(dünden devam…)
2- Sürekli gelişimin imkansızlığı:
Kapitalizme, kuruluşundan bu yana küçük ve büyük kriz dalgası eşlik etti. Bu açıdan Nikolay Kondratyev'in kriz dalgası diyagramı dikkati çekiyor.
Kriz dalgaları sürdürülebilir kalkınmayı imkansız kılar. Yani, tüketiciler, şirketler, hükümetler kriz sonucu kazandıklarını kaybederler. Bu riski artırır ve güvenin azalmasını sağlar. Bu koşullar altında, ekonomik gelişme mümkün değildir.
Kriz dalgasında bir ekonomi yasa arayan ekonomistler de vardır. Böyle bir yasa var olsaydı, devletler ondan kurtulabilirlerdir. A. Smith'in piyasa ekonomisinin kendini yöneten bir mekanizma olduğu gerçeğine dayanan aksiyomatik yaklaşım, şimdiye kadar ekonomi krizlerden kurtulmaya imkan sağlayamamıştır.
Krizleri tahmin etme mekanizması tamamen ekonomik değildir, o, ancak, politekonomi çalışmalarla mümkündür. Zira krizler önce politik ve daha sonra ekonomik olarak ortaya çıkarlar. Krizin önündeki en ilginç ve çarpıcı konulardan biri, toplumun paraya ihtiyacı olduğu dönemlerde, onun piyasadan kaybolmasıdır. Bu politik gerçeklik, piyasaya ve borç alanlara (şirketler ve devletler) yüksek faizli kredilerin verilmesine, onların borçlanmasına imkan sağlıyor. Bu ekonomik ve mali krizlerin kaynağını, finans politikasının gerçek yöneticilerinin politikalarında aramak doğru olardı.
Adam Smith'in "İnsan ihtiyaçları sonsuzdur" tezinden yola çıkarsak, bu krizlerin sonsuza dek sürdürebileceğini söyleyebiliriz (savaşlar, soykırımlar). Bu açıdan bakıldığında, kapitalizmin koşullarında, kriz dalgaları sadece ekonomik sistemi değil, aynı zamanda, bu sistemi yöneten finansal ve kredi oligarşisinin büyümesini her geçen gün daha da artırmaktadır. Onların çıkarları ile ekonomik sistemin sürdürülebilir gelişimi ters orantılıdır. Finansal-kredi oligarşisinin gelirleri sürekli olarak yükselmediğinde ve ekonomik sistem bunu engellediğinde, her şeyden önce büyük krizler ve büyük savaşlar ortaya çıkar. Bu N. Kondratyev'in diyagramından görülebilir.
3- Gelir dağılımında eşitsizlik:
2001-2011 yıllarda gerçekleştirilen araştırmanın sonuçlarına göre, dünya nüfusunun %71'inin günlük geliri 10$'dan aşağıdır. Bunların %15'i 2$ altındadır (2001 yılında bu rakam %29 olmuştur). Dünya nüfusunun %13'ünün günlük geliri 10-20$, %7'nin günlük geliri 20-50$'ı geçmez. Dünya Ekonomik Forumu'nun verilerine göre, dünya nüfusunun %71'i dünya aktiflerinin %3'üne, %21'i %12,5'ine, 7.4%'i yaklaşık %39.4'üne, %0.7'si yaklaşık %45.2'sine sahiptir.
1981-2004 yılı araştırmalarına göre, günlük gelir seviyesi 1 dolara (USA) yakın olan nüfusun yarısından fazlası Doğu ve Güney Asya, Güney Afrika'da yaşıyorlar. Latin Amerika ülkelerinde de bu durumda insan sayısı %10'dan fazladır. Dünya aktiflerinin ülkelere göre dağılımında en fazla gelire sahip olan ülkelerin başında ABD, Japonya, Çin, İngiltere, Almanya gibi ülkeler geliyor. Bu nedenle, bu ülkeler en fazla tüketen ülkeler olarak, dünya ekonomisinin en büyük pazarlarına sahiptirler. Tüm dünya ekonomisi bu pazarlar için üretiyor. Bu sistemi yöneten USA doları daha da güç elde ederek kapitalizmi geliştirmeye çalışıyor. Artık, ABD ve Avrupa da bir büyük pazar olmaktan çıkıyor. İşte, sorun buradan başlıyor.
Ulusötesi şirketler dünya aktiflerinde daha fazla paya sahiptirler. Onların dünya sanayi üretiminde payının %50, dünya ticaretinde %70 olması (6), teknolojik yenilik ve know-how kapasitesinin %80'i gözaltında tutması, ihracat işlemlerinin ABD'de %50'sini, Birleşik Krallık'ta %80'ini, Singapur'da %90'ını ve dünyanın diğer yerlerinde yerine getirmesi (7), fiyatların piyasa tarafından değil, onlar tarafından belirlenmesi, bu şirketlerin bütçelerinin çoğu devletlerin bütçelerinden kat kat fazla olması ve diğer benzer faktörler bir kez daha dünyadaki reel ekonomi ve siyasetin onların elinde olduğu danılmazdır. Bunu anlamadan, ekonomi ya da politika alanında fikir yürütmek imkansızdır.
Gelir dağılımında eşitsizlik, küresel ekonomiye dayanan ulusötesi şirketlerin ve finansal kurumların muazzam tekel politikasının bir sonucudur. Dünyadaki yoksulluğun sebebini burada aramak gerekiyor. Dünya aktifleri dünya nüfusu arasında adil şekilde bölünseydi, dünyada ne yoksulluk, ne de işsizlik sorunu kalırdı. (devam edecek…)
- 44 günlük savaş: Karabağ zaferi-II / 22.01.2021
- 44 günlük savaş: Karabağ zaferi-I / 21.01.2021
- Küresel güçlerin kapitalizme alternatifleri-II / 08.08.2020
- Küresel güçlerin kapitalizme alternatifleri-I / 07.08.2020
- İslam ekonomisi ve Milli Ekonomi Model / 06.08.2020
- Kapitalizme alternatif modeller / 05.08.2020
- Kapitalizmin gerçek sahipleri-V / 30.07.2020
- Kapitalizmin gerçek sahipleri-IV / 29.07.2020
- Kapitalizmin gerçek sahipleri-III / 28.07.2020