Saddam Hüseyin rejimi devrildi. "Milletin ordusu olamamış, sadece rejime hizmet etmek için kurulmuş, rejimin sahiplerinin yemlediği" meşhur Devrim Muhafızları'nın komutanlarını ve başkalarını da satın alan Washington, zaferini ve savaşın sona erdiğini ilan etmek için Irak'ta tüm silahların susmasını bekliyor. Gerçi bunu ilan etti de...
Kazanılan askeri zafer tartışma götürüyor. Çünkü, çetin bir "şehir gerilla savaşı" örneğinin beklendiği Bağdat'ın bir "fiske" ile düşmesi hala anlaşılabilmiş değil. Birileri Irak halkını satmış! Bu kesin... Irak halkı, canlı yayında tüm dünyanın gözleri önnüde Saddam heykelinin yıkıldığı ünlü Firdevs Meydanı'nda düzenlediği gösterilerde "Saddam bizi sattı" diye slogan atıyor. Ama satanlar ülkelerini kaça satmış? İşgalcilerle satıcılar arasındaki "bağlantıları" kim, nasıl ve ne zaman kurmuş? Cihattan, kurtuluş savaşından sözeden Saddam'ı nasıl böyle kandırabilmişler? İddia edildiği gibi Saddam ölmüşse, neden naaşı saklanıyor? Saddam'ın 'televoleci' oğulları nerede? Irak'ta hiç mi vatansever komutan yok! Bu milletin önüne düşecek "akıllı, kararlı ve cesur" bir lider çıkmayacak mı? Sorular, sorular, sorular... Ve alınacak dersler...
Bilinçli abartma
Anlaşılan Irak ordusunun gücü kadar Irak rejimini de insanların gözlerinde büyütmüşler. Meğer hepsi ABD'nin Teksas'taki banknot matbaasında bastığı 'boyalı kağıtlarla' alınabilecek kişilermiş. Gerçi "düşmanı büyütmek" de bir taktik! Özellikle ABD, soğuk savaş sırasında komünist ülkelerin askeri güçlerini müttefiklerinin gözleri önünde büyütürdü. Mesela Türkiye'ye Bulgaristan'ın çok güçlü bir ordusu olduğu tezini işlerdi. Ama demir perde yıkıldığında gördük ki, ortada "ordu mordu" yok.
Dünya hala şaşkın
Bu zafere beklenenden daha çabuk ulaşılmasının yarattığı şaşkınlık sadece Türkiye'de değil tüm dünyada sorgulanıyor. Özellikle İngiltere'de The Independent gazetesinin dün Bush ve Blair'e yönelttiği sorular çarpıcı: "Kitle imha silahları nerede? Saddam nerede? Irak rejiminin El Kaide ile ilgili bağlantı iddialarınıza ne oldu? Kaç Iraklı asker öldürdünüz ya da yaraladınız? Kaç sivil öldürdünüz ya da yaraladınız? Koalisyon güçleri kaç kayıp verdi?"
Irak halkını kazanmak güç
Öte yandan bu askeri zaferi, siyasi zafere dönüştürmek hayli riskli olacaktır. Irak'ta nüfusun yüzde 60'ını oluşturan Şiiler hergün gösteri düzenliyor. İşgalcilerin dayattığı El-Hui gibi "dini liderleri" öldürüyorlar. Ayrıca Bağdat'ta hergün onlarca gösteri düzenleniyor. vatanperverler ortaya çıkıyor, hergün 5-6 işgalci askeri öldürüyorlar. Kısaca Filistin'de ne oluyorsa, Irak'ta da o yaşanmaya başladı.
Artık polisler yeniden görev başında olduklarına göre, Irak'ta yağma, talan ve kaos dolu günlerin yakında son bulacağı söylenebilir. Ancak siyasi bir başlangıç için birkaç gün yetmez, bu süreç çok daha uzun zaman alacaktır. Bu savaştan zaferle çıkanların siyasi sürecin mağluplarına dönüşmemek için Irak'ı belirli ölçülerde de olsa demokratik bir devlet yapısına kavuşturmaları şart. Bunun için bir ip cambazı gibi mahir olmak lazım. Dengeyi sağlayan sopanın bir ucunda işgalci güçler ve Saddam Hüseyin rejiminin arta kalan taraftarları, öteki ucunda yeni siyasi düzenin kurucuları. George W. Bush, İsrail hükümetiyle arasındaki sıkı ilişki sayesinde bu dengelerin taşıdığı riskleri herhalde iyi biliyordur. İsrail 1967 Ortadoğu savaşı sonrası işgal ettiği toprakları, hemen barışla takas edebileceğini sanmıştı. 36 yıl sonra bugün, hala bu noktaya varamadı.
Çok farklı olaylar gibi görünse de İsrail'in 1967'deki savaş deneyimlerinden çıkarılabilecek bazı dersler olsa gerek: Yeni düzen kurulmadan geri çekilmek, yenilgi ile eş anlama gelir. Kalırsan da işgalci güç olursun. İşgal süreklilik kazanırsa, bu kez yeni nefret tohumları atılır, yeni sorunlar ortaya çıkar.
Eski rejimin politikacıları
Irak'ta eski rejimin polisleri ya da memurları yeniden devreye sokulabilir. Ancak politikacılar için aynı şey geçerli olamaz. Zaten onların da çoğu ya kaçtı, ya gizleniyor ya da Amerikalılar'ın gözünde "kabule şayan" değil. Sürgündeki Iraklı politikacılar ise, eski rejimin siyasetçilerine bir alternatif oluşturmaktan ziyade Amerika'nın kuklaları olmaya namzet. Kısacası, Washington, savaştan daha büyük ve çetin bir görevle karşı karşıya olduğunu çok yakında anlayacak ya da anlamak zorunda kalacaktır.
Irak Türkiye'nin güneyinde, İslam coğrafyası sınırları içinde Filistin gibi kaynayan yara olmaya devam edecektir.
Kazanılan askeri zafer tartışma götürüyor. Çünkü, çetin bir "şehir gerilla savaşı" örneğinin beklendiği Bağdat'ın bir "fiske" ile düşmesi hala anlaşılabilmiş değil. Birileri Irak halkını satmış! Bu kesin... Irak halkı, canlı yayında tüm dünyanın gözleri önnüde Saddam heykelinin yıkıldığı ünlü Firdevs Meydanı'nda düzenlediği gösterilerde "Saddam bizi sattı" diye slogan atıyor. Ama satanlar ülkelerini kaça satmış? İşgalcilerle satıcılar arasındaki "bağlantıları" kim, nasıl ve ne zaman kurmuş? Cihattan, kurtuluş savaşından sözeden Saddam'ı nasıl böyle kandırabilmişler? İddia edildiği gibi Saddam ölmüşse, neden naaşı saklanıyor? Saddam'ın 'televoleci' oğulları nerede? Irak'ta hiç mi vatansever komutan yok! Bu milletin önüne düşecek "akıllı, kararlı ve cesur" bir lider çıkmayacak mı? Sorular, sorular, sorular... Ve alınacak dersler...
Bilinçli abartma
Anlaşılan Irak ordusunun gücü kadar Irak rejimini de insanların gözlerinde büyütmüşler. Meğer hepsi ABD'nin Teksas'taki banknot matbaasında bastığı 'boyalı kağıtlarla' alınabilecek kişilermiş. Gerçi "düşmanı büyütmek" de bir taktik! Özellikle ABD, soğuk savaş sırasında komünist ülkelerin askeri güçlerini müttefiklerinin gözleri önünde büyütürdü. Mesela Türkiye'ye Bulgaristan'ın çok güçlü bir ordusu olduğu tezini işlerdi. Ama demir perde yıkıldığında gördük ki, ortada "ordu mordu" yok.
Dünya hala şaşkın
Bu zafere beklenenden daha çabuk ulaşılmasının yarattığı şaşkınlık sadece Türkiye'de değil tüm dünyada sorgulanıyor. Özellikle İngiltere'de The Independent gazetesinin dün Bush ve Blair'e yönelttiği sorular çarpıcı: "Kitle imha silahları nerede? Saddam nerede? Irak rejiminin El Kaide ile ilgili bağlantı iddialarınıza ne oldu? Kaç Iraklı asker öldürdünüz ya da yaraladınız? Kaç sivil öldürdünüz ya da yaraladınız? Koalisyon güçleri kaç kayıp verdi?"
Irak halkını kazanmak güç
Öte yandan bu askeri zaferi, siyasi zafere dönüştürmek hayli riskli olacaktır. Irak'ta nüfusun yüzde 60'ını oluşturan Şiiler hergün gösteri düzenliyor. İşgalcilerin dayattığı El-Hui gibi "dini liderleri" öldürüyorlar. Ayrıca Bağdat'ta hergün onlarca gösteri düzenleniyor. vatanperverler ortaya çıkıyor, hergün 5-6 işgalci askeri öldürüyorlar. Kısaca Filistin'de ne oluyorsa, Irak'ta da o yaşanmaya başladı.
Artık polisler yeniden görev başında olduklarına göre, Irak'ta yağma, talan ve kaos dolu günlerin yakında son bulacağı söylenebilir. Ancak siyasi bir başlangıç için birkaç gün yetmez, bu süreç çok daha uzun zaman alacaktır. Bu savaştan zaferle çıkanların siyasi sürecin mağluplarına dönüşmemek için Irak'ı belirli ölçülerde de olsa demokratik bir devlet yapısına kavuşturmaları şart. Bunun için bir ip cambazı gibi mahir olmak lazım. Dengeyi sağlayan sopanın bir ucunda işgalci güçler ve Saddam Hüseyin rejiminin arta kalan taraftarları, öteki ucunda yeni siyasi düzenin kurucuları. George W. Bush, İsrail hükümetiyle arasındaki sıkı ilişki sayesinde bu dengelerin taşıdığı riskleri herhalde iyi biliyordur. İsrail 1967 Ortadoğu savaşı sonrası işgal ettiği toprakları, hemen barışla takas edebileceğini sanmıştı. 36 yıl sonra bugün, hala bu noktaya varamadı.
Çok farklı olaylar gibi görünse de İsrail'in 1967'deki savaş deneyimlerinden çıkarılabilecek bazı dersler olsa gerek: Yeni düzen kurulmadan geri çekilmek, yenilgi ile eş anlama gelir. Kalırsan da işgalci güç olursun. İşgal süreklilik kazanırsa, bu kez yeni nefret tohumları atılır, yeni sorunlar ortaya çıkar.
Eski rejimin politikacıları
Irak'ta eski rejimin polisleri ya da memurları yeniden devreye sokulabilir. Ancak politikacılar için aynı şey geçerli olamaz. Zaten onların da çoğu ya kaçtı, ya gizleniyor ya da Amerikalılar'ın gözünde "kabule şayan" değil. Sürgündeki Iraklı politikacılar ise, eski rejimin siyasetçilerine bir alternatif oluşturmaktan ziyade Amerika'nın kuklaları olmaya namzet. Kısacası, Washington, savaştan daha büyük ve çetin bir görevle karşı karşıya olduğunu çok yakında anlayacak ya da anlamak zorunda kalacaktır.
Irak Türkiye'nin güneyinde, İslam coğrafyası sınırları içinde Filistin gibi kaynayan yara olmaya devam edecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Recep Bahar / diğer yazıları
- ABD harika bir ekonomiye mi sahip? / 14.08.2018
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016