İmam Hadi Samarra’da
İmam, Samarra’ya vardığında Mütevekkil onunla görüşmek istemedi. Ve onun Zavallılar Hanı denen bir yere yerleştirilmesini emretti
22.05.2024 08:51:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İmam, Samarra'ya vardığında Mütevekkil onunla görüşmek istemedi. Ve onun Zavallılar Hanı denen bir yere yerleştirilmesini emretti.
Bu hareketi Mütevekkil'in İmam'a gönderdiği mektupla beraber düşünecek olursak, Mütevekkil'in niyetinin samimi olup olmadığı daha iyi anlaşılır.
İmam, Samarra'da zâhiren rahat bir hayat yaşıyor gibi görünüyordu. Fakat Mütevekkil, İmam'ı kendi taraftarlarından biri olarak göstermeye çalışıyordu.
Böylece hem İmam'ı kontrol altında tutmaya gayret ediyor, hem de onun halkın nezdindeki yerini ve azametini düşürmek istiyordu.
Tarihçi Mes'udî şu olayı nakleder: "Muhammed b. Yezid Müberred şöyle diyor:
Mütevekkil bir gün İmam'a sordu: 'Babanın oğlu (yani sen) Abbas b. Abdülmuttalib hakkında ne düşünüyor?'
İmam cevaben dedi ki: 'Ey Halife! Allah onun oğullarına itaat etmeyi halka ve ona itaat etmeyi de oğullarına farz kılmıştır. O hâlde, babamın oğlu onun hakkında iyilikten başka ne diyebilir?'
Mütevekkil İmam'ın bu cevabından memnun oldu. Ve kendisine yüz bin dirhem verilmesini emretti."
Mes'udî bu olayı naklettikten sonra şöyle der: "İmam'ın bu cevaptan kastettiği şuydu: Allah'ın emirlerine itaat etmek Abbâsoğullarına farzdır. İmam buna işaretle değindi."
Bir diğer olay da şudur: "O gün zâlim olanlar ellerini ısırıp duracaklar" âyeti bazı halifeleri işaret etmektedir. Mütevekkil, İmam'ın bu âyeti bu şekilde tefsir edeceğini gayet iyi bildiği için meseleyi dile getirdi. Bu şekilde İmam'ın Ehl-i Sünnet'ten ayrıldığını göstermek maksadındaydı. Bu sebeple herkes toplandığında bu âyet hakkında İmam'ın fikrini sordu.
İmam şöyle buyurdu: "Maksad iki kişidir ki, Allah ima yoluyla onlardan söz etmiştir. Allah onların adını açıklamamakla onlara minnet koymuştur. Acaba halife Allah'ın gizlediği şeyin açığa vurulmasını mı istiyor?"
Çaresiz kalan Mütevekkil, "Hayır" dedi.
Mes'udî'den nakledilen bir olay da şu şekildedir:
"İmam Hâdî'nin evinde silah ve Ehl-i Beyt dostlarından gelen mektupların bulunduğu Mütevekkil'e bildirildi. Mütevekkil bir grup askerin ve görevlinin gizlice İmam'ın evine saldırı düzenlemelerini emretti.
Halifenin emrine itaat edildi. İmam'ın evine girdiklerinde O'nun yalnız başına bir odada kumlar üzerinde oturduğunu, odanın kapısını kapatmış olduğunu, yünlü bir elbise giydiğini, başına bir örtü attığını, Kur'ân'dan müjde ve azap âyetleri okuduğunu gördüler.
İmam'ı alıp Mütevekkil'in yanına götürdüler. O sırada Mütevekkil'in yanında bir şarap kadehi vardı. Halife, İmam'ı kendi yanına oturtup onada bir kadeh uzattı. Ve "Siz de için" dedi.
İmam buyurdu ki: "Bu zamana kadar benim etim ve kanım şarapla kirlenmemiştir."
Daha sonra Halife İmam'dan bir şiir okumasını istedi. İmam da ölüm ve âhireti anlatan uzun bir şiir okudu.
Halife bu şiirden o kadar etkilendi ki şarap sofrasını kaldırttı ve İmam'ı saygıyla evine gönderdi.
İmam Hâdî, Samarra'da saray ulemasının ve vâizlerinin içinden çıkamadığı zor fıkhî meselelerde mükemmel kararlar verdiği için Halife pek çok kez kendisine başvurmak zorunda kalmıştı.
Bu tür meselelerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
Hıristiyan bir adam Müslüman bir kadınla zina yapmıştı. Mütevekkil adama had uygulayacakken adam Müslüman oldu. İbn Heysem, "İman etmiş olması işlediği çirkin fiili geçersiz kılmıştır" diye görüş bildirdi.
Bazı âlimler, "Ama üç had uygulanır" dediler.
Mütevekkil, İmam Hâdî'ye mektup yazılmasını ve görüş sorulmasını istedi. İmam, mektubu okuduktan sonra, "Adam ölünceye kadar had cezası uygulanır" diye yazdı.
İbn Eksem ve diğer saray fakihleri bu cevabı kabul etmediler. İmam'dan Kitap ve Sünnet'ten delil getirmesini istediler. Bunun üzerine İmam onlara şöyle yazdı:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...
Nihayet çetin azabımızı gördüklerinde, 'Bir olan Allah'a iman ettik ve O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik' dediler. Fakat çetin azabımızı gördükleri zaman imanları onlara bir yarar sağlayacak değildir. Allah'ın kulları hakkında süre gelen kuralı budur."
Bunun üzerine Mütevekkil adam ölünceye kadar dövülmesini emretti.
Bir gün Mütevekkil çok mal dağıtmayı adar ve fakihler çok malın sınırını belirleme hususunda ihtilafa düşerler. Mütevekkil'in yakın danışmanlarından biri, "Şu kara adama-İmam Hâdî- haber gönderip meseleyi ondan sorsan daha iyi olmaz mı?" diye tavsiyede bulunur.
Mütevekkil, "Kimi kastediyorsun?" diye sorar.
Adam, "Rızâ'nın oğlunu" der.
Mütevekkil, "Sence bu konuda iyi bir cevap verebilir mi?" deyince, adam, "Seni bu durumdan kurtarırsa bana şunu şunu ver, kurtaramazsa bana yüz kırbaç vur" diye cevap verir.
Mütevekkil bir mektup yazarak İmam'a görüşünü sorar. İmam da, "Çok" ifadesinin seksen demek olduğunu söyler.
Delilinin ne olduğu sorulunca İmam der ki: "Yüce Allah, 'Allah size pek çok yerde yardım etmişti' buyuruyor. Biz saydık bunlar seksen yerdir."
İmam İbn Eksem'in sorularına cevap verdikten sonra İbn Eksem'in Mütevekkil'e şunları söylediğini görüyoruz:
"Benim bu sorularımdan sonra bu adama herhangi bir şey sormanı istemiyoruz. Çünkü bu sorulardan sonra hangi soruyla karşılaşırsa üstesinden gelebilecektir. Böylece ilmi ortaya çıkacaktır. İlminin ortaya çıkması da Rafizîliği güçlendirecektir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hadi eserinden)
Bu hareketi Mütevekkil'in İmam'a gönderdiği mektupla beraber düşünecek olursak, Mütevekkil'in niyetinin samimi olup olmadığı daha iyi anlaşılır.
İmam, Samarra'da zâhiren rahat bir hayat yaşıyor gibi görünüyordu. Fakat Mütevekkil, İmam'ı kendi taraftarlarından biri olarak göstermeye çalışıyordu.
Böylece hem İmam'ı kontrol altında tutmaya gayret ediyor, hem de onun halkın nezdindeki yerini ve azametini düşürmek istiyordu.
Tarihçi Mes'udî şu olayı nakleder: "Muhammed b. Yezid Müberred şöyle diyor:
Mütevekkil bir gün İmam'a sordu: 'Babanın oğlu (yani sen) Abbas b. Abdülmuttalib hakkında ne düşünüyor?'
İmam cevaben dedi ki: 'Ey Halife! Allah onun oğullarına itaat etmeyi halka ve ona itaat etmeyi de oğullarına farz kılmıştır. O hâlde, babamın oğlu onun hakkında iyilikten başka ne diyebilir?'
Mütevekkil İmam'ın bu cevabından memnun oldu. Ve kendisine yüz bin dirhem verilmesini emretti."
Mes'udî bu olayı naklettikten sonra şöyle der: "İmam'ın bu cevaptan kastettiği şuydu: Allah'ın emirlerine itaat etmek Abbâsoğullarına farzdır. İmam buna işaretle değindi."
Bir diğer olay da şudur: "O gün zâlim olanlar ellerini ısırıp duracaklar" âyeti bazı halifeleri işaret etmektedir. Mütevekkil, İmam'ın bu âyeti bu şekilde tefsir edeceğini gayet iyi bildiği için meseleyi dile getirdi. Bu şekilde İmam'ın Ehl-i Sünnet'ten ayrıldığını göstermek maksadındaydı. Bu sebeple herkes toplandığında bu âyet hakkında İmam'ın fikrini sordu.
İmam şöyle buyurdu: "Maksad iki kişidir ki, Allah ima yoluyla onlardan söz etmiştir. Allah onların adını açıklamamakla onlara minnet koymuştur. Acaba halife Allah'ın gizlediği şeyin açığa vurulmasını mı istiyor?"
Çaresiz kalan Mütevekkil, "Hayır" dedi.
Mes'udî'den nakledilen bir olay da şu şekildedir:
"İmam Hâdî'nin evinde silah ve Ehl-i Beyt dostlarından gelen mektupların bulunduğu Mütevekkil'e bildirildi. Mütevekkil bir grup askerin ve görevlinin gizlice İmam'ın evine saldırı düzenlemelerini emretti.
Halifenin emrine itaat edildi. İmam'ın evine girdiklerinde O'nun yalnız başına bir odada kumlar üzerinde oturduğunu, odanın kapısını kapatmış olduğunu, yünlü bir elbise giydiğini, başına bir örtü attığını, Kur'ân'dan müjde ve azap âyetleri okuduğunu gördüler.
İmam'ı alıp Mütevekkil'in yanına götürdüler. O sırada Mütevekkil'in yanında bir şarap kadehi vardı. Halife, İmam'ı kendi yanına oturtup onada bir kadeh uzattı. Ve "Siz de için" dedi.
İmam buyurdu ki: "Bu zamana kadar benim etim ve kanım şarapla kirlenmemiştir."
Daha sonra Halife İmam'dan bir şiir okumasını istedi. İmam da ölüm ve âhireti anlatan uzun bir şiir okudu.
Halife bu şiirden o kadar etkilendi ki şarap sofrasını kaldırttı ve İmam'ı saygıyla evine gönderdi.
İmam Hâdî, Samarra'da saray ulemasının ve vâizlerinin içinden çıkamadığı zor fıkhî meselelerde mükemmel kararlar verdiği için Halife pek çok kez kendisine başvurmak zorunda kalmıştı.
Bu tür meselelerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
Hıristiyan bir adam Müslüman bir kadınla zina yapmıştı. Mütevekkil adama had uygulayacakken adam Müslüman oldu. İbn Heysem, "İman etmiş olması işlediği çirkin fiili geçersiz kılmıştır" diye görüş bildirdi.
Bazı âlimler, "Ama üç had uygulanır" dediler.
Mütevekkil, İmam Hâdî'ye mektup yazılmasını ve görüş sorulmasını istedi. İmam, mektubu okuduktan sonra, "Adam ölünceye kadar had cezası uygulanır" diye yazdı.
İbn Eksem ve diğer saray fakihleri bu cevabı kabul etmediler. İmam'dan Kitap ve Sünnet'ten delil getirmesini istediler. Bunun üzerine İmam onlara şöyle yazdı:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...
Nihayet çetin azabımızı gördüklerinde, 'Bir olan Allah'a iman ettik ve O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik' dediler. Fakat çetin azabımızı gördükleri zaman imanları onlara bir yarar sağlayacak değildir. Allah'ın kulları hakkında süre gelen kuralı budur."
Bunun üzerine Mütevekkil adam ölünceye kadar dövülmesini emretti.
Bir gün Mütevekkil çok mal dağıtmayı adar ve fakihler çok malın sınırını belirleme hususunda ihtilafa düşerler. Mütevekkil'in yakın danışmanlarından biri, "Şu kara adama-İmam Hâdî- haber gönderip meseleyi ondan sorsan daha iyi olmaz mı?" diye tavsiyede bulunur.
Mütevekkil, "Kimi kastediyorsun?" diye sorar.
Adam, "Rızâ'nın oğlunu" der.
Mütevekkil, "Sence bu konuda iyi bir cevap verebilir mi?" deyince, adam, "Seni bu durumdan kurtarırsa bana şunu şunu ver, kurtaramazsa bana yüz kırbaç vur" diye cevap verir.
Mütevekkil bir mektup yazarak İmam'a görüşünü sorar. İmam da, "Çok" ifadesinin seksen demek olduğunu söyler.
Delilinin ne olduğu sorulunca İmam der ki: "Yüce Allah, 'Allah size pek çok yerde yardım etmişti' buyuruyor. Biz saydık bunlar seksen yerdir."
İmam İbn Eksem'in sorularına cevap verdikten sonra İbn Eksem'in Mütevekkil'e şunları söylediğini görüyoruz:
"Benim bu sorularımdan sonra bu adama herhangi bir şey sormanı istemiyoruz. Çünkü bu sorulardan sonra hangi soruyla karşılaşırsa üstesinden gelebilecektir. Böylece ilmi ortaya çıkacaktır. İlminin ortaya çıkması da Rafizîliği güçlendirecektir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hadi eserinden)