Cuma günü merakla beklenen 100 günlük ekonomide eylem planı açıklandı. Beklenti daha çok döviz kurlarının frenlenmesi yönündeydi. Ama daha çok "icraatın içinden" tadında bir deklarasyon oldu. Sayın Erdoğan, geçmişte yaptıkları projeleri anlatırken bir yandan 2011 Haziran seçimlerinde ilan edilen çılgın proje Kanalistanbul başta olmak üzere inşaat ağırlıklı havaalanı, millet bahçeleri ve stadyumlar gibi yatırımları açıkladı.
Anladığımız kadarıyla Keynesyen bir anlayışla ekonomide kamu harcamalarını artırmak suretiyle ekonomiye can verilmek isteniyor. Malum Liberal anlayış devletin ekonomiye müdahalesini zinhar yasaklarken 1929 ağır iktisadi bunalımı baş gösterdi. Bu sefer kapitalizmin namusunu korumak Keynes adındaki Britanya kökenli iktisatçıya düştü. Keynes temelde ekonomiye müdahalenin yanlış olduğunu fakat devletin kamu harcamalarını artırmak ve piyasaya para pompalamak için gerekirse çukur açtırıp o çukurları doldurmak için para harcaması gerektiğiyle ilgili meşhur düşüncesini açıkladı.
Keynes mali sistemin ancak bu şekilde rahatlayacağını ısrarla savundu. Keynes'in teorileri o dönemde bir miktar işe yarasa da sistemin hataları devamlı kriz üretmeye devam etti. Keynes bu sefer "ekonomi tam istihdamda dengeye oturmak zorunda değil eksik istihdamda da denge noktası bulunabilir" diyerek çevir kazı yanmasın anlayışını kapitalizme yapıştırdı. Mademki kapitalizm problemleri çözmüyor ve biz de daha iyisini bulamadık eh ne yapalım biz de elimizdeki ile yetinelim anlayışıyla hareket etti.
100 günlük eylem planı da bu tarife uyuyor. Fakat burada önemli bir sorunumuz var. Ekonominin finansmanı nasıl olacak? Ekonomik kriz tanımı daha çok parasal ve mali bir mahiyet arz etmektedir. Bu gün yaşanan asıl sorun para merkezlidir. Açıklanan projeler kaynak belirtilmediği için anladığımız kadarıyla dış borçlanma yoluyla yapılacak. Bu durumda cari açığımız daha da artacak ve sonuçta döviz kurları yukarıya doğru daha da süratlenecektir.
Mevcut durumda dövizdeki ateşi düşürmek ancak cari açığın kapatılmasıyla ilgilidir. Cari açığın sebebi ekonominin yerli kaynaklarla değil de borçlanma yoluyla finanse edilmesi sonucu olarak tüketimin üretimin çok üstünde seyretmesidir. Yani ekonomimiz tüketim ihtiyaçlarını karşılamak için ithalat yoluna gitmektedir. Acil eylem planında dövizin frenlenmesi konusu yer bulamamış görünüyor. Ekonominin finansmanı borçla yapıldığı sürece dövizin ateşi düşmez.
Ülkemizde yollara, köprülere, tünellere, kanallara, havalimanlarına, stadyumlara muhakkak ihtiyaç vardır. Aklı başında hiç kimse buna karşı çıkamaz. Fakat "bu projeler nasıl finanse edilecek?" sorusu hayati önem taşımaktadır. Eğer projeler yurt dışı kredilerle yapılırsa John Perkins'i size hatırlatırım. Bu model bize yüksek döviz kurları, ödenemeyen borçlar ve de siyasi tavizler vermek zorunda olan bir yönetim olarak fatura edilir.
Bir yol daha var. Keynes'in kendilerine bile hayrı dokunmayan eski ve işlevsiz anlayışını bırakalım lütfen. 1930'lu yılların kötü bir kopyası ekonomimizi kurtaramaz. Mili Ekonomi Modeli'nde ekonominin yerli ve milli kaynaklarla nasıl finanse edileceği bütün detayları ve kavramlarıyla hiçbir tarafı ihmal edilmeden dört dörtlük açıklanmıştır. Ekonominin finansmanı problemi ancak Prof. Dr. Haydar Baş'a ait olan Milli Para kavramı ile çözülebilir. Milli Para tarifi anlaşıldığı ve uygulandığı gün cari açığın sürüklediği bütün problemlerin sonunun geldiği gündür.
Anladığımız kadarıyla Keynesyen bir anlayışla ekonomide kamu harcamalarını artırmak suretiyle ekonomiye can verilmek isteniyor. Malum Liberal anlayış devletin ekonomiye müdahalesini zinhar yasaklarken 1929 ağır iktisadi bunalımı baş gösterdi. Bu sefer kapitalizmin namusunu korumak Keynes adındaki Britanya kökenli iktisatçıya düştü. Keynes temelde ekonomiye müdahalenin yanlış olduğunu fakat devletin kamu harcamalarını artırmak ve piyasaya para pompalamak için gerekirse çukur açtırıp o çukurları doldurmak için para harcaması gerektiğiyle ilgili meşhur düşüncesini açıkladı.
Keynes mali sistemin ancak bu şekilde rahatlayacağını ısrarla savundu. Keynes'in teorileri o dönemde bir miktar işe yarasa da sistemin hataları devamlı kriz üretmeye devam etti. Keynes bu sefer "ekonomi tam istihdamda dengeye oturmak zorunda değil eksik istihdamda da denge noktası bulunabilir" diyerek çevir kazı yanmasın anlayışını kapitalizme yapıştırdı. Mademki kapitalizm problemleri çözmüyor ve biz de daha iyisini bulamadık eh ne yapalım biz de elimizdeki ile yetinelim anlayışıyla hareket etti.
100 günlük eylem planı da bu tarife uyuyor. Fakat burada önemli bir sorunumuz var. Ekonominin finansmanı nasıl olacak? Ekonomik kriz tanımı daha çok parasal ve mali bir mahiyet arz etmektedir. Bu gün yaşanan asıl sorun para merkezlidir. Açıklanan projeler kaynak belirtilmediği için anladığımız kadarıyla dış borçlanma yoluyla yapılacak. Bu durumda cari açığımız daha da artacak ve sonuçta döviz kurları yukarıya doğru daha da süratlenecektir.
Mevcut durumda dövizdeki ateşi düşürmek ancak cari açığın kapatılmasıyla ilgilidir. Cari açığın sebebi ekonominin yerli kaynaklarla değil de borçlanma yoluyla finanse edilmesi sonucu olarak tüketimin üretimin çok üstünde seyretmesidir. Yani ekonomimiz tüketim ihtiyaçlarını karşılamak için ithalat yoluna gitmektedir. Acil eylem planında dövizin frenlenmesi konusu yer bulamamış görünüyor. Ekonominin finansmanı borçla yapıldığı sürece dövizin ateşi düşmez.
Ülkemizde yollara, köprülere, tünellere, kanallara, havalimanlarına, stadyumlara muhakkak ihtiyaç vardır. Aklı başında hiç kimse buna karşı çıkamaz. Fakat "bu projeler nasıl finanse edilecek?" sorusu hayati önem taşımaktadır. Eğer projeler yurt dışı kredilerle yapılırsa John Perkins'i size hatırlatırım. Bu model bize yüksek döviz kurları, ödenemeyen borçlar ve de siyasi tavizler vermek zorunda olan bir yönetim olarak fatura edilir.
Bir yol daha var. Keynes'in kendilerine bile hayrı dokunmayan eski ve işlevsiz anlayışını bırakalım lütfen. 1930'lu yılların kötü bir kopyası ekonomimizi kurtaramaz. Mili Ekonomi Modeli'nde ekonominin yerli ve milli kaynaklarla nasıl finanse edileceği bütün detayları ve kavramlarıyla hiçbir tarafı ihmal edilmeden dört dörtlük açıklanmıştır. Ekonominin finansmanı problemi ancak Prof. Dr. Haydar Baş'a ait olan Milli Para kavramı ile çözülebilir. Milli Para tarifi anlaşıldığı ve uygulandığı gün cari açığın sürüklediği bütün problemlerin sonunun geldiği gündür.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- İkinci Trump dönemi nelere gebe? / 11.11.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024