Milletçe bir uyuşukluk hâlindeyiz. Çok büyük şeyler oluyor ve tepkimiz rüzgarıyla bir yaprak kımıldatmayacak kadar dahi olmuyor.
Buna uyku demek mümkün değil çünkü uyku, beraberinde uyanmayı çağrıştıran bir şey. Uyuyan adamın uykusu ne kadar ağır, ne kadar derin olursa olsun hayati durumlarda uyandırabilirsiniz.
Ama ölüye ne kadar bağırırsanız bağırın, ölü tepki vermeyecektir. Çünkü ölü sınavını iyi yahut kötü bitirmiştir. Tepkiyse sınavımızdaki cevaplarımızdır.
Önümüzdeki bir cinayete susmamız, bizi katil edecek bir tepkidir. Tepkidir, çünkü mazlumluğun zıddına bir harekettir.
Zulme o kadar tepkisiziz ki!
İnsan, kendine veya başkasına da yapılsa zulme karşı çıkmalıdır. Esas olan şey insan için ölçü olmalıdır.
Ama biz, bırakın başkasına yapılan zulmü, nefsimize, evladımıza yapılan bir zulme susuyoruz.
Rice, Türkiye'nin de içinde bulunduğu 22 İslam ülkesinin sınırlarının değişeceğini söylerken, hava tahmininde bulunmuyordu. Bir planı, utanmaksızın bağırıyordu.
"Vatanınızda gözümüz var!" diyordu.
Bizim yok olmamızla amacına varacak bir hedefi haykırıyordu!
Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi dediği projede bize de ölüm hedeflenmemiş mi?
Allah'tan korkun!
Bunu açık açık söyleyen bir Amerika, sınırlarımızda beş bin TIR'la terörü desteklemiş, askeri eğitimle otuz bin teröristi eğitiyor, biz onlara bir bağırıyor ve hemen ittifak ediyoruz.
Beş bin TIR ne demek?
Beş bin TIR'la Amerika, kağıttan kule mi yapacak?
Kafamıza sıkılacak silahları, teröriste açık açık veriyorlar, biz bağırıyor susuyoruz!
Kilis'e bugün bomba düşüyor. Yarınsa bugünkü dostumuz ABD'nin görünmez üniformalı askerleri olan terör ordusuyla Kilis'e silah girmeyeceği ne malum!
Kilise derdine düşen iktidar, "kilise kilise" diye sayıklayana kadar Kilis'e önem verse, sınırımızda inanın terör kalmaz.
Kilis eşittir Türkiye!
Türkiye'ye değer veren bir iktidarınsa yeri, Haydar Hoca'nın kapısıdır.
Çünkü Milli Ekonomi demeden terörü engelleyemeyiz. Borçlu bir ekonomi siyaseti, ülkeyi her yerinden bağlar.
Papa'dan dua isteyene kadar keşke Prof. Dr. Haydar Baş'a ne yapabileceğimizi sorsak!
Keşke gözlerinden saldırganlık sıçrayan Trump'la barışana kadar, Haydar Hoca'yla barışsak!
Saddam Kuveyt'e girdi, Prof. Dr. Haydar Baş, "hedef Türkiye" dedi.
Şimdi Amerikan destekli teröristler sınırımızı baştan başa kuşatmış, Türkiye'ye doğrulan namluyu iktidar hâlâ göremiyor. Görüyorsa, bu namluyu veren Amerika'yla nasıl barışabiliyor?
Vatanımıza silah doğrulmuş ve bunun için gerekli adımlar açık açık atılıyorken bağırıp susmak, sadece susmaktan farklı mı?
Ya biz? Siyasiler bu gafletteyken, nasıl ses çıkarmıyoruz?
Ecdat ecdat diye bağıranlar, hep tarihimizdeki yanlışları tarihimiz deyip önümüze savunun diyerek koydu. Yanlış yapan ecdadı tabu ediyoruz da vatanı kurtaran ecdadı neden dinlemiyoruz? Vatanımızı alacak planın sahipleriyle nasıl barışabiliyoruz?
Vatanımız için nasıl üzülmüyoruz?
Ay sonu için ettiğimiz endişenin onda birini Allah'a nasıl hesap veririm sorusunda taşısaydık, bu uyuşuklukta olmazdık.
İster inanın, ister anne karnındaki bebeği yok zannedin, Türkiye'nin bugün sınavı, vatanı kaybetmek/korumak ikilemidir.
Milli Ekonomi başkasında olmadığı için de,
Bugünün müflis politikalarıyla, katilimizden emir almayı aşamayacağımız için de,
Prof. Dr. Haydar Baş'ı, O'nun "Hoş Geldin Atatürk"ünü okumadan, yaşamadan, dinlemeden vatanımızı kurtaramayız.
Buna uyku demek mümkün değil çünkü uyku, beraberinde uyanmayı çağrıştıran bir şey. Uyuyan adamın uykusu ne kadar ağır, ne kadar derin olursa olsun hayati durumlarda uyandırabilirsiniz.
Ama ölüye ne kadar bağırırsanız bağırın, ölü tepki vermeyecektir. Çünkü ölü sınavını iyi yahut kötü bitirmiştir. Tepkiyse sınavımızdaki cevaplarımızdır.
Önümüzdeki bir cinayete susmamız, bizi katil edecek bir tepkidir. Tepkidir, çünkü mazlumluğun zıddına bir harekettir.
Zulme o kadar tepkisiziz ki!
İnsan, kendine veya başkasına da yapılsa zulme karşı çıkmalıdır. Esas olan şey insan için ölçü olmalıdır.
Ama biz, bırakın başkasına yapılan zulmü, nefsimize, evladımıza yapılan bir zulme susuyoruz.
Rice, Türkiye'nin de içinde bulunduğu 22 İslam ülkesinin sınırlarının değişeceğini söylerken, hava tahmininde bulunmuyordu. Bir planı, utanmaksızın bağırıyordu.
"Vatanınızda gözümüz var!" diyordu.
Bizim yok olmamızla amacına varacak bir hedefi haykırıyordu!
Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi dediği projede bize de ölüm hedeflenmemiş mi?
Allah'tan korkun!
Bunu açık açık söyleyen bir Amerika, sınırlarımızda beş bin TIR'la terörü desteklemiş, askeri eğitimle otuz bin teröristi eğitiyor, biz onlara bir bağırıyor ve hemen ittifak ediyoruz.
Beş bin TIR ne demek?
Beş bin TIR'la Amerika, kağıttan kule mi yapacak?
Kafamıza sıkılacak silahları, teröriste açık açık veriyorlar, biz bağırıyor susuyoruz!
Kilis'e bugün bomba düşüyor. Yarınsa bugünkü dostumuz ABD'nin görünmez üniformalı askerleri olan terör ordusuyla Kilis'e silah girmeyeceği ne malum!
Kilise derdine düşen iktidar, "kilise kilise" diye sayıklayana kadar Kilis'e önem verse, sınırımızda inanın terör kalmaz.
Kilis eşittir Türkiye!
Türkiye'ye değer veren bir iktidarınsa yeri, Haydar Hoca'nın kapısıdır.
Çünkü Milli Ekonomi demeden terörü engelleyemeyiz. Borçlu bir ekonomi siyaseti, ülkeyi her yerinden bağlar.
Papa'dan dua isteyene kadar keşke Prof. Dr. Haydar Baş'a ne yapabileceğimizi sorsak!
Keşke gözlerinden saldırganlık sıçrayan Trump'la barışana kadar, Haydar Hoca'yla barışsak!
Saddam Kuveyt'e girdi, Prof. Dr. Haydar Baş, "hedef Türkiye" dedi.
Şimdi Amerikan destekli teröristler sınırımızı baştan başa kuşatmış, Türkiye'ye doğrulan namluyu iktidar hâlâ göremiyor. Görüyorsa, bu namluyu veren Amerika'yla nasıl barışabiliyor?
Vatanımıza silah doğrulmuş ve bunun için gerekli adımlar açık açık atılıyorken bağırıp susmak, sadece susmaktan farklı mı?
Ya biz? Siyasiler bu gafletteyken, nasıl ses çıkarmıyoruz?
Ecdat ecdat diye bağıranlar, hep tarihimizdeki yanlışları tarihimiz deyip önümüze savunun diyerek koydu. Yanlış yapan ecdadı tabu ediyoruz da vatanı kurtaran ecdadı neden dinlemiyoruz? Vatanımızı alacak planın sahipleriyle nasıl barışabiliyoruz?
Vatanımız için nasıl üzülmüyoruz?
Ay sonu için ettiğimiz endişenin onda birini Allah'a nasıl hesap veririm sorusunda taşısaydık, bu uyuşuklukta olmazdık.
İster inanın, ister anne karnındaki bebeği yok zannedin, Türkiye'nin bugün sınavı, vatanı kaybetmek/korumak ikilemidir.
Milli Ekonomi başkasında olmadığı için de,
Bugünün müflis politikalarıyla, katilimizden emir almayı aşamayacağımız için de,
Prof. Dr. Haydar Baş'ı, O'nun "Hoş Geldin Atatürk"ünü okumadan, yaşamadan, dinlemeden vatanımızı kurtaramayız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Taşkın / diğer yazıları
- Ölenden borç var doğana borç kalıyor / 08.06.2019
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018