Türkiye'de hükümet kurup, hükümet azletme gibi bir misyonu da bulunan TÜSİAD'ın siyaseti etkileme ve siyasete yön verme isteği daima varolmuştur. TÜSİAD hiçbir zaman Türk halkının gerçek duygularını algılayamamış veya algılamak istememiş ve aksi yönde bir politika takip etmiştir. Özellikle Kıbrıs konusunda bunun en somut örneklerini gördük. Kıbrıs'la ilgili "ver kurtul" mantığının en yılmaz savunucusu olan TÜSİAD, bu niyetini sık sık ve açık bir şekilde dile getirmekten çekinmemiştir. Bu nedenle de Türk halkının yoğun tepkilerine maruz kalmıştır. TÜSİAD daima AB ve ABD ağzıyla konuşmayı ve bu yönde hareket etmeyi kendisine uygun görmüştür. Kıbrıs konusunda da, AB öyle istediği için, "verelim kurtulalım" diyebilmişti.
TÜSİAD'ın son bombası da Irak'la ilgili. TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan, Hükümetin Irak'la ilgili ikili ve kararsız tavırlarını bahane göstererek, hükümete yol gösteriyor: "...Dünya dengeleri içinde tek başınıza bu çözümü üretemeyeceğiniz bir noktaya geldiğinizde, yapılacak şey, zararı en aza indirecek, kayıplarınızın telafisini en yüksek düzeye çekecek önlemleri alarak, desteğinizi gerçekçi bir düzeyde tutarak, müttefiklerinizin yanında yer almaktır. Türkiye, demokratik bir ülke olarak, hiçbir zaman totaliter bir rejimin yanında yer almamalıdır."
Özilhan hükümetin meşruiyet sıkıntısına girmesine de gerek kalmadığını kılıfına uydurarak, AB'yi adres gösteriyor:
"AB'nin konuyla ilgili tutumu yakından ve dikkatle izlenirse, meşruiyetle ilgili hissedilen sıkıntılar da büyük ölçüde ortadan kalkar.''
Özilhan, 'yalnız kalmış bir Türkiye' edebiyatıyla, hükümeti ABD'nin yanında, Irak'ın karşısında tavır almaya zorluyor. ABD ve AB çıkarlarını temin etme yönünde, tam bir misyon konuşması niteliğindeki açıklamalarında Özilhan, "bedel ve kazanç" konusuna girince, sinirlerimiz bir kat daha geriliyor. Akbaba misali çullanacak leş arayan bu tavırlar ciddi anlamda sorgulanmalı.
Hükümetin, ödeyeceği bedelin hesabını yapmasına kızan Özilhan şunları söyleyebiliyor:
"Bu toplum, istikrar programını ve yapısal reformları, ağır bir bedel ödeyeceğini bile bile desteklemedi mi? Daha hiçbir icraatını görmeden piyasalar hükümete kredi açtığında, bilerek bir riski üstlenmedi mi? Kıbrıs'ta çözüm için sesini yükseltenler hükümetten daha az mı risk alıyorlar? Yapılanların ve yapılmayanların bedelini de, kazancını da, toplumca adil olarak paylaşacağız." Ağzındaki baklayı sonunda çıkarmış Özilhan. Yani "ganimette gözümüz var" demeye getiriyor ama, açık açık da söyleyemiyor. Bedeli de kazancı da adil olarak paylaşacakmışız! Kim inanır! ABD'den alacağınız rüşveti bizimle paylaşacağınız masalına kuşlar bile güler. Tamam buna razıyız da, peki bedeli kim ödeyecek, Özilhan ve şürekası mı? Hayır. Anadolu'nun bağrından kopup, vatanı için şehit olmaya hazır, 20 yaşındaki civanmertler. İşte buna razı olamayız...
TÜSİAD'ın son bombası da Irak'la ilgili. TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan, Hükümetin Irak'la ilgili ikili ve kararsız tavırlarını bahane göstererek, hükümete yol gösteriyor: "...Dünya dengeleri içinde tek başınıza bu çözümü üretemeyeceğiniz bir noktaya geldiğinizde, yapılacak şey, zararı en aza indirecek, kayıplarınızın telafisini en yüksek düzeye çekecek önlemleri alarak, desteğinizi gerçekçi bir düzeyde tutarak, müttefiklerinizin yanında yer almaktır. Türkiye, demokratik bir ülke olarak, hiçbir zaman totaliter bir rejimin yanında yer almamalıdır."
Özilhan hükümetin meşruiyet sıkıntısına girmesine de gerek kalmadığını kılıfına uydurarak, AB'yi adres gösteriyor:
"AB'nin konuyla ilgili tutumu yakından ve dikkatle izlenirse, meşruiyetle ilgili hissedilen sıkıntılar da büyük ölçüde ortadan kalkar.''
Özilhan, 'yalnız kalmış bir Türkiye' edebiyatıyla, hükümeti ABD'nin yanında, Irak'ın karşısında tavır almaya zorluyor. ABD ve AB çıkarlarını temin etme yönünde, tam bir misyon konuşması niteliğindeki açıklamalarında Özilhan, "bedel ve kazanç" konusuna girince, sinirlerimiz bir kat daha geriliyor. Akbaba misali çullanacak leş arayan bu tavırlar ciddi anlamda sorgulanmalı.
Hükümetin, ödeyeceği bedelin hesabını yapmasına kızan Özilhan şunları söyleyebiliyor:
"Bu toplum, istikrar programını ve yapısal reformları, ağır bir bedel ödeyeceğini bile bile desteklemedi mi? Daha hiçbir icraatını görmeden piyasalar hükümete kredi açtığında, bilerek bir riski üstlenmedi mi? Kıbrıs'ta çözüm için sesini yükseltenler hükümetten daha az mı risk alıyorlar? Yapılanların ve yapılmayanların bedelini de, kazancını da, toplumca adil olarak paylaşacağız." Ağzındaki baklayı sonunda çıkarmış Özilhan. Yani "ganimette gözümüz var" demeye getiriyor ama, açık açık da söyleyemiyor. Bedeli de kazancı da adil olarak paylaşacakmışız! Kim inanır! ABD'den alacağınız rüşveti bizimle paylaşacağınız masalına kuşlar bile güler. Tamam buna razıyız da, peki bedeli kim ödeyecek, Özilhan ve şürekası mı? Hayır. Anadolu'nun bağrından kopup, vatanı için şehit olmaya hazır, 20 yaşındaki civanmertler. İşte buna razı olamayız...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012