İmam Cafer’in anlattığı hikayeler
Güzelliğinden dolayı günaha bulaşan güzel bir kadını, kıyamet günü İlahî adalet mahkemesine getirdiklerinde, “Neden günah işledin?” diye soracaklar
23.10.2022 14:36:00
Âl-i Sâm'ın kölesi Abdul A'la şöyle diyor: İmam Câfer Sâdık (a.s.)'ın şöyle buyurduğunu duydum:
"Güzelliğinden dolayı günaha bulaşan güzel bir kadını, kıyamet günü İlahî adalet mahkemesine getirdiklerinde, "Neden günah işledin?" diye soracaklar.
Cevaben şöyle diyecektir: "Allah'ım, beni güzel yarattın, bu yüzden günah işledim!"
Bu sırada Allah-u Teala, Hz. Meryem'i getirmelerini emredecektir. O kadına, "Sen mi daha güzelsin yoksa bu mu? Biz, O'nu daha güzel yarattık ama o güzelliğinden dolayı aldanıp günaha düşmedi!"
Daha sonra yakışıklılığından dolayı günaha düşen yakışıklı bir erkeği sorguya çektiklerinde, "Neden günaha düştün?" diye soracaklardır. O cevaben şöyle diyecektir: "Allah'ım, beni yakışıklı yarattın; bundan dolayı kadınlar bana yöneldi, ben de aldanarak günaha düştüm!"
Bu sırada Yusuf (a.s.)'ı getirerek ona, "Sen mi daha yakışıklısın, yoksa Yusuf mu? Biz ona cemal ve güzellik verdik ama O aldanarak günaha düşmedi!" denilecektir.
Daha sonra bela ve sıkıntılarından dolayı isyan ederek günaha düşen birisini getireceklerdir. "Neden isyan ederek günaha düştün?" dediklerinde şöyle diyecek: "Allah'ım, bana şiddetli bela, musibet ve sıkıntılar verdin, bu yüzden isyan ederek günaha düştüm."
Bu sırada Eyyub (a.s.)'ı getirerek o adama şöyle denilecek: "Senin belan mı daha şiddetli idi, yoksa Eyyub'un mu? Halbuki biz O'nu şiddetle belaya uğrattık ama O isyan ederek günaha düşmedi."
İşte böylece özür ve bahane yolu günahkârlara kapanmış olacaktır.
İmam (a.s.)'ın huzurunda bulunanlardan birisi, o adamı küçümsemek ve onu İmam (a.s.)'ın yanında küçük düşürmek için şöyle dedi:
"Efendim! O adam avam ve cahil birisidir ve çok önemli bir şahıs değildir!"
İmam (a.s.) onun bu sözüne karşı şöyle buyurdu: "İnsanın aslı onun aklıdır; hasebi (şerafet ve üstünlüğü) dinidir, değeri takvasıdır. İnsanlar soy açısından eşittiler; herkes Adem'dendir."
O adam, İmam (a.s.)'ın bu sözünden dolayı utanıp sıkıldı ve artık bir şey demedi.
Bu sırada İmam Câfer Sâdık (a.s.) Kûfe'den çıkıp Medine'ye dönmek istiyordu. Kûfe'nin âlim ve büyükleri de İmam (a.s.)'ı yolcu ediyorlardı.
Süfyan-i Sevri ve İbrahim b. Edhem (sofuların önderi) İmam (a.s.)'ı yolcu edenlerdendi. İmam (a.s.)'ı yolcu edenlerden bazıları O'ndan daha ileride gidiyorlardı. Yolun yarısında aniden bir arslanla karşılaştılar.
İbrahim b. Edhem şöyle dedi: "Bekleyin de İmam Sâdık gelsin. Bakalım bu arslana ne yapacaktır?"
Derken İmam (a.s.) gelip yetişti. Arslanın yolda yattığını Hazrete söylediler. İmam (a.s.) arslana yaklaşarak kulağından tutup onu yoldan uzaklaştırdı. Sonra şöyle buyurdu: "İnsanlar, Allah'ın emirlerine uymuş olurlarsa, yüklerini bu arslanlara yükleyebilirler."
İmam (a.s.) cariyesine: "Ey cariye! Bize gönderilmiş olan o keseyi getir" dedi.
Cariye, istenilen keseyi getirdiğinde İmam (a.s.) onu bana vererek: "Bu kesenin içerisinde dört yüz dinar vardır. Onunla geçimini sağla" diye buyurdular.
Arz ettim ki: "Canım sana feda olsun! Vallahi halimin perişanlığını anlatmaktan maksadım bu değildi. Sadece bana dua etmenizi istiyordum."
İmam Sâdık (a.s.) buyurdu ki: "Dua edeceğim. Ama bütün sorunlarını halka anlatma. Böyle yapmış olur isen, halkın yanında küçülür ve hakir olursun."
İmam (a.s.): "Hangi ayetlerdir?"
"Biri; 'Beni çağırın (dua edin) size icabet edeyim' ayetidir. Oysa ben, Allah'ı çağırmama rağmen duam kabul olmuyor.
"Allah'ın, vaadine aykırı hareket ettiğini mi sanıyorsun?"
"Hayır!"
"Öyleyse ne demek istiyorsun?"
"Bilmiyorum."
"Diğer ayet hangisidir?"
"Neyi infak ederseniz, Allah, onun yerine bir başkasını verir, ayetidir."
"Allah'ın, vaadine sâdık kalmadığını mı sanıyorsun?"
"Hayır!"
"Öyleyse ne demek istiyorsun?"
"Bilmiyorum."
"İnşaallah bu konuyu sana açıklayacağım. Eğer Allah'ın emrettiği şeye itaat ettikten sonra O'nu çağırsaydın sana icabet ederdi. Ama sen, Allah'a muhalefet ve isyan etmektesin, O da, sana icabet etmiyor.
İnfak ettiğin şeyin yerini başka bir şeyin doldurmadığı sözüne gelince; eğer helal yolla kazanarak yerinde infak etmiş olsaydın, bir dirhem bile olsaydı Allah onun yerine bir başkasını verirdi. Eğer O'nu dua metoduyla çağırsaydın, günahkâr bile olsaydın yine sana icabet ederdi.
"Dua metodu nedir?"
"Farzı eda ettiğinde Allah'ı ulularsın, ta'zim edersin ve edebildiğin kadar O'nu medhedersin, Peygamber (s.a.v)'e salât gönderirsin, O'na çokça salât gönderirsin, risaletini tebliğ ettiğine şehadet edersin, Hidayet İmamlarına salât gönderirsin.
Allah'a hamd ü senâ, Hidayet İmamlarına salât ve selamdan sonra Allah'ın sana iyiliklerini, güzel ihsanıyla imtihanlarını, sana verdiği nimetlerini, sana yaptığı güzel işlerini hatırlayarak bunlara karşı Allah'a hamd ve şükredersin.
Daha sonra hatırladığın günahlarını bir bir ve hatırlamadığın günahlarını ise genel olarak itiraf edersin. Bütün günahlarından Allah'a tevbe ederek, tekrar günaha dönmeyeceğine karar verirsin. O günahlardan pişmanlık duyarak doğru bir niyet, korku ve ümitle Allah'tan bağışlanma diler ve şunları söylersin:
"Allah'ım! Ben günahlarımdan dolayı Senden özür ve bağışlanma diliyorum, Sana tevbe ediyorum. Öyleyse beni itaatine yönelt, beni bana farz kıldığın, yani Seni hoşnut eden her şeye muvaffak kıl.
Şüphesiz ben, kendisini nimetlendirmediğin halde Senin itaatinden birine ulaşan, onu yapmaya muvaffak olan hiç kimseyi görmedim. Öyleyse, bana öyle bir nimet ver ki, onunla rızvanına ve cennetine ulaşayım."
Daha sonra hacetlerini iste. Ümit ederim ki, Allah seni mahrum etmez inşaallah." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
"Güzelliğinden dolayı günaha bulaşan güzel bir kadını, kıyamet günü İlahî adalet mahkemesine getirdiklerinde, "Neden günah işledin?" diye soracaklar.
Cevaben şöyle diyecektir: "Allah'ım, beni güzel yarattın, bu yüzden günah işledim!"
Bu sırada Allah-u Teala, Hz. Meryem'i getirmelerini emredecektir. O kadına, "Sen mi daha güzelsin yoksa bu mu? Biz, O'nu daha güzel yarattık ama o güzelliğinden dolayı aldanıp günaha düşmedi!"
Daha sonra yakışıklılığından dolayı günaha düşen yakışıklı bir erkeği sorguya çektiklerinde, "Neden günaha düştün?" diye soracaklardır. O cevaben şöyle diyecektir: "Allah'ım, beni yakışıklı yarattın; bundan dolayı kadınlar bana yöneldi, ben de aldanarak günaha düştüm!"
Bu sırada Yusuf (a.s.)'ı getirerek ona, "Sen mi daha yakışıklısın, yoksa Yusuf mu? Biz ona cemal ve güzellik verdik ama O aldanarak günaha düşmedi!" denilecektir.
Daha sonra bela ve sıkıntılarından dolayı isyan ederek günaha düşen birisini getireceklerdir. "Neden isyan ederek günaha düştün?" dediklerinde şöyle diyecek: "Allah'ım, bana şiddetli bela, musibet ve sıkıntılar verdin, bu yüzden isyan ederek günaha düştüm."
Bu sırada Eyyub (a.s.)'ı getirerek o adama şöyle denilecek: "Senin belan mı daha şiddetli idi, yoksa Eyyub'un mu? Halbuki biz O'nu şiddetle belaya uğrattık ama O isyan ederek günaha düşmedi."
İşte böylece özür ve bahane yolu günahkârlara kapanmış olacaktır.
Takvanın en büyük üstünlük olması
Köylü bir adam sürekli olarak İmam Câfer (a.s.)'ın yanına gelip gidiyordu. İmam (a.s.) bir süre onu göremeyince yanındakilerden o adımın halini sordu.İmam (a.s.)'ın huzurunda bulunanlardan birisi, o adamı küçümsemek ve onu İmam (a.s.)'ın yanında küçük düşürmek için şöyle dedi:
"Efendim! O adam avam ve cahil birisidir ve çok önemli bir şahıs değildir!"
İmam (a.s.) onun bu sözüne karşı şöyle buyurdu: "İnsanın aslı onun aklıdır; hasebi (şerafet ve üstünlüğü) dinidir, değeri takvasıdır. İnsanlar soy açısından eşittiler; herkes Adem'dendir."
O adam, İmam (a.s.)'ın bu sözünden dolayı utanıp sıkıldı ve artık bir şey demedi.
Arslanlarla yük taşıyabilme!
Ebu Hazim Abdulgaffar b. Hasan şöyle diyor: "Mensur'un hükümeti döneminde İbrahim b. Edhem Kûfe'ye geldi ve ben de onunla birlikte idim. Ebu Abdullah Câfer b. Muhammed b. Ali el-Alevî de Kûfe'ye geldi.Bu sırada İmam Câfer Sâdık (a.s.) Kûfe'den çıkıp Medine'ye dönmek istiyordu. Kûfe'nin âlim ve büyükleri de İmam (a.s.)'ı yolcu ediyorlardı.
Süfyan-i Sevri ve İbrahim b. Edhem (sofuların önderi) İmam (a.s.)'ı yolcu edenlerdendi. İmam (a.s.)'ı yolcu edenlerden bazıları O'ndan daha ileride gidiyorlardı. Yolun yarısında aniden bir arslanla karşılaştılar.
İbrahim b. Edhem şöyle dedi: "Bekleyin de İmam Sâdık gelsin. Bakalım bu arslana ne yapacaktır?"
Derken İmam (a.s.) gelip yetişti. Arslanın yolda yattığını Hazrete söylediler. İmam (a.s.) arslana yaklaşarak kulağından tutup onu yoldan uzaklaştırdı. Sonra şöyle buyurdu: "İnsanlar, Allah'ın emirlerine uymuş olurlarsa, yüklerini bu arslanlara yükleyebilirler."
Zorluk ve sıkıntılardan şikayet
Mufazzal b. Kays b. Rummane şöyle diyor: "İmam Sâdık (a.s.)'ın huzuruna vardım. Hayat zorluğu ve geçim sıkıntılarından şikayet ettim ve bana dua etmesini istedim.İmam (a.s.) cariyesine: "Ey cariye! Bize gönderilmiş olan o keseyi getir" dedi.
Cariye, istenilen keseyi getirdiğinde İmam (a.s.) onu bana vererek: "Bu kesenin içerisinde dört yüz dinar vardır. Onunla geçimini sağla" diye buyurdular.
Arz ettim ki: "Canım sana feda olsun! Vallahi halimin perişanlığını anlatmaktan maksadım bu değildi. Sadece bana dua etmenizi istiyordum."
İmam Sâdık (a.s.) buyurdu ki: "Dua edeceğim. Ama bütün sorunlarını halka anlatma. Böyle yapmış olur isen, halkın yanında küçülür ve hakir olursun."
Dua ve infakın kabul olma şartları
Bir şahıs İmam Sâdık (a.s.)'ın huzuruna vararak şöyle dedi: "Kur'an-ı Kerim'de tevilini bilmediğim iki ayet vardır."İmam (a.s.): "Hangi ayetlerdir?"
"Biri; 'Beni çağırın (dua edin) size icabet edeyim' ayetidir. Oysa ben, Allah'ı çağırmama rağmen duam kabul olmuyor.
"Allah'ın, vaadine aykırı hareket ettiğini mi sanıyorsun?"
"Hayır!"
"Öyleyse ne demek istiyorsun?"
"Bilmiyorum."
"Diğer ayet hangisidir?"
"Neyi infak ederseniz, Allah, onun yerine bir başkasını verir, ayetidir."
"Allah'ın, vaadine sâdık kalmadığını mı sanıyorsun?"
"Hayır!"
"Öyleyse ne demek istiyorsun?"
"Bilmiyorum."
"İnşaallah bu konuyu sana açıklayacağım. Eğer Allah'ın emrettiği şeye itaat ettikten sonra O'nu çağırsaydın sana icabet ederdi. Ama sen, Allah'a muhalefet ve isyan etmektesin, O da, sana icabet etmiyor.
İnfak ettiğin şeyin yerini başka bir şeyin doldurmadığı sözüne gelince; eğer helal yolla kazanarak yerinde infak etmiş olsaydın, bir dirhem bile olsaydı Allah onun yerine bir başkasını verirdi. Eğer O'nu dua metoduyla çağırsaydın, günahkâr bile olsaydın yine sana icabet ederdi.
"Dua metodu nedir?"
"Farzı eda ettiğinde Allah'ı ulularsın, ta'zim edersin ve edebildiğin kadar O'nu medhedersin, Peygamber (s.a.v)'e salât gönderirsin, O'na çokça salât gönderirsin, risaletini tebliğ ettiğine şehadet edersin, Hidayet İmamlarına salât gönderirsin.
Allah'a hamd ü senâ, Hidayet İmamlarına salât ve selamdan sonra Allah'ın sana iyiliklerini, güzel ihsanıyla imtihanlarını, sana verdiği nimetlerini, sana yaptığı güzel işlerini hatırlayarak bunlara karşı Allah'a hamd ve şükredersin.
Daha sonra hatırladığın günahlarını bir bir ve hatırlamadığın günahlarını ise genel olarak itiraf edersin. Bütün günahlarından Allah'a tevbe ederek, tekrar günaha dönmeyeceğine karar verirsin. O günahlardan pişmanlık duyarak doğru bir niyet, korku ve ümitle Allah'tan bağışlanma diler ve şunları söylersin:
"Allah'ım! Ben günahlarımdan dolayı Senden özür ve bağışlanma diliyorum, Sana tevbe ediyorum. Öyleyse beni itaatine yönelt, beni bana farz kıldığın, yani Seni hoşnut eden her şeye muvaffak kıl.
Şüphesiz ben, kendisini nimetlendirmediğin halde Senin itaatinden birine ulaşan, onu yapmaya muvaffak olan hiç kimseyi görmedim. Öyleyse, bana öyle bir nimet ver ki, onunla rızvanına ve cennetine ulaşayım."
Daha sonra hacetlerini iste. Ümit ederim ki, Allah seni mahrum etmez inşaallah." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.