"Konuşunda tanışın. Çünkü insan dilinin altında gizlidir." Hz. Ali (k.v)Günümüzde herkes konuşuyor. Dili olan da konuşuyor, olmayan da. Bilgisi olan da konuşuyor, olmayan da. Siyasetçisi de konuşuyor, gazetecisi de. Velhasıl herkes konuşuyor, ölçüyü bilmeden, ölçü tanımadan. Haliyle herkes kimliğini ortaya koyuyor. Peki, biz, o kimliğini açıkça ortaya koyanları, kendilerini deşifre edenleri, ortaya koydukları bu kimlikleri ile mi tanıyoruz? Yoksa kafamızda oluşturduğumuz profilde mi?Herkes konuşuyor. Hele, hele siyasiler ve onların sözlerini makyajla süsleyerek millete sunan medya mensupları? Hz. Ali (k.v) Efendimizin dediği gibi, dillerinin altındaki kişiliklerini hiç çekinmeden ortaya koyuyorlar.Bizler ne yapıyoruz? Hiç veya hiçin ötesi? Ya söylenenlerin ve yapılanların farkında değiliz. Ya da kendi fikrimize göre bir fetva oluşturup, oluşturduğumuz bu fetvaya göre yaşananlara hüküm veriyoruz. Böylelikle kendimizi tatmin ediyoruz veya ettiğimizi sanıyoruz. Hâlbuki kalbimize koca delik açmışız, kalbimiz su alıyor, yakında batıp, helak olacağız farkında değiliz.Eğer biz, müslümanız, İslam dinine mensubuz diyorsak, ölçülerimiz bellidir. Efendim, zaman değişti, insanlar değişti vs. laflarla kendimize mazeret bulamayız. Bu tip yaklaşımlarla ancak kendimizi kandırır, şeytanı mutlu ederiz. Eğer bir dava iddiasında bulunuyorsan söz, hal ve davranışlarınla bunu ispat etmek zorundasın. Yoksa ispatı olmayan dava düşer?Evet, zaman rakam olarak değişti. Araçlar biçim olarak değişti. İnsanlar cisim olarak değişti. Ama değişmeyen, ilk insandan günümüze ve kıyamete kadar olan bir mücadele var. Hak ile batıl mücadelesi... Bizler İslam'a evet diyerek bu mücadelede taraf olduk. İstesek de olduk, istemesek de. Hakkın tarafında, batılın karşısında. Bir müslüman bu taraftarlık ruhuna uygun olarak hal ve hareketlerini düzenlemek zorundadır. Bu bizler için bir gerekliliktir, bir itikattır.Günümüzde bizler ameli zafiyetlerimiz bir tarafa itikadi (inanç) zafiyetler içerisine çekiliyoruz. Kuranın ve Sünnetin hükümleri açık olmasına rağmen, yüzlerindeki maskeleri, yüzlerinden kalın olanlar tarafından yokluğu, karanlığa, kaybetmişliğe doğru sürükleniyoruz.Çok gerilere gitmeye gerek yok. 20-30 yıl önce, bu ülkede Allah (c.c) ismi anılarak bir başbakan tarafından kilise açılabilir miydi? Yine bir başbakan, kâfir askerler için dua edebilir miydi? Bir cemaat lideri, Kurandaki Yahudi ve Hıristiyanlarla ilgili ayetler çok sert gibi tamamen İslam'a aykırı söz ve davranışlar sergileyebilir miydi? Yine İslam çizgisinde yayın yaptığını iddia eden bir gazetenin genel yayın yönetmeni, Hıristiyanlarla amentüde ittifakımız var, diyebilir miydi? Daha o kadar vahim ve zalimce icraat, görüş ve demeçler var ki?Ama o zamanlar bunları en azından böylesine açıkça söyleyemezlerdi, yapamazlardı, yapamadılar da. Bu millet, bunları kabul etmezdi, tepki verirdi. Bunu bildikleri için millete adeta damardan girdiler. Niyetlerine makyaj yaptılar. Diyalog dediler, merhamet dediler, çağdaşlaşma dediler vs. Ve bu şekliyle önümüze koydular. Maalesef bizler bırak tepki vermeyi, alkışlamaya başladık bu kalın maskeli yüzleri. İtikadımızla oynandığının, bizlere küfrün yutturulduğunun farkında olmadan alkışladık, alkışlıyoruz.Geçenlerde Ebu Hanife Hazretlerinin bir görüşünü okudum. Şöyle diyor; Kâfirleri, oldukları mertebeden yüksekte göstermeye çalışanlar, kendileri o mertebeye inerler" Allah, Allah? O zaman ki kâfirler de aynıydı, şimdiki de. O zaman ki İslam da aynıydı, şimdiki İslam da. Değişen ne? Değişen müslümanlar?İnancının özünü yitirmiş, isim Müslümanları?Fert olarak bizler, ilk önce kendimizi iyi analiz edip, bizim adımıza icraat yapma yetkisi verdiğimiz insanları kontrol etmeliyiz, sorgulamalıyız. Ölçülerimiz dışına çıktılar ve bunda ısrar ettiler. O zaman da onlara tedavülden kalkmış para gibi davranmalıyız. Değersiz ve hiç olarak?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025