İnancın ispatı namazdır
İnsanın, inandığı hâlde işi hafife alması, o ateşin yavaş yavaş sönmesine vesile olur ki, içinde kor hâlinde bulunan iman hakikatini sonunda kaybedebilir
03.11.2024 08:45:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Cenâb-ı Hakk, Kur'ân-ı Kerim'de münafıklar için ise şöyle buyuruyor: "Şüphesiz münafıklar Allah'a oyun etmeye kalkışıyorlar; hâlbuki, Allah onların oyunlarını başlarına çevirmektedir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah'ı da pek az hatıra getirirler (pek az zikrederler)."
Sanki onların sırtlarında bir yük vardır. Namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar. Ayrıca, Allah'ı az zikrederler. Bu münafıklığın alâmetidir.
İnsanın, inandığı hâlde işi hafife alması, o ateşin yavaş yavaş sönmesine vesile olur ki, içinde kor hâlinde bulunan iman hakikatini sonunda kaybedebilir. O hâlde, bunu diri tutan, Allah'ın Kur'ânı Kerim'inde beyan ettiği namazdır.
Namaz esasen dinin de direğidir. Nitekim, Peygamber Efendimizin bu konuda bir hadis-i şerifi vardır: Muâz b. Cebel (r.a.) şöyle demiştir: "Peygamber Efendimiz; 'İşin başı, en önemli tarafı nedir, sana bildireyim mi?' dedi.
'Evet, ya Resûlallah' dedim.
'İşin başı İslam'dır. Dinin direği namazdır. En yüce noktası da cihaddır' buyurdu."
Âhirete inanmak, iman-inanç esaslarımızdan bir tanesidir. Âhiret ile namaz, aşağı yukarı gece ile gündüz gibi birbirini tamamlayan iki ana âmildir. Zâten âyetlerde Cenâb-ı Hakk, âhirete imandan sonra hemen "namaz kılınız", "namazı ikâme ediniz" emri ile bize beyanda bulunuyor:
"Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar."
Gayba inanmanın hemen ardından namazı ikâme etmek geliyor. İnancın ispatı namazdır. Onun için Cenâb-ı Hakk bu ispatın yapılmasını istiyor. "İnanıyorum" demek güzeldir.
Ama bu iddiayı namazı kılmakla ispat etmek gereklidir. Onun için mü'minin kıldığı namaz, aynı zamanda imanın gereği, ispatı ve alâmetidir.
Yahya b. Saîd, "Bana ulaşan bilgiye göre, kişinin hesabı sırasında bakılacak olan ilk ameli namazdır. Eğer namaz kılmış ise, sonra diğer amelleri gözden geçirilecek; eğer kabul edilmemiş ise hiçbir ameli gözden geçirilmeyecektir."
Namaz aynı zamanda mü'minin mi'racıdır.
Mi'rac, Allah ile kulunun görüşmesidir. Namazda, kıyam, rükû ve secde vardır. Bütün bu hareketler Allah'a karşıdır. Yani Allah'ın huzurunda durulur. O'nun huzurunda durulup, O'na secde edilip, O tesbih edilir. Secde hâlinde adeta, "Sen o kadar ulu'l-azim bir Rab'sin ki, ben hiçbir şeyim" denilir. "Ben yokum, Sen varsın" diyerek mi'rac ediyoruz.
Kulluğun en büyük alâmet ve işareti namazdır. Çünkü namazda bütün mahlûkatın ibâdeti gizlidir.
Nitekim Mevlid-i Şerif'te der ki Süleyman Çelebi:
"Kimi kıyamda, kimi kılmış rükû,
Kimi Hakk'a secde kılmış, bâhuşû."
Yani kimisi kıyamda, kimisi rükûda, kimisi secdede hepsi Allah'ı anıyor. İşte insanın namaz hâli de budur. Melâike-i kiram namaz kılıyor; bir grup kıyam hâlinde, bir grup rükû hâlinde, bir taife de secde hâlinde...
Biz bütün meleklerin ibâdetlerini namazda cem ediyoruz. Mahlûkatın ibâdetlerini de namazda cem ediyoruz. Hayvanların ve bitkilerin de ibâdetlerini namaz cem ediyoruz.
Namaz baştan sona zikirdir.
Namaza girerken iftitah tekbiri vardır. "Allahukber" diyerek elimizin tersiyle bütün âlemi geriye atıyoruz. "Allahuekber" bir zikir cümlesidir. "Bir Sen, bir ben varız" diyoruz. Namazı, adeta kulun Allah'a vuslat ettiği ân olarak tavsif edebiliriz. Bu sebeple, "Namaz mü'minin mi'racıdır."
Peygamber Efendimiz'den namazın önemine ve faziletine dâir birçok hadis rivâyet edilmiştir: Enes'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Bana kadınlar ve güzel koku sevdirildi ama gözümün nuru namaz oldu."
Mâlik'den, "Allah Resûlü'nün (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurduğu bana ulaştı: Doğruluktan ayrılmayın! (Bunun sevabını siz) sayamazsınız. Şunu iyi bilin ki; amellerinizin en hayırlısı namazdır. Abdestli olarak (Allah'ın huzurunda) durmaya ancak mü'min riâyet eder."
Ebû Hureyre'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: 'Birinizin kapısında günde beş kez yıkandığı bir nehrin aktığını görürseniz ne dersiniz? Kirinden eser kalır mı?'
'Hayır, kirinden hiçbir şey kalmaz; tertemiz olur' dediler.
'İşte beş vakit namaz da böyledir. Allah o namazlar sayesinde bütün hataları siler' buyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
Sanki onların sırtlarında bir yük vardır. Namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar. Ayrıca, Allah'ı az zikrederler. Bu münafıklığın alâmetidir.
İnsanın, inandığı hâlde işi hafife alması, o ateşin yavaş yavaş sönmesine vesile olur ki, içinde kor hâlinde bulunan iman hakikatini sonunda kaybedebilir. O hâlde, bunu diri tutan, Allah'ın Kur'ânı Kerim'inde beyan ettiği namazdır.
Namaz esasen dinin de direğidir. Nitekim, Peygamber Efendimizin bu konuda bir hadis-i şerifi vardır: Muâz b. Cebel (r.a.) şöyle demiştir: "Peygamber Efendimiz; 'İşin başı, en önemli tarafı nedir, sana bildireyim mi?' dedi.
'Evet, ya Resûlallah' dedim.
'İşin başı İslam'dır. Dinin direği namazdır. En yüce noktası da cihaddır' buyurdu."
Âhirete inanmak, iman-inanç esaslarımızdan bir tanesidir. Âhiret ile namaz, aşağı yukarı gece ile gündüz gibi birbirini tamamlayan iki ana âmildir. Zâten âyetlerde Cenâb-ı Hakk, âhirete imandan sonra hemen "namaz kılınız", "namazı ikâme ediniz" emri ile bize beyanda bulunuyor:
"Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar."
Gayba inanmanın hemen ardından namazı ikâme etmek geliyor. İnancın ispatı namazdır. Onun için Cenâb-ı Hakk bu ispatın yapılmasını istiyor. "İnanıyorum" demek güzeldir.
Ama bu iddiayı namazı kılmakla ispat etmek gereklidir. Onun için mü'minin kıldığı namaz, aynı zamanda imanın gereği, ispatı ve alâmetidir.
Yahya b. Saîd, "Bana ulaşan bilgiye göre, kişinin hesabı sırasında bakılacak olan ilk ameli namazdır. Eğer namaz kılmış ise, sonra diğer amelleri gözden geçirilecek; eğer kabul edilmemiş ise hiçbir ameli gözden geçirilmeyecektir."
Namaz aynı zamanda mü'minin mi'racıdır.
Mi'rac, Allah ile kulunun görüşmesidir. Namazda, kıyam, rükû ve secde vardır. Bütün bu hareketler Allah'a karşıdır. Yani Allah'ın huzurunda durulur. O'nun huzurunda durulup, O'na secde edilip, O tesbih edilir. Secde hâlinde adeta, "Sen o kadar ulu'l-azim bir Rab'sin ki, ben hiçbir şeyim" denilir. "Ben yokum, Sen varsın" diyerek mi'rac ediyoruz.
Kulluğun en büyük alâmet ve işareti namazdır. Çünkü namazda bütün mahlûkatın ibâdeti gizlidir.
Nitekim Mevlid-i Şerif'te der ki Süleyman Çelebi:
"Kimi kıyamda, kimi kılmış rükû,
Kimi Hakk'a secde kılmış, bâhuşû."
Yani kimisi kıyamda, kimisi rükûda, kimisi secdede hepsi Allah'ı anıyor. İşte insanın namaz hâli de budur. Melâike-i kiram namaz kılıyor; bir grup kıyam hâlinde, bir grup rükû hâlinde, bir taife de secde hâlinde...
Biz bütün meleklerin ibâdetlerini namazda cem ediyoruz. Mahlûkatın ibâdetlerini de namazda cem ediyoruz. Hayvanların ve bitkilerin de ibâdetlerini namaz cem ediyoruz.
Namaz baştan sona zikirdir.
Namaza girerken iftitah tekbiri vardır. "Allahukber" diyerek elimizin tersiyle bütün âlemi geriye atıyoruz. "Allahuekber" bir zikir cümlesidir. "Bir Sen, bir ben varız" diyoruz. Namazı, adeta kulun Allah'a vuslat ettiği ân olarak tavsif edebiliriz. Bu sebeple, "Namaz mü'minin mi'racıdır."
Peygamber Efendimiz'den namazın önemine ve faziletine dâir birçok hadis rivâyet edilmiştir: Enes'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Bana kadınlar ve güzel koku sevdirildi ama gözümün nuru namaz oldu."
Mâlik'den, "Allah Resûlü'nün (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurduğu bana ulaştı: Doğruluktan ayrılmayın! (Bunun sevabını siz) sayamazsınız. Şunu iyi bilin ki; amellerinizin en hayırlısı namazdır. Abdestli olarak (Allah'ın huzurunda) durmaya ancak mü'min riâyet eder."
Ebû Hureyre'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: 'Birinizin kapısında günde beş kez yıkandığı bir nehrin aktığını görürseniz ne dersiniz? Kirinden eser kalır mı?'
'Hayır, kirinden hiçbir şey kalmaz; tertemiz olur' dediler.
'İşte beş vakit namaz da böyledir. Allah o namazlar sayesinde bütün hataları siler' buyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)