"Biz, inandık derken bir iddiada bulunuyoruz… Allah (c.c) vardır, melekler vardır, peygamberleri vardır, kitapları vardır, hayır ve şer Allah'tandır. Bütün bunları söylerken bizim bir iddiamız olmuş oluyor. İşte bu iddianın ispatide ibadetlerimiz olmuş oluyor…" (1)
Eğer biz, O'nun arkadaşı, dostu olmak istiyorsak, O'nun ne dediğine çok iyi dikkat etmemiz lazım. Oda O'nun gönderdiği peygamberlerinin müjdeleriyle, yollarıyla, kitaplarıyla anlaşılabilir. Biz, bu gerçeğe belki inanç olarak inanıyoruz ama pratikte, yani günlük hayatımızda bunu uygulamıyoruz.
İşin sözüyle devamlı meşgul olur ve yaşantıdan uzak kalırsan, ilaçları hastanın önüne koyarak, kullanmadan, sadece görmek suretiyle tedaviye çalışmak gibi bir şey yapmış olursun. Bütün ilaçları hastanın önüne koymuşsun ama hiçbirisinden istifade ettiği yok. Bütün tedavi edici unsurlar vitrinde ama hiçbirini alıp, kullanmıyorsun. Ne kadar fayda görürsün? (2)
İnananların dünyayı değil, Allah (c.c) ve Resulünün (sav) sevgisini kalbine koymaları, kalplerini masivadan uzak tutmaları lazımdır. Ancak o takdirde mü'min her şeyini Allah'a (c.c) ve Resulüne (sav) adayabilir. Zira kalplerinde Allah (c.c) ve Resulünden (sav) gayrisine muhabbet bulunmuş olsaydı sahabe her şeyini terk edip Medine'ye hicret etmezdi.
Samimiyet ve ihlâs sahibi mü'min bilsin ki, Allah (c.c) kuluna karşı, kişinin nefsine olan merhametinden daha da merhametlidir. O,rahmeti gereği her türlü zorlukta kullarına lütuf kapılarını açar. Bu hususta müminin Rabbi'ne tam bir itikat ve teslimiyetle bağlanması şarttır. Zira hayır ve şer Allah'tandır…
Hiçbir başarı kişinin kendisine ait olmayıp, Allah'ın (c.c) lütfündendir. Bu itikat üzere olan, her türlü kaza ve bela anında Cenab-ı Hakk'ın rahmetinden ümit kesmeden, lütuf kapılarında sadık bir bekçi gibi bekler. Allah'ta(c.c) ona lütuf ve ihsan kapılarını açar." (3)
"Hayat bir dünyadır. Ahirette bir dünyadır. İkisi arasındaki perde ölümdür. Ama nefis ahireti görmediği, bilmediği için o tarafa yokluk olarak bakar, ölümden de çok korkar, tir, tir korkar. Bilse ki ondan sonra muazzam, sonsuz bir hayat var; o zaman ölüme koşa, koşa gider…
İbadetin azalması, ahiret inancının zayıflamasını da beraberinde getirir. Çünkü alabildiğine bir başıboş koşuş neredeyse hepimizde var. İnsan böyle bir boşluğa düştüğü zaman, dipsiz bir kuyuya düşmüş gibi olur. Ahireti de unutur, hesabıda. İnansa bile bunlar, hayatta onu etkileyen şeyler olarak karşısına çıkmaz. Onun için, eğer kullukta ısrarlı isek, insanın ibadet ve taatla iç içe olması lazım…"
En kısa zamanda kavuşmak ümidiyle Hocam…
1-Hikmetin Sırları sh:48
2- Hikmetin Sırları sh:194
3- Rahmet-el lil Alemin c-1- sh:242
4- Hikmetin Sırları sh:227-28
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025