İslam’da kadın hakları -3-

Varlıklar içerisinde bitki, hayvan, insan gibi canlı mahlukatın hepsi dişi ve erkek olarak yaratılmıştır. Kadın ve erkek olarak yaratılan insan, yüce yaratıcının emriyle yaratılış gayesine uygun bir şekilde davranışlar sergilemesi; her ikisine de farzdır. Kadın da erkek gibi mükellef bir kuldur. Kadın da kulluğunun gereğini yapmak durumundadır.

Cenab-ı Hak iman eden, itaat eden, takva sahibi olan ve hizmet eden kadınları erkeklerle beraber zikretmiş, onların kulluk mükellefiyetleri yanında büyük ecir kazanacaklarını haber vermiştir. Ahzab suresi 35. ayet-i kerimede Allah, kadın ve erkeği ayırmadan şöyle buyurmuştur:

"Şüphe yok ki Müslüman erkeklerle Müslüman kadınlar, mü'min erkeklerle mü'min kadınlar, itaat eden erkeklerle itaat eden kadınlar, sadık erkeklerle sadık kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, mütevazı erkeklerle mütevazı kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkeklerle ırzlarını koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkeklerle Allah'ı çok zikreden kadınlar var ya işte onlar için Allah bir mağfiret ve büyük bir mükafat vermiştir." (İslam'da Kadın Hakları eseri / Prof. Dr. Haydar Baş) 

Resûlullah Efendimize ilk iman eden, ona her an destek çıkan Hz Hatice annemizdi. İlk vahiy geldiğinde vahyin ağırlığıyla sarsılan eşini ilk teskin eden Hz Hatice (r.a) olmuştur: "Allah'a yemin ederim ki, Allah seni utandırmaz. Sen akrabayı gözetir, doğru söyler, misafire ikram eder, güçsüzlerin yükünü yüklenir, kazandırır ve doğruların yardımcısı olursun" diyerek sakinleştirdi.

Mükellefiyet noktasında erkek ve kadın eşit sorumluluklara sahiptir ancak yapısı itibariyle birbirleriyle farklıdır. Kadın erkeğe göre daha narin, duygusal, hassas ve kırılgan yaratılmıştır. Resûlullah Efendimiz veda haccı için yola çıktığında eşleri de yanındaydı. Hanımları taşıyan develer adeta kendilerini  yönlendiren Enceşe'nin güzel sesine adımlarını uyduruyordu. Enceşe, kutlu yolculuğun coşkusu ile şiirler okuyor nağmeleri develeri coşturuyorken dinleyenler de mest oluyordu. Bu ritim karşısında develer hızlanmış sarsıntıları hanımları rahatsız etmişti. Efendimiz her zamanki nezaketiyle Enceşe'ye seslenerek: "Enceşe aman sakin ol kristallere dikkat et!" diyerek uyardı. 

Kadına sıradan eşya kadar değer vermeyen bir toplumda Peygamber'in zarif, saygın ,kıymetli bir bakış açısıyla olaya bakması herkesi şaşırtmıştı. Saygınlığı sadece toplumun ileri gelmiş, soylu, zengin  kadınları için göstermemiş aksine kimsesiz kadınlara da aynı hassasiyetle davranılmasını istemişti. 

Peygamber Efendimizin mescidini süpüren zenci bir kadın vardı. Onu mescidde göremeyince Efendimiz merak edip ashabına kadının nerede olduğunu sordu. Vefat ettiğini duyunca çok üzüldü ve ashabına niçin kendisine haber vermediklerini sorduğunda kendisini üzmek istemediklerinden dolayı haber vermediklerini söylerler. O günün insanı için alışılmadık bir vefa göstererek, âlemlerin Efendisi, kadıncağızın kabri başında cenaze namazını tekrar kıldırdı ve dua etti.

Anne olarak kadına baktığımızda; ne olursa olsun yüreğinin kapısını evladına kapatmaz, merhametlidir, fedakardır. Annenin adımları cennete öylesine yakındır ki; Efendimiz, anneye hizmeti cihat olarak adlandırmıştır. Yine anneye karşı evladın annesine  sırtını dönmemesini, ona izzet ve ikramda bulunmasını, saygıda  kusur etmemesini emreder. Çünkü anne Peygamber Efendimizin dilinde "Kendisi ile güzel bir ilişki kurulmasını en çok hak eden kimse" konumundadır. Peygamber Efendimiz "Allah'ın annelere isyanı haram kıldığını" söylerken anlamsız tartışmalardan anneyi muhafaza eder.

Kadın bir ana, insanı yetiştiren muallime olması sebebiyle de ayrı bir yere sahiptir. İnsanlığın temel çekirdeğini oluşturan ailenin muallimesidir. İnsanlığa yön veren insanlar hep o aileden özellikle de o kadının elinden çıkacaktır. (İslam'da Kadın Hakları eseri / Prof. Dr. Haydar Baş)