ABD, Suriye'de kaybettiğini çok iyi biliyor. Çünkü artık dünya, Esad'ı tanıdı, onunla yakınlaşıyor.
Tabi tek kazanan Esad değil. Arka planda Rusya ve İran da, ABD'ye karşı kazandı.
ABD'nin tek şansı Türkiye… Ama Türkiye de son iki yıldır milli menfaatleri gereği, en baştan olması gerektiği gibi Rusya ve Çin ile sıcak ilişkiler içerisinde.
Haliyle ABD, Türkiye'yi "ya ben, ya onlar" seçimini yapmaya zorluyor. Tabi bu özgür bir seçim değil.
Yöneticilerimizin kafası karışık… Her ne kadar kalpleri, ABD'den yana olsa da, akılları ve gelecekleri Rusya'yı, doğu bloğunu gösteriyor.
Tabi karşımızdaki ABD! Hiçbir oyunu kuralına göre oynamayan, kendi kurallarını bile bir anda ters düz eden bir yapı. Haliyle yine ne uluslararası hukuk tanıyor, ne insan hakları, ne müttefik, ne de siyasi ahlak!
Geçen hafta ABD'den, Gülen iadesi ile ilgili bir heyet geldi ülkemize. Meğer çantalarında Gülen değil S-400 almayın, Petriotları şu şu taksitlerle, şu kampanyalarla size verelim, teklifi varmış.
Anladığım kadarıyla hükümet S-400 kararından vazgeçmedi. Diğer taraftan Dışişleri'nden, Esad'a karşı olumlu mesajlar verilmeye hatta "demokratik bir seçim ile Esad tekrar seçilirse neden ilişki kurmayalım" cümlesi bile kuruldu.
Eğer Türkiye, Suriye ile irtibat kurarsa, ABD'nin sadece Suriye topraklarında değil Ortadoğu'daki varlığı tartışılmaya açılacaktı. Tabi bu tehlike ABD'den çok, İsrail'i korkuttu.
Hayliyle ABD masaya etnik kimlik kartı koydu; "PYD-PKK eşittir Kürtler. Kürtlere zarar gelirse beni karşınızda bulursunuz" mantığı.
Bu kartın etki alanı çok büyük. Öyle ki Suriye, Irak, İran ve ülkemizi de kapsıyor. Bugün terör örgütünü, "Kürt" kartıyla muhafazaya kalkanlar yarın aynı gerekçe ile ülkemiz ve İran'a karşı da değişik yaptırımlara gidebilir. (Barzani zaten uşak)
Tabi bu çıkış, "her şey İsrail için" mantığı için, aynen 36. paralel kumpası ile Barzani'yi devletleştirme gibi PYD için de güvenli bölge ve yakın gelecekte özerk bir yapı ve de devletleştirme projesi içindi.
Bakın! Aynı gün içerisinde İsrail'e giden ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton, İsrail'den yaptığı açıklamada; "Türkiye'ye bizden habersiz (izin almadan) Suriye'de askeri operasyon yapamaz" mealinde cümle kurduktan sonra;
"Kürtleri korumaya yönelik anlaşma yapılmadan ABD Suriye'den asker çekmeyecek" ifadesini kullandı.
Yine aynı gün (6 Ocak) ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Brezilya'yı ziyaret eden İsrail Başbakanı Netanyahu ile görüştü ve akabinde;
"Suriye konusunda ülkesinin, İsrail ile iş birliği yapmayı sürdüreceği" garantisi verdikten sonra, "İŞID örgütü ile mücadelemiz, İran'ın saldırgan tutumuna karşı duruşumuz, Ortadoğu'da istikrarın sağlanmasına yönelik çabalarımızla İsrail'in korunması, bu karar alınmadan önce nasılsa o şekilde devam edecek." dedi.
Yine aynı gün Trump, "Ben hiçbir zaman Suriye'den hızlıca çekileceğimizi söylemedim." dedi.
Yani ABD, suya sabuna dokunmadan etnik kimlik ve mezhepsel farklılıkları kullanarak başta ülkemiz ve İran olmak üzere bölgeyi yeniden ateş çemberine almak istiyor.
Türkiye'ye karşı Kürt kartını masaya sürerken İran'a karşı da Suudi Arabistan, Mısır, BAE gibi ülkeler eliyle de Şii-Sünni kartını ortaya sürdü.
Eğer ülkemiz ve İslam dünyası bu oyuna gelirse Ortadoğu'da bugüne kadar yaşanan katliamlardan daha büyük katliamlar gerçekleşir.
Ankara bu açıklamaları şiddetle reddediyor ama fiili olarak ne yapacak ben de merak ediyorum!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025