazsa olmazları konuşurken; en önce milli bütünlük, Türk tarafında beraberlik - birlik olması gerekir! Ancak arada bu tartışmalar devam etmektedir. Halbuki ise Ankara galiba biraz kıvrak davranıyor. Denktaş'a destek ve güven veremiyorlar.
Not: Denktaş "sıkıntıdan iyi ki tekrar enfaktüs geçirmedi." Denktaş, bu kararına sadece Rumlar'a, AB'ye ve Annan'a güvenmediği için değil, galiba bizim siyasilerin tavırlarına da pek güvenemiyor? Çünkü ona karşı çok kıvrak davranabiliyorlar!
Aslına bakılırsa, belki de arkasından kimsenin Denktaş şu ana kadar Ankara'nın hiçbir hükümetiyle bu kadar anlaşmazlığa düşmemişti. Şu anda ise sessiz bir anlaşmazlık kokuları gelmektedir.
8 - Alınan haberlere göre, "TÜSİAD'ın" yardımıyla Kıbrıs'ta yeni bir radyo kurulmaktadır. Hatta kurulmuştur bile. Daha şimdiden referandum için propagandaya başlamış galiba! - Öyle iddia edilmektedir!
Oğul Serdar Denktaş'ın da ortak olduğu bu radyo referandum yasasını hazırlamaktadır.
9 - Bu "RTE": - Denktaş'ın kararına binaen şunları demekteymiş: Halen Denktaş'ın kararı o kadar önemsenecek bir konu değildir! Sorunun oturulup konuşulacağını, ayrıca "Denktaş'sız toplantı da dünyanın sonu değil" diye de ilave ediyormuş.
10 - Denktaş temel koşullarımızın ilan edilmesini istemektedir. Zira De Soto'nun tarafların isteklerinin saptadığı listede:
A - İki kesimliliğin güçlenmesi,
B - İki egemen devlet,
C - Siyasi eşitlik gibi temel kavramlar yoktur! De Soto'nun yazılarında: Kendi istedikleri şekilde bazı kararlar vardı. Onları kabul ettirmeye çalışacaklardır. Böylece isteklerimizin karşılandığını söyleyerek, Türk halkına yutturacaklardı. Tabii ki bunun adına da "kimi yenilikler" denilecekti. Oysa bu gidişle, Kofi Annan, takvim koltuğunda, Kıbrıs Türklerini sadece "cenaze namazına çağırıyor" olacaktı!
Bir kez verdin mi,
bir daha alamazsın
Türkiye'de ve Kıbrıs'ta öyle bir hava oluşturuldu ki: Sanki "Kıbrıs'ı verirsen" AB'ye girmen garanti olacaktır! Şu anda müzakereler kapalı. Ama sadece Müzakereler kapalı değil Ankara'nın da ne düşündüğü bizlere kapalı. Olmazsa olmazlardan bahsediliyor - ama kırılma noktası nerede olacak bilinmemektedir. Kısacası onlar ne kadar verirse biz bir fazlasını vereceğiz - teorisi hala geçerli mi?! Acaba biz nereye kadar neyi vereceğiz? Nerede dur diyeceğiz!
Ne verirlerse "Eyvallah" mı denilecektir! Bu kafayla ise istenen sonuca değil ancak teslimiyete varılabilir!
Anan Planı'nın dönüşü yoktur halkımız bunu biliyor mu?
60 yılını Kıbrıs uğrunda harcayan sayın Rauf Denktaş şöyle diyor: Hayır demek için cesaret ister! Bu cesareti gösteremezsek sonumuz hüsran olur!
Bazı beylik sözler ortada dolaşmaktadır: Önemli değil aramızda hal ederiz. Bunları kolay hal ederiz. Ama öte taraftan olmazsa olmazlardan artık pek bahsedilmemektedir. Kırmızı çizgilerden kimse söz etmemektedir. Kıbrıs'ın Milli dava olduğunu ve hiçbir surette onun haklarını bırakmayacağız sözleri de pek ortada duyulmamaya başlamış bulunmaktadır!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006