Türkiye'ye karşı izlenen gerçek politika; Ölmeyecek kadar desdekle, ayağa kalktığı zaman köstekledir!
Şu anda bizim politikacılarımızın gayet tutarlı ve dikkatli olması gerekmektedir. Şimdi bizim ciddiyetle bazı işlerimizi kabul ettirme zamanı gelmiştir. Ciddi, vakurlu ve tutarlı bir ilişki kurmamız gerekir! Şu anda bütün diplomasi hünerlerimizi göstermemiz gerekir. Çünkü tarihte bu tür kıymetli ve şanslı dönemler çok az sayıda karşımıza çıkmaktadır. Kısacası, ABD Ortadoğu'ya, yeraltı ve yerüstü zenginliklerine hakim olmak istemektedir. Ama işler pek istedikleri gibi gitmediği için yardıma ihtiyaçları varıdır. Diğer devletlerin yardımları büyük bir gücü ifade etmektedir. Ama onlar geçicidir. Biz ise buralarda kalıcıyız.
ABD'nin Ortadoğu politakası
ABD bunun yanında Ortadoğu'ya kendisi de yerleşmektedir. Onlara bu bölgede yardımcı unsur olarak geliştirdikleri:
1- İsrail ve
2- Ermanistan bulunmaktadır.
Şu anda bunlara bir de organize ettikleri Kürtleri katmak istiyorlar.
Türkiye'ye ise hem ihtiyaçları var, hem de fazla gücenemiyorlar. Ama büsbütün düşman etmek de istemiyorlar. Bazen yedekte durmamızı, bazen de aktif olmamızı istiyorlar. Şu anda da, onları korumak için bizi aktif duruma getirmek arzusundadırlar.
IMF'nin bize karşı davranışlırı
"IMF, modern dünya rolündeki faizle para kiralayıcısı, daha doğrusu para satıcısıdır" dersek zannedersem fazla yanılmayız. IMF borçlandırdığı ülkenin durumunu pek düşünmez. Buna da gerek yoktur zaten. IMF'nin patronları bu borçlanan devletleri pazar gibi görmektedir. Bütün dikkat ettiği husular borçlanan ülkenin IMF'nin koyduğu kurallara uygun hareket etmesi ve sonra da zamanında kendilerine borçlarını ödemesidir. Zaten IMF'nin eline düşen ülkeler bir nevi ekonomileri çöken veya büyük devletler tarafından ekonomileri çökertilen ülkelerdir. IMF'ye ancak ekonomileri hasta olan devletler müracat etmektedirler. Yani IMF'ye başvurmak, bir nevi çaresizlikten ileri gelmektedir.
Durumu biraz dikkatle incelersek; IMF dünya ekonomisini ellerinde tutan büyük şirketlerin ve sermayedarların yönetimindedir. Onlar küçük ülkeri istedikleri zaman çökertebiliyor, istedikleri zaman da biraz yardımcı olabiyorlar.
Bütün bu hareketler planlı ve programlı çalışmaktadır. Hangi ülke sanayileşmek, gelişmek, bağımsız hareket etmek isterse, o ülkenin önüne ekonomi krizi konulmakta ve IMF'ye muhtaç hale getirilmektedir.
Türkiye'de de bu durum birkaç kez uygulanmıştır. Daha rahmetli Menderes zamanında bu oyunlara başlamışlardı. Ama zamanında Menders onları bir defasında ülkemizden adeta kovmuştu. Kovmuştu ama ekonomiyi de düzeltmeden idam edilip rahmete kavuştu.
Kısacası, IMF daha iyi anlaşılması için seyyar camcı gibi ortalıkta dolaşıp durmaktadır. Ekonokik camları kıranlar ise büyük devletlerdir. Çünkü onlar (büyük devletler) küçük devletlerin önce ekonomilerini çökertmekte ve IMF'ye muhtaç etmektedirler. Sonrada IMF faaliyete geçmekte ve son darbeyi vurmaktadır.
Son darbeyi vurmakta diyorum, çünkü IMF tarihinde kendisine başvuran, hemen hemen hiç bir devlet ekonomisini tam düzlüğe çıkaramamıştır. Hatta daha beter duruma getirerek borçlar içinde bırakıp gitmiştir.
Şu anda bizim politikacılarımızın gayet tutarlı ve dikkatli olması gerekmektedir. Şimdi bizim ciddiyetle bazı işlerimizi kabul ettirme zamanı gelmiştir. Ciddi, vakurlu ve tutarlı bir ilişki kurmamız gerekir! Şu anda bütün diplomasi hünerlerimizi göstermemiz gerekir. Çünkü tarihte bu tür kıymetli ve şanslı dönemler çok az sayıda karşımıza çıkmaktadır. Kısacası, ABD Ortadoğu'ya, yeraltı ve yerüstü zenginliklerine hakim olmak istemektedir. Ama işler pek istedikleri gibi gitmediği için yardıma ihtiyaçları varıdır. Diğer devletlerin yardımları büyük bir gücü ifade etmektedir. Ama onlar geçicidir. Biz ise buralarda kalıcıyız.
ABD'nin Ortadoğu politakası
ABD bunun yanında Ortadoğu'ya kendisi de yerleşmektedir. Onlara bu bölgede yardımcı unsur olarak geliştirdikleri:
1- İsrail ve
2- Ermanistan bulunmaktadır.
Şu anda bunlara bir de organize ettikleri Kürtleri katmak istiyorlar.
Türkiye'ye ise hem ihtiyaçları var, hem de fazla gücenemiyorlar. Ama büsbütün düşman etmek de istemiyorlar. Bazen yedekte durmamızı, bazen de aktif olmamızı istiyorlar. Şu anda da, onları korumak için bizi aktif duruma getirmek arzusundadırlar.
IMF'nin bize karşı davranışlırı
"IMF, modern dünya rolündeki faizle para kiralayıcısı, daha doğrusu para satıcısıdır" dersek zannedersem fazla yanılmayız. IMF borçlandırdığı ülkenin durumunu pek düşünmez. Buna da gerek yoktur zaten. IMF'nin patronları bu borçlanan devletleri pazar gibi görmektedir. Bütün dikkat ettiği husular borçlanan ülkenin IMF'nin koyduğu kurallara uygun hareket etmesi ve sonra da zamanında kendilerine borçlarını ödemesidir. Zaten IMF'nin eline düşen ülkeler bir nevi ekonomileri çöken veya büyük devletler tarafından ekonomileri çökertilen ülkelerdir. IMF'ye ancak ekonomileri hasta olan devletler müracat etmektedirler. Yani IMF'ye başvurmak, bir nevi çaresizlikten ileri gelmektedir.
Durumu biraz dikkatle incelersek; IMF dünya ekonomisini ellerinde tutan büyük şirketlerin ve sermayedarların yönetimindedir. Onlar küçük ülkeri istedikleri zaman çökertebiliyor, istedikleri zaman da biraz yardımcı olabiyorlar.
Bütün bu hareketler planlı ve programlı çalışmaktadır. Hangi ülke sanayileşmek, gelişmek, bağımsız hareket etmek isterse, o ülkenin önüne ekonomi krizi konulmakta ve IMF'ye muhtaç hale getirilmektedir.
Türkiye'de de bu durum birkaç kez uygulanmıştır. Daha rahmetli Menderes zamanında bu oyunlara başlamışlardı. Ama zamanında Menders onları bir defasında ülkemizden adeta kovmuştu. Kovmuştu ama ekonomiyi de düzeltmeden idam edilip rahmete kavuştu.
Kısacası, IMF daha iyi anlaşılması için seyyar camcı gibi ortalıkta dolaşıp durmaktadır. Ekonokik camları kıranlar ise büyük devletlerdir. Çünkü onlar (büyük devletler) küçük devletlerin önce ekonomilerini çökertmekte ve IMF'ye muhtaç etmektedirler. Sonrada IMF faaliyete geçmekte ve son darbeyi vurmaktadır.
Son darbeyi vurmakta diyorum, çünkü IMF tarihinde kendisine başvuran, hemen hemen hiç bir devlet ekonomisini tam düzlüğe çıkaramamıştır. Hatta daha beter duruma getirerek borçlar içinde bırakıp gitmiştir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006