İnsan iki kanatlı bir kuştur. Bir kanadı dünyada birisi ahirettedir. Onun maneviyata bakan yönü de var, maddiyata bakan yönü de vardır. Onda behimi arzular, hayvani duygular da var, ilahi, ulvi, meleki duygular da vardır. "İnsan" dediğimiz varlık bu iki gücün birleştiği mekandır. İnsanın bir tarafını madde ile tatmin etmek mümkün iken diğer tarafını tatmin etmek hiç mümkün değildir. Maddi tarafını da maneviyatla doyurmanız mümkün değildir. Her ikisini de at başı yürütecek bir dengeyi ortaya koymak lazımdır
Hocam, günümüzün meselesinin hep ekonomik olduğu izah ediliyor ve çözümler de hep bu alanda aranıyor. Çok çeşitli çözümler de ortaya konduğu halde problemlerin önüne de bir türlü geçilemiyor. Sizce bu işin temelinde ne var ki bu problemlerin önüne bir türlü geçilemiyor?
Prof. Dr. Haydar Baş- İnsanlığın tabiat sahnesine çıkışından zamanımıza kadar insanın mutlu olabilmesi için çok ciddi arayışlar içerisine girilmiş, gerek tarihçiler, gerek edipler, gerek felsefeciler, gerek filozofların hepsi, insanın mutlu olabilmesi için formüller geliştirmişler, mantaliteler ortaya koymuşlar, tezler üretmişlerdir. Ama enteresanlığa bakın ki bu tezlerin hiçbiri de insanlığın aradığı hayat tarzı olmamıştır. Ancak risalet sahibi olan Allah'ın sevgili kulları, yani nebiler, peygamberler etrafında kümeleşen insanlar, bulundukları topluma, çevreye, cemiyete ve onları örnek alanlara çok ciddi saadet, huzur ve mutluluk kaynağı olmuşlardır. Nerede ilahi mesajdan bir nümune var ise orada 5-10 kişi de olsa, binlerce, on binlerce kişi de olsa tamamında huzur ve saadet olduğu görülmüştür. Bunun sebebini anlayabilmek için evvela insan dediğimiz karakteri çok iyi tanımamız lazımdır.
İnsan bir meçhul mü?Kanaat-i şahsiyem o ki bugün asıl tanınması lüzumlu olan varlık insandır. Siz, tanımadığınız, bilmediğiniz bir varlığın, huzuru, saadeti, mutluluğu için planlar, proğramlar, projeler ihdas ediyorsunuz. Fakat bu projeler uygulandığı zaman arayış yine bitmiyor. İkinci, üçüncü, dördüncü proje aranıyor. Hülasa insanlık, hep arayışla ömrünü tamamlıyor. Aslında bu, ciddi bir boşluğun, ciddi bir açlığın, gerek maddi gerekse manevi manada, fizik ve metafizik anlamda insanın tatmin olamadığının göstergesidir. Bu işin temelinde yatan şey, insan denilen varlığın insan tarafından tanınmamış olması, bir başka ifadeyle insanın meçhul olarak kabul edilmesidir. İnsan meçhul olunca herkes kendine göre bir formül icad ediyor. O formüle onu adapte etmeye çalışıyor. Veya zorlayarak "bunu sen hayatına geçireceksin" diyor. Tabii zorlanarak uygulamaya geçiren insan da bedbin, huzursuz ve mutsuz oluyor.
Lütfen yazının devamı için linkler bölümünden "H.Sohbeti" linkine tıklayınız...
Hocam, günümüzün meselesinin hep ekonomik olduğu izah ediliyor ve çözümler de hep bu alanda aranıyor. Çok çeşitli çözümler de ortaya konduğu halde problemlerin önüne de bir türlü geçilemiyor. Sizce bu işin temelinde ne var ki bu problemlerin önüne bir türlü geçilemiyor?
Prof. Dr. Haydar Baş- İnsanlığın tabiat sahnesine çıkışından zamanımıza kadar insanın mutlu olabilmesi için çok ciddi arayışlar içerisine girilmiş, gerek tarihçiler, gerek edipler, gerek felsefeciler, gerek filozofların hepsi, insanın mutlu olabilmesi için formüller geliştirmişler, mantaliteler ortaya koymuşlar, tezler üretmişlerdir. Ama enteresanlığa bakın ki bu tezlerin hiçbiri de insanlığın aradığı hayat tarzı olmamıştır. Ancak risalet sahibi olan Allah'ın sevgili kulları, yani nebiler, peygamberler etrafında kümeleşen insanlar, bulundukları topluma, çevreye, cemiyete ve onları örnek alanlara çok ciddi saadet, huzur ve mutluluk kaynağı olmuşlardır. Nerede ilahi mesajdan bir nümune var ise orada 5-10 kişi de olsa, binlerce, on binlerce kişi de olsa tamamında huzur ve saadet olduğu görülmüştür. Bunun sebebini anlayabilmek için evvela insan dediğimiz karakteri çok iyi tanımamız lazımdır.
İnsan bir meçhul mü?Kanaat-i şahsiyem o ki bugün asıl tanınması lüzumlu olan varlık insandır. Siz, tanımadığınız, bilmediğiniz bir varlığın, huzuru, saadeti, mutluluğu için planlar, proğramlar, projeler ihdas ediyorsunuz. Fakat bu projeler uygulandığı zaman arayış yine bitmiyor. İkinci, üçüncü, dördüncü proje aranıyor. Hülasa insanlık, hep arayışla ömrünü tamamlıyor. Aslında bu, ciddi bir boşluğun, ciddi bir açlığın, gerek maddi gerekse manevi manada, fizik ve metafizik anlamda insanın tatmin olamadığının göstergesidir. Bu işin temelinde yatan şey, insan denilen varlığın insan tarafından tanınmamış olması, bir başka ifadeyle insanın meçhul olarak kabul edilmesidir. İnsan meçhul olunca herkes kendine göre bir formül icad ediyor. O formüle onu adapte etmeye çalışıyor. Veya zorlayarak "bunu sen hayatına geçireceksin" diyor. Tabii zorlanarak uygulamaya geçiren insan da bedbin, huzursuz ve mutsuz oluyor.
Lütfen yazının devamı için linkler bölümünden "H.Sohbeti" linkine tıklayınız...