İşsizlik, Batı medeniyetinin çözemediği ve çözemeyeceğini kabul ettiği sorunlardan biridir. Bunun sebebini, Batılıların insana bakışının, insanca olmamasında aramak gerekir. Eski Yunan'dan beri, Batılılar, insanları hür ve köle diye ikiye ayırmışlardır. Meselâ Aristo şöyle demiştir: "Bazı insanlar hür, bazıları da köle doğarlar". Kölelerden yararlanma evcil hayvanlardan yararlanma gibi görüldüğü için, çalıştırılan kölelere ücret ödenmemiştir. Bu anlayış ve davranış, işçi ücretlerinin adaletli olarak belirlenmemesine yansımıştır. Peki, bugün durum değişti mi? Şeklen değişti, fakat öz aynı kaldı. Şimdi soralım: Her türlü işi, en düşük ücretle yapmaya mecbur bırakılan işçilerin, kölelerden ne farkı var? Köleler, efendileri olmadan yaşayamayacaklarına inandırılmışlardı. İşçiler de aynı inanışa zorlanmıyorlar mı? Hiçbir güvencesi, dayanağı, desteği ve geliri olmayan işçilere, "işverenler olmazsa ölürsünüz, bitersiz" denilerek, her şarta rıza göstermeleri istenmiyor mu? Üretilen kavrama bakınız: İşveren, yani veren el. Neden 'işalan' denilmiyor? Çünkü güçlü konumda olan işçiler değil, çalıştıranlardır. Gerçekten de küresel ekonomide işçinin emeğini pazarlama imkânı kalmamış, pazarlık gücü sıfırlanmıştır. Vıvıane Forrester, 'Ekonomik Dehşet' adlı kitabında şöyle diyor: "İşçiler, bu imparatorlukta kendi emeklerini pazarlayabilecekleri bir yer bulmayı hayal ediyorlar hâlâ. Gelin de gülmekten ölmeyin!" (s. 31). Daha da kötüsü, işsizlerin, onları işsiz bırakanlar tarafından suçlanmaları ve bazılarının da bunu kabullenmeleridir. Halbuki bir insanı işsiz bırakmak, insan hakkı ihlalidir, suçlu ise bu ihlali yapanlardır. İşsizliğe bu açıdan bakmayanlar, ona çözüm bulamazlar. Aslında işsizlik, bir insanlık sorunudur. İşçiyi üretimin bir unsuru görmek ve işsizliği istatistiklerle ifade etmek, insanı aşağılamaktır. Ekonomik kriz sebebiyle, bazı işçiler işini kaybedince işsizlik sorunu, gündemin ilk sıralarına yükseldi. Sanki, krizden önce işsizlik yoktu. Sanki, kriz bitince herkes iş bulacak. Başbakan Tayyip Erdoğan Mardin'deki konuşmasında, CHP lideri Baykal'a seslenerek şöyle dedi: "Eğer işsizliğe bir çare varsa açıkla. O çareyi eğer yerine getirmeyen bir Tayyip Erdoğan varsa, ben siyaseti bırakmaya hazırım. Bu kadar açık söylüyorum. Ama çözüm üret. Eğer çözümün yoksa lüzumsuz yere konuşma". Başbakan neden bu kadar kesin konuşabiliyor? Biliyor ki, CHP lideri Baykal da kendi gibi Batı medeniyetinin bir parçası olan Neo-liberal politikaları benimsemiş bir kişidir. İşsizliğe çözüm önerisi sunması mümkün değil. Nitekim öyle de oldu. Baykal'ın çözüm diye sunduğu 7 maddelik öneriler, işsizliğe çözümü bırak, hiçbir yaraya merhem dahi olmaz. İktidar ve muhalefet partileri seçim meydanlarında işsizliği tartışadursunlar, öte yandan Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau, "Türkiye'de emek gücü artmaya devam edecek... İstihdam sıkıntısı yaşanacak, işsizlik olacak... Genç işçilerin dörtte biri işsiz kalacak... Bunun önünü almak mümkün olmayacak" diyor. Dünya Bankası Türkiye Direktörü Zachau'nun, Türkiye hakkında söylediği bu sözler, esasen bütün ülkeler için de geçerlidir. Çünkü ülkelerin hepsi, Türkiye gibi, Batı kaynaklı ekonomi modellerini uygulamaktadır. Bu modellerin uygulandığı ülkelerde, işsizlik bazen artar, bazen azalır, ama hiçbir zaman bütünüyle ortadan kaldırılamaz. Bu gerçeği artık hiç kimse inkâr etmez, etmeye de yeltenmez. İsterse de etsin, sanayileşmeye rağmen işçi ihtiyacının giderek azaldığını herkes görüyor ve biliyor. Teknolojinin gelişmesi, sanayide robotların kullanılması, insan emeğini devre dışı bırakmaktadır. Demek ki, üretim alanında işsizlerin iş bulma imkânı kalmamıştır. Öyleyse ne yapılacak? Yapılacak olan şudur: İnsana hizmeti amaç edinen Milli Ekonomi Modeli'ni hayata geçirmektir. Bu modelde, insan ekonominin merkezine konulmakta ve işçilik tercihe bırakılmaktadır. Böyle olduğu içindir ki, işçi güçlüdür. Dilerse, o da işveren olabilir. Dahası, insanlar, üretim dışında insana hizmet kurumlarında çalıştırılarak işsizlik kökten çözülmektedir. Bu yapılmazsa, çok daha "işsizliğe çözüm yok" diyenleri dinler ve çok daha aynı kişilerin işsizleri suçlamalarına şahit oluruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018