Kerbela’da şehadet şerbetini içen canlar -4-
Ey kavmim, doğrusu ben sizin için o feryat (edeceğiniz kıyamet) gününden korkuyorum. Arkanızı dönüp kaçacağınız gün, sizi Allah’tan koruyacak yoktur. Allah kimi saptırırsa artık onu doğruya yöneltecek bulunmaz
11.08.2022 23:29:00





Hanzale-i Şibami'nin şehit edilişi
Hanzale düşmanın karşısında yer aldığında onlara öğüt ve nasihat etmeye başladı ve sözlerini şu ayetle bitirdi:
"Ey kavmim, doğrusu ben sizin için o feryat (edeceğiniz kıyamet) gününden korkuyorum. Arkanızı dönüp kaçacağınız gün, sizi Allah'tan koruyacak yoktur. Allah kimi saptırırsa artık onu doğruya yöneltecek bulunmaz."
Hanzale daha sonra çadırlara doğru yöneldi. İmam (a.s.) onu teşvik ve takdir etmek için şöyle buyurdu: "Allah sana rahmet etsin! Bu insanları Hakka davet ettiğinde müspet cevap vermedikleri, seni ve yaranlarını katletmek için hücuma karar aldıkları zaman azabı hak etmişlerdi. Ama şimdi sâlih kardeşlerini öldürdüklerinden dolayı artık onların hâlleri nasıl olur (vay onların haline)."
Hanzale, İmam (a.s.)'ın sözlerine karşılık: "Canım size feda olsun, gerçeği buyurdunuz" dedi.
Daha sonra Hanzale, İmam'dan izin istemek niyetiyle şöyle dedi: "Acaba Rabbimize doğru gidip kardeşlerimize kavuşmayalım mı?"
İmam (a.s.) ona cevap olarak şöyle buyurdu: "Sen dünya ve dünyadaki olan şeylerden daha iyi olan, mülkü daimî olan (cennete) doğru hareket et."
Hanzale sonra şu sözü söyleyerek İmam'la vedalaştı: "Selam olsun sana ya Eba Abdullah! Allah'ın salat ve selamı senin ve Ehl-i Beyt'inin üzerine olsun, Allah bizimle sizi cennetinde bir araya getirsin."
İmam (a.s.) da onun duasına karşılık, "Amin, amin" diye karşılık buyurdu. Daha sonra Hanzale, düşmana saldırarak kahramanca şehit oldu.
Seyf bin Hâris ve Mâlik bin Abde'nin şehit oluşları
Hanzale bin Es'ad düşmanlara nasihat ederken, bu iki amcaoğlu da İmam Hüseyin (a.s.) ile sohbet ediyorlardı. Ve kısa bir süre sona Hanzale'nin şehit edilişini gördüler.
Seyf bin Hâris ve Mâlik bin Seri amcaoğlu idi. Kûfe'den gelerek Hz. Hüseyin (a.s.)'ın ordusuna katılmışlardı.
"Bu iki amca oğlu düşman ordusunun çokluğu karşısında ağlayarak Hz. Hüseyin (a.s.)'ın huzuruna vardılar. Hz. Hüseyin (a.s.) onların ağlamalarını görünce şöyle buyurdu: "Ey kardeşimin oğulları niçin ağlıyorsunuz? Allah'a and olsun ki, ümid ediyorum bir saatten sonra (cennete girmekte) gözünüz aydın olup mutlu olacaksınız."
O iki genç şöyle dediler: "Ey Resulüllah (s.a.v.)'in torunu! Allah bizi sana feda etsin. Vallahi biz kendimize ağlamıyoruz, sana ağlıyoruz. Çünkü düşmanın sizi sardığını ve sizi savunmak için bu canımızı feda etmekten başka bir şey yapmaya gücümüzün olmadığını görüyoruz."
İmam (a.s.) bu durum karşısında şöyle buyurdu: "Allah-u Teala, sizi hakkımdaki bu duygunuz ve yardımınız karşısında muttakilerin en güzel mükafatıyla mükafatlandırsın."
Bu sırada o iki genç savaş meydanına doğru yöneldi.
Meydana giderken birbirleri ile yarışıyorlardı; bazen de çadırlara doğru dönüp yüksek bir sesle, "Esselam-u Aleyke yebne Resulüllah" diyerek vedalaşıyorlardı.
İmam (a.s.) cevaplarında "Aleykümesselam ve rahmetullah-i ve berekatuh" buyuruyordu.
Bu iki genç savaşa girip savaşta birbirlerini himaye ediyorlardı; onlardan biri düşmanın muhasarasında kaldığı zaman diğeri onun yardımına koşuyordu ve düşmanın safını yarıp onu kurtarıyordu. Nihayet onlar da şehadete kavuştular.
Azadlı köle Cevn'in şehadeti
Cevn, Ebuzer Gifari'nin azadlı kölesidir. Ebuzer'in vefatından sonra İmam Hüseyin (a.s.) zamanında onun hizmetinde bulunmuştur. Onunla beraber Mekke'den Kerbela'ya ulaşmıştır.
Kılıç yapımından anlayan Cevn, Tasua gecesi de kılıçların yapımıyla ilgilenmiştir.
Savaşın en şiddetli anlarında kendini meydana atarak İmam (a.s.)'ı müdafaa etmek isteyen bu siyahî köle, "İmam Hüseyin (a.s.)'ın huzuruna çıkarak savaş meydanına çıkmak için izin almak istedi.
İmam (a.s.) ona cevap olarak şöyle buyurdu: "Ey Cevn! Biati senden kaldırdım; artık sen serbestsin. Zira sen afiyet ve asayiş ümidi ile bizim buraya kadar geldin, öyleyse kendini bizim yolumuzda üzüntü ve musibetlere düçâr etme."
Cevn kendini İmam Hüseyin (a.s.)'ın ayaklarına atıp Hazretin ayaklarını öptü ve şöyle dedi: "Ey Resulüllah (s.a.v.)'in torunu! Refah ve rahatlıkta çanağınızı yalayanlardan olup zorluk, musibet ve düşmanın karşısında sizi yalnız bırakmam doğru mudur?
Evet bedenim kötü kokulu, hasebim düşük ve rengim siyahtır; kokumun güzel, hasebimin şerif ve rengimin de ak olması için bana da cennete gitmeye bir yol bırak. Allah'a and olsun ki benim şu siyah kanım sizin kanınızla karışana dek sizden ayrılmayacağım."
Cevn, düşmanla savaşa savaşa Kerbela toprağının üzerine şehit düştü. İmam (a.s.) onun yanına vararak baş ucunda şu duayı etti: "Allah'ım! Onun yüzünü ak et, kokusunu güzelleştir, onu sâlih kişilerle haşret ve onu Muhammed ve Ehl-i Beyt'i ile tanıştır."
Köle Firuzan'ın şehadeti
"Firuzan yüz otuz döğüşçüyü okla ve yüz yirmi yedi kişiyi kılıçla öldürmüştü. Hz. Hüseyin (a.s.)'ın yanına dönmek istedi. Mufaddal oğlu Osman o mazluma bir kılıç darbesi indirdi. Onu atından düşürdü.
Ama o yaya olarak savaşa devam ediyordu. Es'ad o hâli görünce hücum etti. Onu geriye almak istedi. Fakat gafil Bahterî bir darbe ile onun elinden süngüsünü yere düşürttü. Haşin oğlu Ezrak o zavallıyı şehit etti."
Türk olan köle Vazih'in şehadeti
İmam Hüseyin (a.s.)'ın ashabından birinin Türk olan kölesi Vazih, düşmanla kahramanca savaştıktan sonra yere yıkıldı. İmam Hüseyin (a.s.)'ı yardımına çağırdı.
İmam (a.s.) yardımına geldi ve boynuna sarıldı. Son nefeslerini büyük bir iftiharla yaşayan Vazih şöyle dedi:
"Kim, benim gibi olabilir. Resulüllah (s.a.v.)'in evladı yanaklarını yanaklarıma dayamış."
Sonra da o temiz ruhunu teslim etti.
11 yaşında bir çocuk olan Ömer bin Cünade'nin şehadeti
"Ömer huzura gelip savaş meydanına gitmek için izin istedi. İmam (a.s.) şöyle buyurdu:
"Bu, babası öldürülen bir gençtir, annesi onun savaş meydanına gidip öldürülmesine razı olmayabilir."
Bu fedakâr genç İmam (a.s.)'ın sözünü duyar duymaz:
"Hayır, Allah'a and olsun ki, canımı sana feda etmeyi ve kanımı senin yolunda dökmeyi annem emretmiştir" dedi.
İmam Hüseyin, mezkur cevabı ondan duyduğunda Ömer'e izin verdi. Ömer savaş meydanında düşmana karşı şu şiiri okumaya başladı:
"Emirim olan Hüseyin ne de iyi emirdir
Beşir'un-Nezir olan Peygamberin (s.a.v.) kalbinin sevincidir
Ali ve Fatıma ise onun baba ve annesidir
Acaba onun bir benzerini tanıyor musunuz?"
Ömer düşmanla çarpıştıktan sonra şehit düştü, düşmansa onun başını bedeninden ayırdıktan sonra çadırlara doğru fırlattı."
Utbe oğlu Hâşim'in şehadeti
"Yezid'in askerleri Numan Mukatil'in yardımına koşup biçare Hâşim'e hücum ettiler.
Civanmert Hâşim üç bin namertle savaşırken ansızın Mukatil b. Numan'la karşılaştı. O mel'unu bir vuruşta öldürdü.
Sancağını da yere indirdi. En sonunda aldığı yaraların çokluğundan, sıcağın şiddetinden kendisine zayıflık geldi.
Bedbaht bir düşman askerinin vuruşu ile şehadet şerbetini içti." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hüseyin eserinden)
Hanzale düşmanın karşısında yer aldığında onlara öğüt ve nasihat etmeye başladı ve sözlerini şu ayetle bitirdi:
"Ey kavmim, doğrusu ben sizin için o feryat (edeceğiniz kıyamet) gününden korkuyorum. Arkanızı dönüp kaçacağınız gün, sizi Allah'tan koruyacak yoktur. Allah kimi saptırırsa artık onu doğruya yöneltecek bulunmaz."
Hanzale daha sonra çadırlara doğru yöneldi. İmam (a.s.) onu teşvik ve takdir etmek için şöyle buyurdu: "Allah sana rahmet etsin! Bu insanları Hakka davet ettiğinde müspet cevap vermedikleri, seni ve yaranlarını katletmek için hücuma karar aldıkları zaman azabı hak etmişlerdi. Ama şimdi sâlih kardeşlerini öldürdüklerinden dolayı artık onların hâlleri nasıl olur (vay onların haline)."
Hanzale, İmam (a.s.)'ın sözlerine karşılık: "Canım size feda olsun, gerçeği buyurdunuz" dedi.
Daha sonra Hanzale, İmam'dan izin istemek niyetiyle şöyle dedi: "Acaba Rabbimize doğru gidip kardeşlerimize kavuşmayalım mı?"
İmam (a.s.) ona cevap olarak şöyle buyurdu: "Sen dünya ve dünyadaki olan şeylerden daha iyi olan, mülkü daimî olan (cennete) doğru hareket et."
Hanzale sonra şu sözü söyleyerek İmam'la vedalaştı: "Selam olsun sana ya Eba Abdullah! Allah'ın salat ve selamı senin ve Ehl-i Beyt'inin üzerine olsun, Allah bizimle sizi cennetinde bir araya getirsin."
İmam (a.s.) da onun duasına karşılık, "Amin, amin" diye karşılık buyurdu. Daha sonra Hanzale, düşmana saldırarak kahramanca şehit oldu.
Seyf bin Hâris ve Mâlik bin Abde'nin şehit oluşları
Hanzale bin Es'ad düşmanlara nasihat ederken, bu iki amcaoğlu da İmam Hüseyin (a.s.) ile sohbet ediyorlardı. Ve kısa bir süre sona Hanzale'nin şehit edilişini gördüler.
Seyf bin Hâris ve Mâlik bin Seri amcaoğlu idi. Kûfe'den gelerek Hz. Hüseyin (a.s.)'ın ordusuna katılmışlardı.
"Bu iki amca oğlu düşman ordusunun çokluğu karşısında ağlayarak Hz. Hüseyin (a.s.)'ın huzuruna vardılar. Hz. Hüseyin (a.s.) onların ağlamalarını görünce şöyle buyurdu: "Ey kardeşimin oğulları niçin ağlıyorsunuz? Allah'a and olsun ki, ümid ediyorum bir saatten sonra (cennete girmekte) gözünüz aydın olup mutlu olacaksınız."
O iki genç şöyle dediler: "Ey Resulüllah (s.a.v.)'in torunu! Allah bizi sana feda etsin. Vallahi biz kendimize ağlamıyoruz, sana ağlıyoruz. Çünkü düşmanın sizi sardığını ve sizi savunmak için bu canımızı feda etmekten başka bir şey yapmaya gücümüzün olmadığını görüyoruz."
İmam (a.s.) bu durum karşısında şöyle buyurdu: "Allah-u Teala, sizi hakkımdaki bu duygunuz ve yardımınız karşısında muttakilerin en güzel mükafatıyla mükafatlandırsın."
Bu sırada o iki genç savaş meydanına doğru yöneldi.
Meydana giderken birbirleri ile yarışıyorlardı; bazen de çadırlara doğru dönüp yüksek bir sesle, "Esselam-u Aleyke yebne Resulüllah" diyerek vedalaşıyorlardı.
İmam (a.s.) cevaplarında "Aleykümesselam ve rahmetullah-i ve berekatuh" buyuruyordu.
Bu iki genç savaşa girip savaşta birbirlerini himaye ediyorlardı; onlardan biri düşmanın muhasarasında kaldığı zaman diğeri onun yardımına koşuyordu ve düşmanın safını yarıp onu kurtarıyordu. Nihayet onlar da şehadete kavuştular.
Azadlı köle Cevn'in şehadeti
Cevn, Ebuzer Gifari'nin azadlı kölesidir. Ebuzer'in vefatından sonra İmam Hüseyin (a.s.) zamanında onun hizmetinde bulunmuştur. Onunla beraber Mekke'den Kerbela'ya ulaşmıştır.
Kılıç yapımından anlayan Cevn, Tasua gecesi de kılıçların yapımıyla ilgilenmiştir.
Savaşın en şiddetli anlarında kendini meydana atarak İmam (a.s.)'ı müdafaa etmek isteyen bu siyahî köle, "İmam Hüseyin (a.s.)'ın huzuruna çıkarak savaş meydanına çıkmak için izin almak istedi.
İmam (a.s.) ona cevap olarak şöyle buyurdu: "Ey Cevn! Biati senden kaldırdım; artık sen serbestsin. Zira sen afiyet ve asayiş ümidi ile bizim buraya kadar geldin, öyleyse kendini bizim yolumuzda üzüntü ve musibetlere düçâr etme."
Cevn kendini İmam Hüseyin (a.s.)'ın ayaklarına atıp Hazretin ayaklarını öptü ve şöyle dedi: "Ey Resulüllah (s.a.v.)'in torunu! Refah ve rahatlıkta çanağınızı yalayanlardan olup zorluk, musibet ve düşmanın karşısında sizi yalnız bırakmam doğru mudur?
Evet bedenim kötü kokulu, hasebim düşük ve rengim siyahtır; kokumun güzel, hasebimin şerif ve rengimin de ak olması için bana da cennete gitmeye bir yol bırak. Allah'a and olsun ki benim şu siyah kanım sizin kanınızla karışana dek sizden ayrılmayacağım."
Cevn, düşmanla savaşa savaşa Kerbela toprağının üzerine şehit düştü. İmam (a.s.) onun yanına vararak baş ucunda şu duayı etti: "Allah'ım! Onun yüzünü ak et, kokusunu güzelleştir, onu sâlih kişilerle haşret ve onu Muhammed ve Ehl-i Beyt'i ile tanıştır."
Köle Firuzan'ın şehadeti
"Firuzan yüz otuz döğüşçüyü okla ve yüz yirmi yedi kişiyi kılıçla öldürmüştü. Hz. Hüseyin (a.s.)'ın yanına dönmek istedi. Mufaddal oğlu Osman o mazluma bir kılıç darbesi indirdi. Onu atından düşürdü.
Ama o yaya olarak savaşa devam ediyordu. Es'ad o hâli görünce hücum etti. Onu geriye almak istedi. Fakat gafil Bahterî bir darbe ile onun elinden süngüsünü yere düşürttü. Haşin oğlu Ezrak o zavallıyı şehit etti."
Türk olan köle Vazih'in şehadeti
İmam Hüseyin (a.s.)'ın ashabından birinin Türk olan kölesi Vazih, düşmanla kahramanca savaştıktan sonra yere yıkıldı. İmam Hüseyin (a.s.)'ı yardımına çağırdı.
İmam (a.s.) yardımına geldi ve boynuna sarıldı. Son nefeslerini büyük bir iftiharla yaşayan Vazih şöyle dedi:
"Kim, benim gibi olabilir. Resulüllah (s.a.v.)'in evladı yanaklarını yanaklarıma dayamış."
Sonra da o temiz ruhunu teslim etti.
11 yaşında bir çocuk olan Ömer bin Cünade'nin şehadeti
"Ömer huzura gelip savaş meydanına gitmek için izin istedi. İmam (a.s.) şöyle buyurdu:
"Bu, babası öldürülen bir gençtir, annesi onun savaş meydanına gidip öldürülmesine razı olmayabilir."
Bu fedakâr genç İmam (a.s.)'ın sözünü duyar duymaz:
"Hayır, Allah'a and olsun ki, canımı sana feda etmeyi ve kanımı senin yolunda dökmeyi annem emretmiştir" dedi.
İmam Hüseyin, mezkur cevabı ondan duyduğunda Ömer'e izin verdi. Ömer savaş meydanında düşmana karşı şu şiiri okumaya başladı:
"Emirim olan Hüseyin ne de iyi emirdir
Beşir'un-Nezir olan Peygamberin (s.a.v.) kalbinin sevincidir
Ali ve Fatıma ise onun baba ve annesidir
Acaba onun bir benzerini tanıyor musunuz?"
Ömer düşmanla çarpıştıktan sonra şehit düştü, düşmansa onun başını bedeninden ayırdıktan sonra çadırlara doğru fırlattı."
Utbe oğlu Hâşim'in şehadeti
"Yezid'in askerleri Numan Mukatil'in yardımına koşup biçare Hâşim'e hücum ettiler.
Civanmert Hâşim üç bin namertle savaşırken ansızın Mukatil b. Numan'la karşılaştı. O mel'unu bir vuruşta öldürdü.
Sancağını da yere indirdi. En sonunda aldığı yaraların çokluğundan, sıcağın şiddetinden kendisine zayıflık geldi.
Bedbaht bir düşman askerinin vuruşu ile şehadet şerbetini içti." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hüseyin eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.