Sıcak bir İzmir günü…
İmbatın etkisi ile adeta kaldırımlara yapışmadan yürümeye çalışıyoruz.
Ayaklarımız bizi buz gibi bir şerbet içeceğimiz; bir hanın serin avlusuna sıralanmış masalarda soluklanacağımız Kemeraltı'na sürüklüyor.
İstanbul'da Kapalı Çarşı ne ise, İzmir'de Kemeraltı da aynı anlamı taşır.
Bu kentte yaşayıp da, Konak Meydanı'nı, Kadifekale'yi, İlk Kurşun Anıtı'nı, Alsancak'ı Dario Moreno'nun sokağını, Asansör'ü, İnciraltı midyecilerini bilmeyen yok gibidir. Ancak Kemeraltı'nı alıcı gözü ile incelememiş, sokaklarında kaybolmamış, kokusunu içine çekmemiş iseniz ne kadar İzmirli olsanız da bilemezsiniz.
Kemeraltı her şeyden önce bir bereket timsalidir. Mezarlık başından Konak Meydanı'na kadar ulaşan, ticari faaliyetlerin adeta merkezi olmuştur.
Turistlerin uğrak yeri olan Çarşı'da toptan veya perakende ne ararsanız bulabilirsiniz. Damak zevkinize hitap edecek kebaptan balığa, kırtasiyeden ipekliye, hırdavattan matbaacılara, gelinlikçiden mutafçılara, askeri malzemecilerden antikacılara, çeşit çeşit taze meyveleri sıkıp suyunu satan büfelere ve Milli Piyango satıcılarına rastlarsınız.
Çarşı bünyesinde pek çok tarihi eseri de barındırır. Hisar Camii, Kızlarağası Hanı, Havra Sokağı, Kestane Pazarı, Kapalı Çarşı, İlk Kurşun Anıtı, Tarihi Park ve İnönü Müze Evi'ni ziyaret edebilir, 193 yıllık Ali Paşa şadırvanının etrafı serinleten su sesini dinleyebilirsiniz. Ünlü saat kulesinin önünde resim çektirmemiş pek kimse yok gibidir.
Akşama doğru gün batımında kendinize gelip, karnınız acıktığında çöp şiş partisi ile karnınızı doyurmanız, Karşıyaka'ya giden vapurun güvertesinde denizin serpintilerinden nasibinizi almanız en güzel anıları oluşturur.
* * *
Gelelim bu günlere…
Kemeraltı'nın bir yığın özelliğinden bahsetmek, insan popülasyonunu tanımlamak, esnafını anlatmak için koca bir kitap yazmak mümkün. Ancak işin bizi ilgilendiren tarafı onların pandemi döneminde şikâyetçi oldukları yasaklar, geciken yol ve tamiratlar, her yağmur sonrası su baskınları nedeni ile geçirdikleri zor günlere biraz ışık tutmak…
Elbette pek çok şehir ve ülkede de pandeminin getirdiği, maddi ve manevi benzeri sıkıntılar yaşanıyor. Ancak bir dönem çarşı örnek bir esnaf yapılanması ve dayanışması ile tanınıyordu. İşportacılık haksız ve vergisiz kazanca yol açan tezgâh-dükkan rekabeti önlenmişti. İnsanlar mutlu ve birbirlerine saygı çerçevesinde, esnaf loncalarının kuralları ile yaşıyorlardı.
Pandeminin yaygınlaşması ile birlikte maalesef her şey değişmiş, kontroller gevşetilmiş. Eski çarşı disiplini kalmamış. Esnaf dışarıdan gelenlerin, çarşı mensubu olmayan seyyarların istilasına uğramış.
Ramazan ayı ve bayram arifesinde, düğün dernek kurmak için hazırlık yapılırken tüm İzmirlilerin ilk gidecekleri yer Kemeraltı çarşısı olmuştur. Burada her keseye ve kişiye uygun bir şeyler bulmak mümkün. Toptancısından izinli köşe seyyarlarına kadar tam bir alışveriş cennetidir. Tabii, böylesine büyük ve geniş alanlarda çarşılara giriş-çıkış kontrolü yapmak mümkün değildir. Suç oranı ve kap-kaç, telefon hırsızlığı çoğalmış.
Esnaf; sağlık ekiplerinin ve sivil polislerin kalabalıkların içinde dolaşarak rastgele seçerek ateş ölçümü ve gerekirse hızlı test yapmalarını, HES kodunun resmi görevliler tarafından sorgulanmasını istiyor. Malum; bizde adamsendecilik her ortamda mevcut olduğu için resmi kontrolün caydırıcı etkisinin daha iyi olacağına inanılıyor.
Çarşının alt yapı sorunları her seçim döneminde söz verilmiş olmasına rağmen henüz sonuçlanmamış. Şiddetli yağışlarda gemisini kurtaran kaptan ilan ediliyor.
Diğer bir sorun ise esnaf lokantalarının kapalı olması. Herkes yıllardır aynı lokantada yemek yemeye alışmış. Adeta birbirleri ile akraba olmuşlar. Şimdi paket servis olayı hem pişireni hem de yiyeni yıldırmış durumda. Hiç olmaz ise açık havada oturup yemek yenebilecek mekânlara izin verilmesini istiyorlar.
Kemeraltı esnafı gerçekten fedakâr, cefakar ve birbiri ile yardımlaşmayı düstur edinmiş eski bir topluluk. İşyerleri babadan oğula, görevler ustadan çırağa intikal etmiş. Pek başka illerdeki yapılanmalara benzemiyor. Yılda birkaç kez sel baskınına rağmen belediyeye küsmüyorlar. Seçim zamanı verilen sözlerin tutulmamasına da pek aldırmıyorlar. Kızıyorlar ama yine aynı adaylara oy vermekten vazgeçmiyorlar.
* * *
Çocukluğumuzun kemeraltı çarşısında çok anımız var. Gezerken gördüğümüz yanlışlar ve eksikler içimizi burkuyor.
Bir zamanların pırıl pırıl canlı çarşısının yerinde şimdi yeller esiyor.
Bir de çok şey yapmayı hedeflemiş dernekleri var ama sınırlı bütçe ile hangi projeye yetişeceklerini bilemiyorlar.
Yerleşik ve özelliği olan meslekler ile tarihe mal olmuş mekânları korumak önemli. Yurt dışındaki bazı çarşılarda 600 yıllık dükkanları görünce bizim ne kadar hızlı bir değişim geçirdiğimizi; tarihi ve kültürel değerlerimizi oluşturan yerleri ve mesleklerin nasıl yitirdiğimizi fark ediyoruz.
Bir zamanlar Bursa'da Sobacılar, Havlucular; İstanbul'da bakırcılar çarşısı vardı. Şimdi oralardaki dükkânlar pideci, köfteci, kebapçı oldu. Dükkanlar ya satıldı, ya da meslek değiştirdi. Çekiç seslerinin yerini, kebap çığırtkanları aldı.
Kemeraltı da bu değişime ayak uydurmaya direniyor.
Ancak İzmir'in değerlerini korunması gerekenler umarım Kemeraltı'nı da korumayı ve mevcutları teşvik etmeyi başarırlar.
Sevgi ve sağlıkla kalın.
- Rekabet ve geleceğin partisi olmak… / 05.04.2025
- İlahi adalet… / 04.04.2025
- Sahne… / 02.04.2025
- Sessizlik… / 01.04.2025
- Bayramlık… / 28.03.2025
- Gelecek kaygısı… / 21.03.2025
- VEFA… / 19.03.2025
- Doğruları söylemek… / 14.10.2024
- Haydar Hoca'yı hatırlarken… / 06.08.2024