Ülkemizin en acı gerçeklerinden birisi şüphesiz işsizlik… Üst üste yaşanan seçim süreçlerinin gölgesinde asıl gündem ekonominin ve de en büyük sorun işsizliğin üstü örtülmeye çalışılsa da artık mızrak çuvala sığmıyor.
Zaten 31 Mart seçimlerinde iktidarın ittifaka rağmen birçok büyükşehiri kaybetmesi, ekonomideki bu kötü tabloyu artık kabullenemeyen seçmenin tepkisinden başka bir şey değildi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Şubat dönemi işsizlik verilerini açıkladı.
Buna göre, resmi işsizlik oranı son 10 yılın en yüksek rakamına ulaşarak yüzde 14,7 oldu.
İşsiz sayısı ise geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 376 bin kişi arttı ve 4 milyon 730 kişiye yükseldi. Görüldüğü gibi son bir yılda işsizler ordusuna yepyeni bir işsizler ordusu katıldı. 1 milyon 376 bin yeni işsiz az bir rakam değil… Bunları, bakmakla yükümlü oldukları aileleriyle birlikte değerlendirdiğinizde, hiçbir geliri olmayan ekstra 4 milyon insan yapar.
15-24 yaş aralığındaki genç nüfusta işsizlik oranı ise çok daha vahim durumda, yüzde 26,1… Çalışma durumunda olan, iş arayan her 4 gençten birisi işsiz.
TÜİK'in verilerinde en dikkat çeken rakamlardan birisi de istihdam edilenlerin sayısı…
Geçen döneme göre 811 bin kişi azalarak 27 milyon 355 bin kişiye düştü. İstihdam oranı ise yüzde 44,8 oldu. Oldukça düşük, normalde bu rakamın en az yüzde 70'ler seviyesinde olması gerekiyor.
İstihdam azalması; tarımda 296 bin kişi, tarım dışı sektörlerde ise 514 bin kişi olarak gerçekleşti.
Tarımda üretim maliyetlerinin artması, yeterli desteğin olmaması, zararına ürün satılması, kısaca tarımın cazibesini kaybetmesi tarım istihdamının azalmasına neden oluyor.
Yine dolara ve ithalata bağlı maliyet artışları ve de gelir yetersizliği sebebiyle iç pazardaki daralma tarım dışı sektörlerde iflaslara ve işten çıkarmalara neden oluyor.
Bunun neticesinde işgücü artmasına rağmen, istihdam edilenlerin sayısı hızla azalıyor, işsizlik oranları ise yeni rekorlar kırıyor.
811 bin kişinin işini kaybettiği bir atmosferde, işgücü 564 bin kişi artarak 32 milyon 84 bin kişiye yükseldi. İşte size 1 milyon 376 bin yeni işsizin açılımı…
Tabi, bu rakamlar "dar tanımlı işsizlik rakamları" olarak tanımlanıyor.
Bir de "geniş tanımlı işsizlik rakamları" var.
Dar tanımlı işsizlik rakamlarına; iş aramaktan umudunu kesenler, iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar, zamana bağlı eksik istihdam ve de mevsimlik çalışanlar ilave edildiği zaman "geniş tanımlı işsizlik rakamları"na ulaşılıyor.
Geniş tanımlı işsizlik rakamları da TÜİK'in verilerinden hesaplanıyor.
DİSK-AR'ın Mart ayında yayımladığı işsizlik raporuna göre, Aralık 2018 için geniş tanımlı işsiz sayısı 7 milyon 153 kişi, işsizlik oranı ise yüzde 20,9…
Şubat 2019 itibarıyla bu rakamlar emin olun ki çok daha fazladır.
Peki, iktidarıyla muhalefetiyle bu işsizlik tablosunu tersine çevirecek bir çözüm var mı?
Elbette ki yok. Bu tablo, uyguladığımız kapitalist ekonomi anlayışının doğal bir sonucudur.
Yani kapitalist yöntemlerle işsizlik problemini bırakın tamamen çözmeyi, sabit tutabilmeniz dahi mümkün değildir.
Masa başı çalışmalarında bile sabit tutulamayan işsizlik, gerçekte nasıl düşürülebilsin?
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, 31 Mart seçimleri öncesi bir mitingde yaptığı konuşmada, "Bundan sonra dolar, ata binmiş süvari gibi olacak, sürekli artacak" demişti.
Buna bağlı olarak biz de diyoruz ki, işsizlik de ata binmiş süvari gibi olacak.
Bunları hamasetle söylemiyoruz. İşin matematiğini de ortaya koyuyoruz.
Üretim için iki büyük sorun; üretim maliyetlerinin yüksekliği ve pazar darlığıdır.
Doların kontrolden çıktığı, faizlerin sürekli arttığı, borca ve ithalata dayalı bir ekonomide maliyetleri düşürme ihtimali hiç var mı? Yok. Asgari ücretin açlık sınırının altında belirlendiği işsizin bol olduğu bir ekonomide pazarın canlanma ihtimali var mı? Yok.
O halde bu mantıkla, bu anlayışla fabrikalar kapanmaya devam edecek, yatırımcılar ülkeden kaçacak, tarımdan kopuş hızla devam edecek, sonuç olarak işsizlik katlanarak artacak.
Bu kısırdöngüyü çözecek tek formül Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ta var.
Gerçek milli para, yerli hammadde, yerli enerji, yeni milli kaynakların devreye sokulmasıyla vergi maliyetlerinin düşürülmesi sayesinde maliyetler tamamen aşağı çekilecek; tüketimi teşvik eden sosyal devlet projeleri ile de geniş bir pazar imkanı oluşturulacak. Detayları Milli Ekonomi Modeli'nde, kodları da Prof. Dr. Baş'ta…
İşte bu, sürekli büyümenin, tam istihdamın ve de gelir adaletinin tek formülüdür.
Ülkemizin tüm sorunlarının tek çıkış kapısı olan Prof. Dr. Baş'ı gizlemek, görmezden gelmek, hem ülkemize, hem milletimize hem de kendimize ihanetten başka bir şey değildir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025