İmam Bakır’a ‘meşguliyetin nedir’ diye soruldu
‘Canım sana feda olsun. Meşguliyetin nedir, seni ne mahzun ediyor?’
26.09.2023 18:12:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Câbir rivayet eder: "Ebu Câfer'in (a.s.) yanına gittim, buyurdu ki:
'Ey Câbir! Allah'a yemin ederim ki, ben hüzünlüyüm ve benim kalbim meşguldür.'
Dedim ki: 'Canım sana feda olsun. Meşguliyetin nedir, seni ne mahzun ediyor?'
Buyurdu ki: Ey Câbir! Kimin kalbine Allah'ın dini saf ve berrak bir şekilde girerse, artık onun kalbi sadece onunla meşgul olur.
Ey Câbir! Dünya nedir ve ne olabilir ki? O, yediğin bir yemekten ya da giydiğin bir elbiseden yahut beraber olduğun bir kadından ibaret değil midir?
Ey Câbir! Mü'minler dünyaya orada ebedî kalacaklarmış gibi gönül vermezler. Ahirete gideceklerini bir an için akıllarından çıkarmazlar.
Ey Câbir! Ahiret kalıcılık yurdudur. Dünya ise yok oluş ve zeval buluş yurdudur ama dünya ehli gaflet ehlidir.
Mü'minler ise derin kavrayış sahibi olarak düşünce ve ibret alma ehlidirler. Duydukları şeyler, onları Allah'ın zikrine karşı sağır kılmaz.
Gözleri ile gördükleri süsler de onları Allah'ın zikrine karşı kör etmez. Onlar ahiret sevabına kavuşmakla kurtuluşa ermiş kimselerdir. Tıpkı böyle bir bilgiye sahip olmakla kurtuldukları gibi.
Bil ki, ey Câbir! Takva ehli olan insanlar dünyada ihtiyaçları en basit ve en az olan kimselerdir.
Sana en çok yardımcı olan kimseler de onlardır. Seni hatırlar ve sana yardım ederler. Sen unutsan bile onlar seni hatırlarlar.
Allah'ın emirlerini çokça dile getirirler ve Allah'ın emrini çokça yerine getirirler.
Sevgilerini tamamen Allah sevgisi ile sınırlandırmışlardır. Sahiplerine, mâliklerine itaat etmek için dünyayı bir kenara bırakmışlardır.
Allah'a ve Allah sevgisine kalpleri ile bakarlar. Azamet sahibi olmasından ötürü bakılacak şeyin bu olduğunu bilirler.
Dünyada, kısa bir süre için dinlenip sonra göçüp gideceğin bir menzil, bir mola yeri gibi konaklan ya da rüyada sahip olduğunu gördüğün ama uyandığında elinde bir şey olmadığını anladığın bir mal gibi gör.
Sana bu örneği verdim çünkü dünya Allah'ı bilen akıl sahibi kimseler nazarında biraz sonra yok olacak bir gölge gibidir.
Ey Câbir! Allah'ın seni üzerine gözetleyici kıldığı dinini ve hikmetini iyi koru.
Onun, senin yanında bulunan şeylerin dışında, senin O'nun katında olan şeylerinden isteme.
Eğer dünya senin nazarında benim vasfettiğim şekilde değilse, Allah'ın rızasını arayacağın ve kendi kusurlarını görebileceğin bir yere taşınman gerekir.
Ömrüme and olsun! Bir şeyi ihtirasla isteyen nice kimse vardır ki, ona kavuştukları zaman, mutsuz olmuşlardır.
Bir şeyi istemeyen, ondan ısrarla kaçan nice kimse de vardır ki, ona kavuştukları zaman mutlu olmuşlardır.
'Bir de Allah, iman edenleri günahlardan temize çıkarmak, kâfirleri de helak etmek ister' ayetinde bu gerçeğe işaret edilir."
İmam Bâkır'ın (a.s.) bu konudaki bir ikazı da şöyledir:
"Yazıklar olsun sana! Sen hırsızsın! Günah hırsızı; bir şehvet gördüğünde veya günaha ortam hazır olduğunda cehaletle ona doğru koşuyorsun. Sanki Allah seni görüp, gözetmiyor.
Ey cennet tâlibi! Uykun ne kadar uzun, bineğin ne de yorgun ve himmetin ne de zayıftır! Allah bu halinle sana hayır versin!
Ey cehennemden kaçmak isteyen! Neden bineğin hızla seni ona doğru götürüyor? Seni cehenneme götürecek şeyler uğruna ne kadar da gayret ediyorsun!
Evlerin önlerinde sıralanan şu kabirlere bir bakınız. Sıralar birbirine yakın, mezarlarda birbirlerinin kenarlarındadır ama ulaştıkları şeylerde (cennet ve cehennemde) birbirlerinden uzaktırlar. Bunlar onarıp yıktılar; ısınıp ürktüler; mesken edinip kovuldular; ikamet edip göçtüler."
İmam Bâkır dünya ve içindekiler hakkında şöyle buyurmuştur:
"Dünyayı bir saat kalacağın ve sonra da oradan göçüp gideceğin bir menzil veya uykuda hoşnut olup da uyandığında elinde kalmayan bir mal farzet. Bu misali söylemem, Allah'ın tevfîki ile akıl edip amel etmen içindir."
Muhammed b. Müslim rivayet eder: "Ebu Câfer (a.s.) buyurdu ki:
Mal ve mevki sevgisinin mü'minin dinine verdiği zarar, çobansız bir sürüye, biri önden öbürü arkadan dalan iki kurdun verdiği zarardan daha hızlı ve yakıcıdır."
Ebu Hamza rivayet eder: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) buyurdu ki:
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Allah Azze ve Celle buyuruyor ki: İzzetim, celalim, azametim, büyüklüğüm, nurum, yüceliğim ve makamımın yüksekliği hakkı için, kul kendi hevâsını Benim isteğime tercih ettiği zaman, işlerini darmadağın eder, onu şaşkına çeviririm. Dünyasını karmakarışık ederim. Kalbini dünyası ile meşgul ederim ve dünyadan da sadece takdir ettiğimi veririm ona.
İzzetim, celalim, azametim, nurum, yüceliğim ve makamımın yüksekliği hakkı için, kul, Benim isteğimi kendi hevâsına tercih ettiği zaman, onu meleklerimle korurum, gökleri ve yerleri onun rızkının kefili kılarım.
Her tüccarın ticaretinin gerisinde onun lehine olmak üzere Ben bulunurum. O istemediği halde ona dünyadan bol rızık veririm." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
'Ey Câbir! Allah'a yemin ederim ki, ben hüzünlüyüm ve benim kalbim meşguldür.'
Dedim ki: 'Canım sana feda olsun. Meşguliyetin nedir, seni ne mahzun ediyor?'
Buyurdu ki: Ey Câbir! Kimin kalbine Allah'ın dini saf ve berrak bir şekilde girerse, artık onun kalbi sadece onunla meşgul olur.
Ey Câbir! Dünya nedir ve ne olabilir ki? O, yediğin bir yemekten ya da giydiğin bir elbiseden yahut beraber olduğun bir kadından ibaret değil midir?
Ey Câbir! Mü'minler dünyaya orada ebedî kalacaklarmış gibi gönül vermezler. Ahirete gideceklerini bir an için akıllarından çıkarmazlar.
Ey Câbir! Ahiret kalıcılık yurdudur. Dünya ise yok oluş ve zeval buluş yurdudur ama dünya ehli gaflet ehlidir.
Mü'minler ise derin kavrayış sahibi olarak düşünce ve ibret alma ehlidirler. Duydukları şeyler, onları Allah'ın zikrine karşı sağır kılmaz.
Gözleri ile gördükleri süsler de onları Allah'ın zikrine karşı kör etmez. Onlar ahiret sevabına kavuşmakla kurtuluşa ermiş kimselerdir. Tıpkı böyle bir bilgiye sahip olmakla kurtuldukları gibi.
Bil ki, ey Câbir! Takva ehli olan insanlar dünyada ihtiyaçları en basit ve en az olan kimselerdir.
Sana en çok yardımcı olan kimseler de onlardır. Seni hatırlar ve sana yardım ederler. Sen unutsan bile onlar seni hatırlarlar.
Allah'ın emirlerini çokça dile getirirler ve Allah'ın emrini çokça yerine getirirler.
Sevgilerini tamamen Allah sevgisi ile sınırlandırmışlardır. Sahiplerine, mâliklerine itaat etmek için dünyayı bir kenara bırakmışlardır.
Allah'a ve Allah sevgisine kalpleri ile bakarlar. Azamet sahibi olmasından ötürü bakılacak şeyin bu olduğunu bilirler.
Dünyada, kısa bir süre için dinlenip sonra göçüp gideceğin bir menzil, bir mola yeri gibi konaklan ya da rüyada sahip olduğunu gördüğün ama uyandığında elinde bir şey olmadığını anladığın bir mal gibi gör.
Sana bu örneği verdim çünkü dünya Allah'ı bilen akıl sahibi kimseler nazarında biraz sonra yok olacak bir gölge gibidir.
Ey Câbir! Allah'ın seni üzerine gözetleyici kıldığı dinini ve hikmetini iyi koru.
Onun, senin yanında bulunan şeylerin dışında, senin O'nun katında olan şeylerinden isteme.
Eğer dünya senin nazarında benim vasfettiğim şekilde değilse, Allah'ın rızasını arayacağın ve kendi kusurlarını görebileceğin bir yere taşınman gerekir.
Ömrüme and olsun! Bir şeyi ihtirasla isteyen nice kimse vardır ki, ona kavuştukları zaman, mutsuz olmuşlardır.
Bir şeyi istemeyen, ondan ısrarla kaçan nice kimse de vardır ki, ona kavuştukları zaman mutlu olmuşlardır.
'Bir de Allah, iman edenleri günahlardan temize çıkarmak, kâfirleri de helak etmek ister' ayetinde bu gerçeğe işaret edilir."
İmam Bâkır'ın (a.s.) bu konudaki bir ikazı da şöyledir:
"Yazıklar olsun sana! Sen hırsızsın! Günah hırsızı; bir şehvet gördüğünde veya günaha ortam hazır olduğunda cehaletle ona doğru koşuyorsun. Sanki Allah seni görüp, gözetmiyor.
Ey cennet tâlibi! Uykun ne kadar uzun, bineğin ne de yorgun ve himmetin ne de zayıftır! Allah bu halinle sana hayır versin!
Ey cehennemden kaçmak isteyen! Neden bineğin hızla seni ona doğru götürüyor? Seni cehenneme götürecek şeyler uğruna ne kadar da gayret ediyorsun!
Evlerin önlerinde sıralanan şu kabirlere bir bakınız. Sıralar birbirine yakın, mezarlarda birbirlerinin kenarlarındadır ama ulaştıkları şeylerde (cennet ve cehennemde) birbirlerinden uzaktırlar. Bunlar onarıp yıktılar; ısınıp ürktüler; mesken edinip kovuldular; ikamet edip göçtüler."
İmam Bâkır dünya ve içindekiler hakkında şöyle buyurmuştur:
"Dünyayı bir saat kalacağın ve sonra da oradan göçüp gideceğin bir menzil veya uykuda hoşnut olup da uyandığında elinde kalmayan bir mal farzet. Bu misali söylemem, Allah'ın tevfîki ile akıl edip amel etmen içindir."
Muhammed b. Müslim rivayet eder: "Ebu Câfer (a.s.) buyurdu ki:
Mal ve mevki sevgisinin mü'minin dinine verdiği zarar, çobansız bir sürüye, biri önden öbürü arkadan dalan iki kurdun verdiği zarardan daha hızlı ve yakıcıdır."
Ebu Hamza rivayet eder: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) buyurdu ki:
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Allah Azze ve Celle buyuruyor ki: İzzetim, celalim, azametim, büyüklüğüm, nurum, yüceliğim ve makamımın yüksekliği hakkı için, kul kendi hevâsını Benim isteğime tercih ettiği zaman, işlerini darmadağın eder, onu şaşkına çeviririm. Dünyasını karmakarışık ederim. Kalbini dünyası ile meşgul ederim ve dünyadan da sadece takdir ettiğimi veririm ona.
İzzetim, celalim, azametim, nurum, yüceliğim ve makamımın yüksekliği hakkı için, kul, Benim isteğimi kendi hevâsına tercih ettiği zaman, onu meleklerimle korurum, gökleri ve yerleri onun rızkının kefili kılarım.
Her tüccarın ticaretinin gerisinde onun lehine olmak üzere Ben bulunurum. O istemediği halde ona dünyadan bol rızık veririm." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.