Dünyanın en büyük kalpazanı ABD'dir. ABD, 1944 yılında Bretton Woods kasabasında altına imza attığı antlaşmaya uymadı. 15 Ağustos 1971 tarihinde de bu antlaşmayı tanımadığını ilân etti. Bu ilân, ABD'nin kalpazanlığının, dünyaya sahte çek kestiğinin resmen duyurulması idi. Bir başka deyişle, ABD, eski soygun sistemini, karşılıksız dolar basmak suretiyle yeniledi. Yeni sistem, başkalarının üretmesi, ABD'nin dolar verip ürettiklerini ellerinden alması üzerine kuruldu.Aslında, bu uygulama, ilk Batılı sömürgecilerin Amerika kıtasında yerli halklarla yaptıkları değiş tokuşun aynısıdır. O zaman Batılı sömürgeciler, yerli halklara cam veriyor, karşılığında altınlarını alıyorlardı. Şimdi ise kâğıt veriyor, karşılığında her çeşit malı alıyorlar. Cemil Meriç der ki: "Altınlarını cam karşılığı dağıtan Kızılderiliyi hiçbir zaman gülünç bulmadım. Cam, altından çok daha asil. İsrail Peygamberlerinden beri lânetlenmiş bir maden, altın. Adı, tarihin bütün cinayetlerine karışmış. Pıhtılaşmış kan, insan kanı. Cam güzel, çünkü kirli mazisi yok. Cam güzel, çünkü kalbi var, kırılıverir" (Bu Ülke, s. 294). Cemil Meriç 'in bu tespitinden, şu sonucu çıkarıyoruz: Kızılderiliye gülen günümüz insanları, esasında Kızılderiliden daha gülünç durumda. Çünkü, Kızılderili mal veriyor, mal alıyordu. Bu alış verişte aldanıyordu, ama, sonuçta iyi kötü işine yarayacak bir mal elde ediyordu. Şimdi ise mal veriliyor, pratikte insanın hiçbir ihtiyacını karşılamayan kâğıt alınıyor. Ne gariptir ki, bu kâğıtları toplayanlar, çoğaltanlar kendilerini zengin zannediyorlar. Gerçekte bu, sanal bir zenginliktir. Yapılan da ticaret değil, tam bir soygundur.Dünyamız, etme bulma dünyası. ABD de ettiğini buluyor. Son yıllarda kalpazanlarla başı dertte. Öyle ki, sahte dolarla mücadele etmek için gizli bir servis kurmak zorunda kaldı. Bu servisin belirlemelerine göre, ABD piyasasındaki sahte dolarların yüzde 42'si, ABD dışında basılıyor. Dünyanın diğer ülkelerinde de sahte dolarlar ele geçiriliyor. ABD, 2003 yılında, kalpazanlara karşı yeni tedbirler aldı. Dolarlara ince tonlarda yeni renkler ekledi. Sahte dolarların basımını zorlaştırdı, tanınmasını kolaylaştırdı. ABD, kalpazanlarla mücadele etmek için Amerikan dolarının geleneksel görünümünü bozmadan her çeşit tedbire başvuruyor. 1996 yılında da bazı tedbirler almıştı. Banknotlara ultraviyole ışığı altında parlayan filigranlar yerleştirdi, basımda yanar-döner mürekkep kullandı. Ama, yine de kalpazanlarla baş edemedi. Kalpazanlar da boş durmadı. Onlar da gelişen teknikle, yeni sahtekarlıklar ortaya çıkardılar.ABD Hazine Bakanlığı, 2003 yılında dolarda yaptığı değişiklikleri, doları piyasaya sürmeden önce bütün dünyaya tanıttı. Her ülkeye, o ülkenin diliyle yazılmış broşürler dağıttı. Bu broşürlerde şöyle deniliyordu: "Her yeni basımı yapılan dolarda hedef: Daha emniyetli, daha akıllı, daha güvenli banknotu piyasaya sürmektir". Hasılı, büyük kalpazanla, küçük kalpazanlar savaş halinde. Daha doğrusu, kalpazan devletle, kalpazan bireyler savaşıyorlar. Tabii ki savaşı, kalpazan devlet kazanıyor. Kazanıyor ama, yara da alıyor. Dahası, kalpazan bireylerin ABD'yi zorda bırakması, çeşitli tedbirler almaya sevk etmesi akıllara şu soruları getiriyor: Dolar kalpazanlığını, ABD'nin terörist olarak tanımladığı devletler, devlet eliyle yaparlarsa, ne olur? Bireysel kalpazanlarla gizli servis kurarak mücadele eden ve çok kere de çaresiz kalan ABD, bir veya iki devlet karşısında büsbütün çaresiz kalmaz mı? ABD'de, 1970 tarihli 'Banka İşlemlerinin Gizliliği Yasası'na göre, 10 bin doların üzerinde mevduatlara dair bilgiler bankalar tarafından devlete bildiriliyor. Hal böyle iken, bazıları paralarını 9.999 dolarlık parçalara ayırarak, bu denetimden kurtulmayı başarıyor. Görüldüğü gibi ABD, aldığı tüm tedbirlere rağmen, kara parayı aklama konusunda bile aciz kaldığı durumlar oluyor. Diyeceğim o ki, ABD, olduğundan çok fazla büyütülüyor. Halbuki ABD, büyüklüğünü kalpazanlığından almaktadır. Başkalarını sahtekar yapan kalpazanlık, ABD'yi neden büyük yapıyor? İşte, günümüz insanlığının cevap bulması gereken soru budur. Bu sorunun doğru cevabı, küresel soygunun, yoksulluğun, kan ve gözyaşının sonu demektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018