'Azalan Verimler Kanunu' liberal ekonominin en eski kanunlarından biridir. Bunu ilk defa ortaya koyan Turgot olmuştur. Turgot şöyle demiştir: "Verimli fakat işlenmemiş bir toprağa, hiçbir hazırlık yapmaksızın bir miktar tohum atılsın. Kullanılan tohum belki kaybedilmiş bir değer olarak kalacaktır. Eğer toprağı ekmek ve biçmek için bir birim emek harcanacak olursa, ekilen tohum ürün verecektir. Harcanan emek ve kullanılan tohumluk çoğaltılmakla elde edilecek verim fazlasının bir sınırı vardır. Bu sınırın ötesinde toprağa daha fazla emek ve tohumluk bağlandığı takdirde bir süre daha ürün miktarında artış kaydedilecektir. Ancak bağlanacak ek tohumluğa ve emeğe kıyasla alınacak ürün fazlasının oranı eskisinden düşük olacaktır. Bir noktadan sonra emek ve tohum fazlası artık bir artış sağlamayacaktır". Turgot, bu örnekten hareketle 'Azalan Verimler Kanunu'nu vazetti. David Ricardo, Edward West, Thomas Malthus da, Turgot'u destekledi ve teknolojik ilerlemenin bile gıda üretimini artırmayacağını, onun için nüfus artışının azaltılmasını savundular. Prof. Dr. Haydar Baş'ın 'Milli Ekonomi Modeli' kitabını okuyunca, Azalan Verimler Kanunu'nun, teknolojik ilerlemeyi dikkate almayan, şartların değişmeksizin kaldığını varsayan bir teori olduğunu anladık. Dahası, bu eserden, teknik ilerlemenin insanlara sonsuz imkanlar açtığını ve verimliliğin sınırlarını kaldırdığını da öğrendik. Prof. Dr. Haydar diyor ki: "Kapitalist anlayışlar kaynakların sınırlı olduğu yanılgısından yola çıkarak emeğin marjinal veriminin sınırlı kaynaklardan dolayı azalacağını iddia etmiş ve görüşünü de 'Azalan Verimler Kanunu' olarak ifade etmiştir. Buradan yola çıkarak artan dünya nüfusunun, kaynakların yetersizliğinden dolayı kendisine bakamayacağı sonucuna varmıştır" (Milli Ekonomi Modeli, s. 69). "Esasında potansiyel olarak her birey kendi tükettiğinden fazlasını üretecek güce sahiptir. Bunun için gerekli olan kaynaklar mevcuttur. Yeter ki bu emeği devreye koyacak ve verimli kılacak ekonomi politikaları hayata geçirilsin" (A.g.e., s. 70).Görüldüğü gibi liberal ekonomi biliminin en temel kanunları bile kanun değil, ispatlanmamış bir teoriden ibarettir. Halbuki bilim, değişmeyen sağlam kanunlara dayanmalıdır. Öyleyse, bugüne kadar ekonomi bilimi adı altında ne okuduk, ne yazdık? Bunun sorgulanması ve yargılanması şarttır. Prof. Dr. Ata Selçuk'un deyimiyle, "ekonomi bilimi bu temel eserle (Milli Ekonomi Modeli) gerçek olarak başlamıştır". Bunu görmezsek, yine teorilerle, daha doğrusu safsatalarla uğraşır dururuz. Azalan Verimler Kanunu'nun mucidi Turgot, kanununu işlenecek toprak ve tohumla izah etmeye çalışmıştır. Koca dünyadan verdiği tek örnek bu. Halbuki Prof. Dr. Haydar Baş, "Milli Ekonomi Modeli"nde verimliliğinin sınırlandırılamayacağını, kaynaklar gibi sonsuza kadar artırılabileceğini ifade ediyor ve diyor ki: "Verimlilik artışının temelinde, yetişmiş insan gücü, teknolojinin gelişmesi yeni üretim tekniklerinin bulunması ve üretim faktörlerinin niteliklerinin geliştirilmesi vardır. Teknolojik gelişmeler üretimin daha verimli olmasını sağlar. Ancak bu özelliklerin içinde en önemli faktör yetişmiş insan gücüdür" (A.g,e., s. 119). Milli Ekonomi Modeli'nde bu çarpık anlayışın günümüze yansıması şöyle anlatılıyor: "Dünya nüfusu her geçen gün artmasına rağmen üretim artışı o denli hızla bir artış gösterdi ki, firmaların ve ulusların bir numaralı sorunu, ürettikleri mallarını tüketecek bireyler bulmak oldu" (A.g.e., s.120).Demek ki, dünyada kaynak, üretim ve verimlilik sorunu yok. Teknolojik yenilenmeleri yaptıkça, verimlilik de o oranda artıyor. Verimlilik artınca, üretim maliyeti de düşüyor. Onun içindir ki, ülkeler arasında büyük bir verimlilik yarışı yaşanmaktadır. Bu konuda bilime ve teknolojiye önem verdiği için ABD önde gitmektedir. Mesela ABD'de son 10 yılda verimlilik artışı yüzde 3'lere ulaştı. Bu artışın yüzde 40'ı ise bileşim teknolojisiyle gerçekleştirildi. Hal böyle iken, Azalan Verimler Kanunu'nu, daha doğrusu teorisini, hâlâ bir kanun gibi sunuluyor. Çünkü sömürücüler, yoksulluğu, açlık ve açıklığı, ancak bu teori ile haklı ve kaçınılmaz gösterebiliyorlar. Ama ne yaparsa yapsınlar, sonları yaklaştı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018