İmam Bakır’dan Kadir Suresi ve tefsiri
Allah, o gecede her muhkem emrin indirildiğini haber veriyor. İki ayrı muhkem yoktur. Muhkem, bir tek şeydir. Kim, içinde ihtilaf bulunmayan bir bilgiyle hükmederse, onun hükmü Allah’ın hükmüdür
17.10.2023 20:30:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Aynı rivayet zinciriyle Ebu Câfer'in (Muhammed Bâkır Aleyhisselâm) şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Allah Azze ve Celle, Kadir Gecesi'yle ilgili olarak şöyle buyurmuştur: 'O gecede her muhkem iş ayrılır.'
Allah, o gecede her muhkem emrin indirildiğini haber veriyor. İki ayrı muhkem yoktur. Muhkem, bir tek şeydir. Kim, içinde ihtilaf bulunmayan bir bilgiyle hükmederse, onun hükmü Allah'ın hükmüdür.
Kim de içinde ihtilaf ve çelişki barındıran bir hükümle hükmederse, bununla beraber kendini doğruyu bulmuş olarak görürse, Tağut'un hükmüyle hükmetmiş olur.
Çünkü her sene, Kadir Gecesi'nde, o senenin meselelerinin çözümü, açıklaması, zamanın velisine iner.
O gecede imam, kendisiyle ilgili meseleler hakkında birtakım emirlere muhatap olur. İnsanların işleriyle ilgili olarak bazı emirler alır.
Bu gecenin dışında da zamanın velisiyle konuşulur. Allah'ın (Azze ve Celle), elverişli olduğunu bildiği başka günlerde de özel, gizli ve olağanüstü emirleri zamanın imamına yöneltilir. Tıpkı Kadir Gecesi'nde inen ayrıntılı hükümler gibi.'
Ardından İmam şu ayeti okudu: Şayet yeryüzündeki ağaçlar kalem, denizde arkasından yedi deniz katılarak mürekkep olsa, yine Allah'ın sözleri yazmakla tükenmez. Şüphe yok ki Allah, mutlak gâlip ve hikmet sahibidir."
Ebu Câfer'in (Muhammed Bâkır Aleyhisselâm) şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Ey Ehl-i Beyt dostları topluluğu! Kadir süresiyle mezhebinizi savunun. Kesinlikle hasımlarınıza üstünlük sağlamış olursunuz.
Allah'a yemin ederim ki, bu sûre, Resûlullah'tan sonra Allah'ın (Tebareke ve Teâlâ) kulları üzerindeki bir kanıtıdır. Bu sûre, dininizin serveridir. Bizim bilgimizin son sınırıdır.
Ey Ehl-i Beyt dostları topluluğu! 'Hâ. Mim. Apaçık Kitaba and olsun. Biz O'nu mübarek bir gecede indirdik. Biz uyarıcıyızdır' ayetleriyle hasımlarınıza karşı kendinizi savunun.
Çünkü bu ayetler, özellikle Peygamberimizden sonraki emir sahiplerine işaret etmektedir.
Ey Ehl-i Beyt dostları topluluğu! Allah Tebareke ve Teâlâ, 'Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı olmasın' buyurmuştur.
Orada hazır bulunanlar dediler ki: 'Ey Ebu Câfer! Ümmetin uyarıcısı Hz. Muhammed'dir (sallallahu aleyhi ve âlihi).'
'Doğru söylediniz' dedi.
'O hayattayken, dünyanın birçok bölgesine kendi adına uyarıcılar göndermezlik etti mi?'
Soruyu soran kişi, 'Hayır' dedi.
Ebu Câfer (Aleyhisselâm) dedi ki: 'Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi), Allah Azze ve Celle tarafından gönderilmiş ve O'nun adına uyarıcılık yaptığı gibi, peygamberin gönderdiği uyarıcılar da Peygamber adına uyarıda bulunmuyorlar mıydı?'
'Evet' dedi.
İmam dedi ki: 'Aynı şekilde Hz. Muhammed'in ölümünden sonra da O'nun adına uyan, görevini yerine getirecek gönderilmiş elçileri vardır.
Eğer, hayır desen, o zaman Resûlullah'ın ümmetinden Kendisinin döneminde yaşayan insanların soyundan gelecek insanlara yönelik elçilik ve uyarıcılık niteliğini yitirmiş olur.'
Adam dedi ki: 'Kur'an onlara yetmez mi?'
'Yeter ama onu tefsir edecek birini bulurlarsa' dedi.
Adam dedi ki: 'Peygamber Kur'an'ı tefsir etmemiş midir?'
Buyurdu ki: 'Peygamber onu bir tek adama tefsir etmiş, ümmetine de bu adamın özelliklerini açıklamıştır. O da Ali b. Ebu Tâlib'dir (Aleyhisselâm).'
Soruyu soran kişi dedi ki: 'Ey Ebu Câfer! Bu belirttiğin husus, özeldir ve halkın geneli bundan yükümlü tutulmaz.'
Buyurdu ki: 'Allah, dinin açığa çıkacağı gün gelmeden, Kendisine gizlice ibadet edilmesini öngörmüştür. Nitekim Peygamberimiz de dinini açıklama emrine muhatap olmadan önce Hatice ile birlikte gizlice ibadet ediyordu.'
Soruyu soran kişi dedi ki: 'Bu işi üstlenen kişinin gizlenmesi mi gerekiyor?'
İmam dedi ki: "Ali b. Ebu Tâlib (Aleyhisselâm), Müslüman olduğu gün, Peygamberle (a.s.) birlikte, din iyice açığa çıkmadan kendini gizlemedi mi?'
Adam, 'Evet' dedi.
İmam buyurdu ki: Allah'ın yazdığı kaderin zamanı doluncaya kadar, bizim de bu şekilde davranmamız gerekmektedir."
Aynı rivayet zinciriyle Ebu Câfer'in (Muhammed Bâkır Aleyhisselâm) şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Allah, dünyayı yaratırken ilk önce Kadir Gecesi'ni yarattı. O gecede ilk peygamberi ve ilk vasiyi yarattı.
Her senede, gelecek yıla kadarki bütün meselelerin çözümünün indirileceği bir gece olmasını öngördü.
Kim, bu geceyi inkâr ederse, kuşkusuz Allah'ın (Azze ve Celle) ilmini inkâr etmiş olur. Çünkü hiçbir nebi, resûl ve muhaddes yoktur ki, Cebrail'in başka zamanlarda kendilerine sunduğu kanıtların yanında bu gecede kendilerine sunulan bir kanıtın desteğiyle ortaya çıkmış olmasın."
Dedim ki: "Muhaddeslere de Cebrail veya başka bir melek gelir mi?"
Buyurdu ki: "Cebrail'in nebi ve resûllere (sallallahu aleyhim) indiği hususunda kuşku yoktur. Onların dışında da, dünyanın yaratıldığı günden, yok olacağı güne kadar meleklerin inmiş olmaları kaçınılmazdır.
Yeryüzünde bir hüccet bulunmalıdır. Bu hüccet, yani açıklamalar, söz konusu gecede, Allah'ın kullarından dilediği kimselere inmelidir. Allah'a yemin ederim ki, Ruh ve melekler, Kadir Gecesi'nde emri Âdem'e indirmişlerdir.
Allah'a yemin ederim ki, Âdem öldüğü zaman, onun bir vasisi vardı. Âdem'den sonra gelen bütün peygamberlere de Kadir Gecesi'nde emir inerdi. Ve her peygamber kendi yerine, kendisinden sonra vasisini koyardı.
Allah'a yemin ederim ki, Âdem'den Hz. Muhammed'e (sallallahu aleyhi ve âlihi) kadar bütün peygamberler, Kadir Gecesi'nde 'falan şahsa kendinden sonra vasiyet et' diye emredilir.
Nitekim Allah, özellikle Hz. Muhammed'den (sallallahu aleyhi ve âlini) sonraki emir sahipleri ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur: 'Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hâkim kıldığı gibi, onları da yeryüzüne sahip ve hâkim kılacağını vaad etti... Kim inkâr ederse, işte onlar fâsıklardır.'
Allah diyor ki: 'Sizi ilmimin, dinimin ve Bana yönelik ibadetin, Peygamberden sonraki halifeleri kılacağım. Tıpkı Âdem'den sonra bir peygamber gelinceye kadar, onun için vasileri halifeler kıldığımız gibi. Çünkü onlar Bana kulluk ederler, hiçbir şeyi Bana eş tutmazlar.
Muhammed'den sonra peygamber olmadığına iman ederek Bana ibadet ederler. Kim bunun aksini söylerse, 'İşte onlar fâsıklardır.'
Hz. Muhammed'den sonraki emir sahipleri, ilimle donatılmışlardır ve biz de onlardanız. Bize sorun, eğer size doğruyu söylersek, bundan önce gafil olduğunuz şeyleri itiraf edin. Bizim ilmimize gelince; apaçıktır.
Allah'ın dininin, bizim tarafımızdan, insanlar arasında ihtilâf kalmayacak şekilde zâhir olmasının vaktine gelince, bunun da gece ve gündüzlerin geçmesiyle gelip çatacak bir vakti vardır elbette. Bu vakit gelince din, bütünüyle zâhir olur ve emir yetkisi bir elde birleşir.
Allah'a yemin ederim ki, mü'minler arasında ihtilâf olmaması öngörülmüştür, hükme bağlanmıştır. Bu yüzden mü'minler, insanların üzerinde şahitler kılınmışlardır.
Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi) bizim üzerimize, biz dostlarımız üzerine, dostlarımız da insanlar üzerine şahit olarak görevlendirilmişlerdir. Hükmünde ihtilâf ve çelişki olması veya ilminin arasında çelişki olması, Allah'a (Azze ve Celle) yaraşmaz.
Bir bütün olarak Kadir sûresine ve bizim yaptığımız tefsire iman eden mü'minin, adı geçen sûreye ve bizim tarafımızdan yapılan tefsirine iman etmeyen kimseye üstünlüğü, insanın hayvana üstünlüğü gibidir.
Allah Azze ve Celle, cihad edenler aracılığıyla evlerinde oturanları kâfirlerin tasallutundan kurtardığı gibi, dünyada onunla iman edenleri, inkâr edenlere karşı savunur.
Fakat ben bu zamanda hac, umre ve iyi komşuluktan başka bir cihad şekli bilmiyorum." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Allah, o gecede her muhkem emrin indirildiğini haber veriyor. İki ayrı muhkem yoktur. Muhkem, bir tek şeydir. Kim, içinde ihtilaf bulunmayan bir bilgiyle hükmederse, onun hükmü Allah'ın hükmüdür.
Kim de içinde ihtilaf ve çelişki barındıran bir hükümle hükmederse, bununla beraber kendini doğruyu bulmuş olarak görürse, Tağut'un hükmüyle hükmetmiş olur.
Çünkü her sene, Kadir Gecesi'nde, o senenin meselelerinin çözümü, açıklaması, zamanın velisine iner.
O gecede imam, kendisiyle ilgili meseleler hakkında birtakım emirlere muhatap olur. İnsanların işleriyle ilgili olarak bazı emirler alır.
Bu gecenin dışında da zamanın velisiyle konuşulur. Allah'ın (Azze ve Celle), elverişli olduğunu bildiği başka günlerde de özel, gizli ve olağanüstü emirleri zamanın imamına yöneltilir. Tıpkı Kadir Gecesi'nde inen ayrıntılı hükümler gibi.'
Ardından İmam şu ayeti okudu: Şayet yeryüzündeki ağaçlar kalem, denizde arkasından yedi deniz katılarak mürekkep olsa, yine Allah'ın sözleri yazmakla tükenmez. Şüphe yok ki Allah, mutlak gâlip ve hikmet sahibidir."
Ebu Câfer'in (Muhammed Bâkır Aleyhisselâm) şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Ey Ehl-i Beyt dostları topluluğu! Kadir süresiyle mezhebinizi savunun. Kesinlikle hasımlarınıza üstünlük sağlamış olursunuz.
Allah'a yemin ederim ki, bu sûre, Resûlullah'tan sonra Allah'ın (Tebareke ve Teâlâ) kulları üzerindeki bir kanıtıdır. Bu sûre, dininizin serveridir. Bizim bilgimizin son sınırıdır.
Ey Ehl-i Beyt dostları topluluğu! 'Hâ. Mim. Apaçık Kitaba and olsun. Biz O'nu mübarek bir gecede indirdik. Biz uyarıcıyızdır' ayetleriyle hasımlarınıza karşı kendinizi savunun.
Çünkü bu ayetler, özellikle Peygamberimizden sonraki emir sahiplerine işaret etmektedir.
Ey Ehl-i Beyt dostları topluluğu! Allah Tebareke ve Teâlâ, 'Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı olmasın' buyurmuştur.
Orada hazır bulunanlar dediler ki: 'Ey Ebu Câfer! Ümmetin uyarıcısı Hz. Muhammed'dir (sallallahu aleyhi ve âlihi).'
'Doğru söylediniz' dedi.
'O hayattayken, dünyanın birçok bölgesine kendi adına uyarıcılar göndermezlik etti mi?'
Soruyu soran kişi, 'Hayır' dedi.
Ebu Câfer (Aleyhisselâm) dedi ki: 'Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi), Allah Azze ve Celle tarafından gönderilmiş ve O'nun adına uyarıcılık yaptığı gibi, peygamberin gönderdiği uyarıcılar da Peygamber adına uyarıda bulunmuyorlar mıydı?'
'Evet' dedi.
İmam dedi ki: 'Aynı şekilde Hz. Muhammed'in ölümünden sonra da O'nun adına uyan, görevini yerine getirecek gönderilmiş elçileri vardır.
Eğer, hayır desen, o zaman Resûlullah'ın ümmetinden Kendisinin döneminde yaşayan insanların soyundan gelecek insanlara yönelik elçilik ve uyarıcılık niteliğini yitirmiş olur.'
Adam dedi ki: 'Kur'an onlara yetmez mi?'
'Yeter ama onu tefsir edecek birini bulurlarsa' dedi.
Adam dedi ki: 'Peygamber Kur'an'ı tefsir etmemiş midir?'
Buyurdu ki: 'Peygamber onu bir tek adama tefsir etmiş, ümmetine de bu adamın özelliklerini açıklamıştır. O da Ali b. Ebu Tâlib'dir (Aleyhisselâm).'
Soruyu soran kişi dedi ki: 'Ey Ebu Câfer! Bu belirttiğin husus, özeldir ve halkın geneli bundan yükümlü tutulmaz.'
Buyurdu ki: 'Allah, dinin açığa çıkacağı gün gelmeden, Kendisine gizlice ibadet edilmesini öngörmüştür. Nitekim Peygamberimiz de dinini açıklama emrine muhatap olmadan önce Hatice ile birlikte gizlice ibadet ediyordu.'
Soruyu soran kişi dedi ki: 'Bu işi üstlenen kişinin gizlenmesi mi gerekiyor?'
İmam dedi ki: "Ali b. Ebu Tâlib (Aleyhisselâm), Müslüman olduğu gün, Peygamberle (a.s.) birlikte, din iyice açığa çıkmadan kendini gizlemedi mi?'
Adam, 'Evet' dedi.
İmam buyurdu ki: Allah'ın yazdığı kaderin zamanı doluncaya kadar, bizim de bu şekilde davranmamız gerekmektedir."
Aynı rivayet zinciriyle Ebu Câfer'in (Muhammed Bâkır Aleyhisselâm) şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Allah, dünyayı yaratırken ilk önce Kadir Gecesi'ni yarattı. O gecede ilk peygamberi ve ilk vasiyi yarattı.
Her senede, gelecek yıla kadarki bütün meselelerin çözümünün indirileceği bir gece olmasını öngördü.
Kim, bu geceyi inkâr ederse, kuşkusuz Allah'ın (Azze ve Celle) ilmini inkâr etmiş olur. Çünkü hiçbir nebi, resûl ve muhaddes yoktur ki, Cebrail'in başka zamanlarda kendilerine sunduğu kanıtların yanında bu gecede kendilerine sunulan bir kanıtın desteğiyle ortaya çıkmış olmasın."
Dedim ki: "Muhaddeslere de Cebrail veya başka bir melek gelir mi?"
Buyurdu ki: "Cebrail'in nebi ve resûllere (sallallahu aleyhim) indiği hususunda kuşku yoktur. Onların dışında da, dünyanın yaratıldığı günden, yok olacağı güne kadar meleklerin inmiş olmaları kaçınılmazdır.
Yeryüzünde bir hüccet bulunmalıdır. Bu hüccet, yani açıklamalar, söz konusu gecede, Allah'ın kullarından dilediği kimselere inmelidir. Allah'a yemin ederim ki, Ruh ve melekler, Kadir Gecesi'nde emri Âdem'e indirmişlerdir.
Allah'a yemin ederim ki, Âdem öldüğü zaman, onun bir vasisi vardı. Âdem'den sonra gelen bütün peygamberlere de Kadir Gecesi'nde emir inerdi. Ve her peygamber kendi yerine, kendisinden sonra vasisini koyardı.
Allah'a yemin ederim ki, Âdem'den Hz. Muhammed'e (sallallahu aleyhi ve âlihi) kadar bütün peygamberler, Kadir Gecesi'nde 'falan şahsa kendinden sonra vasiyet et' diye emredilir.
Nitekim Allah, özellikle Hz. Muhammed'den (sallallahu aleyhi ve âlini) sonraki emir sahipleri ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur: 'Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hâkim kıldığı gibi, onları da yeryüzüne sahip ve hâkim kılacağını vaad etti... Kim inkâr ederse, işte onlar fâsıklardır.'
Allah diyor ki: 'Sizi ilmimin, dinimin ve Bana yönelik ibadetin, Peygamberden sonraki halifeleri kılacağım. Tıpkı Âdem'den sonra bir peygamber gelinceye kadar, onun için vasileri halifeler kıldığımız gibi. Çünkü onlar Bana kulluk ederler, hiçbir şeyi Bana eş tutmazlar.
Muhammed'den sonra peygamber olmadığına iman ederek Bana ibadet ederler. Kim bunun aksini söylerse, 'İşte onlar fâsıklardır.'
Hz. Muhammed'den sonraki emir sahipleri, ilimle donatılmışlardır ve biz de onlardanız. Bize sorun, eğer size doğruyu söylersek, bundan önce gafil olduğunuz şeyleri itiraf edin. Bizim ilmimize gelince; apaçıktır.
Allah'ın dininin, bizim tarafımızdan, insanlar arasında ihtilâf kalmayacak şekilde zâhir olmasının vaktine gelince, bunun da gece ve gündüzlerin geçmesiyle gelip çatacak bir vakti vardır elbette. Bu vakit gelince din, bütünüyle zâhir olur ve emir yetkisi bir elde birleşir.
Allah'a yemin ederim ki, mü'minler arasında ihtilâf olmaması öngörülmüştür, hükme bağlanmıştır. Bu yüzden mü'minler, insanların üzerinde şahitler kılınmışlardır.
Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi) bizim üzerimize, biz dostlarımız üzerine, dostlarımız da insanlar üzerine şahit olarak görevlendirilmişlerdir. Hükmünde ihtilâf ve çelişki olması veya ilminin arasında çelişki olması, Allah'a (Azze ve Celle) yaraşmaz.
Bir bütün olarak Kadir sûresine ve bizim yaptığımız tefsire iman eden mü'minin, adı geçen sûreye ve bizim tarafımızdan yapılan tefsirine iman etmeyen kimseye üstünlüğü, insanın hayvana üstünlüğü gibidir.
Allah Azze ve Celle, cihad edenler aracılığıyla evlerinde oturanları kâfirlerin tasallutundan kurtardığı gibi, dünyada onunla iman edenleri, inkâr edenlere karşı savunur.
Fakat ben bu zamanda hac, umre ve iyi komşuluktan başka bir cihad şekli bilmiyorum." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.