Dünyanın birçok ülkesinde kaos ve karmaşa hakim… Protesto eylemlerinin hemen hemen aynı nedenlerle aynı dönemde başlaması, bu eylemlerin arkasındaki asıl ellerin aynı olduğunu gösteriyor.
Yine eylemlerin özellikle İran, Irak ve Lübnan gibi Ortadoğu coğrafyasındaki İslam ülkelerinde yoğunlaşması, bu ellerin Büyük İsrail Devleti amacı olan Büyük Ortadoğu Projesi'nin mimarı ve taşeronlarına ait olduğunu ortaya koyuyor.
İran, ABD yaptırımlarının da etkisiyle ekonomik olarak çok zor günler geçiriyordu. 53 milyar varillik yeni petrol rezervi keşfedilmesine rağmen, 15 Kasım tarihinde benzine yüzde 50 zam yapılması bardağı taşıran son damla oldu ve protesto eylemleri başladı.
Ülkenin birçok yerinde 3 gün süren gösterilerde kamu binaları, bankalar, benzin istasyonları tahrip edildi, marketler yağmalandı, gösterilerle ilgili olduğu söylenen 7 bin kişi gözaltına alındı. Yaşanan arbedelerde ölümler ve yaralanmalar da yaşandı.
Hükümetin zamlardan elde edilen gelirin yoksullara dağıtılacağını açıklaması da sokaklardaki tansiyonu düşürmeye yetmedi.
İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun eski Genel Komutanı Muhammed Ali Caferi protestolara yol açan benzine zam kararının halkın sorunları dikkate alınmadan uygulandığını belirterek, "Yetkililer halkı ikna etmiş olsaydı insanlar belki de bu karara destek olacaklardı. Halkın ekonomik şartları göz önünde bulundurulmadan alınan kararlar protestolara yol açıyor" dedi.
ABD'den yapılan açıklamalar, İran'daki olaylarda perde arkasındaki elleri işaret ediyor.
ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence 20 Kasım'da yaptığı açıklamada, "Birleşik Devletler'in mesajı açık: Amerikan halkı İran halkının yanındadır" demişti.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, İran'da benzin zammı sonrası başlayan protestolara ilişkin sosyal medya hesabından, "ABD sizi duyuyor. ABD sizi destekliyor. ABD sizin yanınızda" mesajını paylaşmıştı.
İran'da benzin zammı gösterileriyle ilgili 8 kişi Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle gözaltına alındı.
İran İstihbarat Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, söz konusu kişilerden 6'sının gösterilerde CIA'in talimatlarını yerine getirdiği, 2 kişinin ise yurt dışına bilgi aktarımında bulunduğu ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, gazeteci kılıfıyla faaliyet yürüttükleri belirtilen kişilerin CIA'den mali destek aldıkları ifade edildi.
Irak'ta da 1 Ekim'den bu yana devam eden protesto eylemleri durulmuyor. İşsizlik, yolsuzluk ve kamu hizmeti yetersizliğini protesto etmek amacıyla başlayan eylemlerde şu ana kadar 300'den fazla kişi hayatını kaybetti, 15 binden fazla kişi de yaralandı.
Yaşanan kanlı eylemler, birçok yetkilinin de görevden alınmasına ve istifasına yol açtı. Irak'ın güneyindeki Zikar vilayetinde yaşanan eylemlere sert müdahale eden komutan Korgeneral Cemil eş-Şamimi Irak Başbakanı Abdulmehdi tarafından görevden alındı.
Zikar Valisi Adil Duheyli ise, "Kent halkını koruyamayan bir vali görevinden istifa etmeli. Göstericilere yönelik şiddet kullanılması talimatı bizim tarafımızdan verilmedi" dedi ve görevinden istifa etti.
Protesto eylemleri Necef'e sıçradı; eylemler sebebiyle önceki gün ilan edilen sokağa çıkma yasağının süresi uzatıldı. Irak Başbakanı Abdulmehdi, Necef'te güvenliğin sağlanması için General Ali el-Haşimi'yi askeri komutan olarak atadı. Göstericiler hükümete yönelik baskıları artırmak amacıyla 4 gündür Nasıriye'deki köprüleri araç trafiğine kapatıyor.
Protestolara sahne olan başka bir Ortadoğu ülkesi de Lübnan…
Lübnan'da da halk hükümetin getirdiği yeni vergileri protesto etmek üzere 17 Ekim'de sokağa döküldü. O tarihten bu yana zaman zaman şiddetlenerek devam eden gösteriler neticesinde Başbakan Said Hariri istifa etti ancak buna karşın protestolar sona ermedi.
Lübnan'daki gösterilerde de can kayıpları ve yaralanmalar yaşandı.
Yaşadığı ekonomik sebepler ve merkezini BRICS'in oluşturduğu yeni dünya düzeni sebebiyle askeri yöntemlere eskisi gibi müracaat edemeyen ABD ve İsrail ikilisi, anlaşılan Büyük Ortadoğu Projesi'nde yine B planını devreye koyuyor.
Ama şu da bir gerçek ki, bu coğrafya üzerinde menfur planları olanlar, bölge ülkelerinde var olmayan yaraları değil, var olan yaraları kaşıyorlar.
Gerçekten eylem gerekçeleri bulamasalar, neyi kaşıyacaklar, ülkeleri bu denli kaos ve karmaşaya nasıl sürükleyecekler?
İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy ne güzel söylüyor: "Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez."
Bu sözün tersi de doğru; bir millete tefrika, yani ayrılık girdiyse, düşman bu kapıdan girer ve rahatlıkla amaçlarına ulaşır. Bu beladan kurtulmanın tek yolu gerekçeleri ortadan kaldırmak, tefrikayı aradan çıkarmaktır.
Dikkat ederseniz gerekçeler hep ekonomiktir; gelir adaletsizliği, yolsuzluk, zamlar, pahalılık, kamu hizmeti yetersizliği gibi sebeplerdir.
Rusya ve Çin bu gerekçelerden, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ile kurtulmuştur.
MEM'i uygulayan Çin, 2020 yılında yoksulluğu sıfırlayacağını açıklamıştır.
İslam dünyasında tefrikayı tamamen kaldıracak çözümü yine Prof. Dr. Baş, "Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt" tezi ve 14 ciltlik Ehl-i Beyt Külliyatı ile koymuştur.
Bu çözümlere İslam ülkeleri sımsıkı sarılırlarsa, coğrafyamız üzerinde kirli emelleri olanlar sadece avuçlarını yalarlar, karanlık senaryolarını asla uygulayamazlar.
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025