İmam Ali’nin konuşmalarından kesitler
Resulüllah (s.a.v.) vefat ettikten sonra İbn-i Abbas ve Ebu Sufyan b. Harb O’na halife olarak biat etmeyi önerdiklerinde yaptığı bir konuşma
25.04.2023 18:40:00
Resulüllah (s.a.v.) vefat ettikten sonra İbn-i Abbas ve Ebu Sufyan b. Harb O'na halife olarak biat etmeyi önerdiklerinde yaptığı bir konuşma:
"... Konuşursam 'yönetimi ele geçirmeyi arzuluyor' derler, susarsam 'ölümden korkuyor' derler.
Bütün olanlardan sonra böyle düşünmek ne kadar yanlış! Allah'a yemin ederim ki, Ebu Tâlib'in oğlu ölüme, bir çocuğun annesinin memesine olan düşkünlüğünden daha düşkündür.
Aksine gizli bir ilim üzerine sarıldım. Eğer onu açsaydım, derin kuyudaki ipler gibi ileri geri sallanırdınız."
Basralılarla ilgili bir konuşma (onları yermesi):
"Kadının askerleri ve hayvanın tâbileriydiniz. (Cemel'de Hz. Aişe'nin bindiği deveyi kastediyor.)
Öfkeyle köpürünce icabet ettiniz. Boğazlanınca kaçtınız. Ahlakınız düşük, ahdiniz ihtilaf, dininiz nifak ve suyunuz tuzludur.
Sizin aranızda ikamet eden günahına karşılık rehindir. Yanınızdan ayrılan ise Rabb'inden bir rahmete kavuşur. Sanki Allah'ın, üstünden ve altından azap gönderdiği ve içindekileri batırdığı bir geminin göğsü gibi olan mescidinizde gibiyim."
Hz. Osman'ın öldürülmesi hakkında yaptığı bir konuşma:
"Bu işi emretmiş olsaydım katil olurdum, yok engellemiş olsaydım yardım eden olurdum.
Bununla birlikte ona yardım eden 'kendisinden daha hayırlı olduğum kimse onu yardımsız bıraktı' diyemez.
Onu yardımsız bırakan da 'benden daha hayırlı kimse ona yardım etmiştir' diyemez.
Size onun durumunu özetleyeyim: Eline yetki geçti, ancak kötü icraatta bulundu. Siz de kaygılandınız. Ancak kötü tepki verdiniz. Ortaya icraat koyan hakkında da, ona tepki veren hakkında da Allah'ın bir hükmü vardır."
Arkadaşlarına yaptığı bir konuşma:
Benden sonra yutağı geniş, karnı büyük bir adam size galip gelecek. (Muaviye kastediliyor) Bulduğunu yer, bulamadığını ister.
Onu öldürün! Ama öldüremeyeceksiniz. Bilmiş olun ki, sizden Bana sövmenizi ve Beni reddetmenizi isteyecek.
Sövmeye gelince, Bana sövün! Bu sövgü, Benim için arınma, sizin için kurtuluştur.
Reddetmeye gelince Beni reddetmeyin. Ben fıtrat üzerine doğdum. İmanda ve hicrette öne geçtim."
Ensar hakkında yaptığı bir konuşma:
"Dediler ki: Resulüllah'ın vefatından sonra Sakife (Kelime manası gölgeliktir) toplantısının haberleri Emirü'l-mü'minin'e ulaşınca, 'Ensar ne dedi?' diye sordu.
'Bizden bir emir, sizden bir emir olsun dediler' cevabını aldı.
'Onlara karşı Resulüllah'ın onların iyilerine iyilik yapılmasını ve kötülerinin ise bağışlanmasını vasiyet etmesiyle delil getirmediniz mi?' diye sordu.
'Bunda onların aleyhine nasıl bir delil var ki?' diye sordular.
Mü'minlerin Emiri 'Eğer emirlik onlarda olsaydı, onlar hakkında vasiyette bulunulmazdı' dedi.
Sonra 'Kureyş ne dedi?' diye sordu.
'Kendilerinin Resulüllah'ın ağacı olmalarıyla delil getirdiler' dediler.
Mü'minlerin Emiri, 'ağacı delil getirdiler ama meyveyi ihmal ettiler' dedi."
Hz. Osman'a biat etmeye kesin karar verdikleri zaman yaptığı bir konuşma:
"Biliyorsunuz ki, Ben halifelik için başkalarından daha çok hak sahibiyim. Allah'a yemin ederim, Müslümanların işleri güvende olduğu sürece onu teslim edeceğim.
Bunda özellikle sadece Bana zulüm vardır. Bu şekilde davranmamın sebebi davranışımın mükâfatını ve faziletini ummam ve rağbet ettiğiniz emirliğin süsüne ve ziynetine karşı olan ilgisizliğimdir."
Ümeyyeoğulları'nın onu, Hz. Osman'ın öldürülmesine katılmakla itham ettiklerini duyduğunda yaptığı bir konuşma:
"Hakkımdaki bilgileri, Ümeyyeoğulları'nın Beni itham etmelerini engellemez mi?
İslamî geçmişim, cahillerin Beni töhmet altında bırakmalarını engellemedi mi?
Allah'ın kendilerine yaptığı nasihat, Benim dilimden daha beliğdir! Ben dinden çıkanların hasmı, şüphecilerin düşmanıyım. Benzer işler Allah'ın Kitabı'nda arz edilir, kullar ise göğüslerindekiyle muhakeme edilir."
Amr b. El-As hakkındaki bir konuşması:
"Nabiğa'nın oğluna hayret! (Amr b. El-As kastediliyor) O, Şamlıların Benim mizahçı ve oyuna dalmış bir insan olduğumu, insanlarla dalga geçtiğimi sanmalarını sağlıyor.
Kuşkusuz o bâtılı söylemiş, günahkâr olarak konuşmuştur. Bilmiş olun ki, sözün kötüsü yalandır. O, konuştuğunda yalan söyler. Söz verdiğinde sözünde durmaz. İstediğinde ısrar eder, kendisinden istendiğinde ise cimri davranır. Ahde ihanet eder, akrabalık ilişkisini keser.
Savaşta bulunursa kılıçlar, alacaklarını almayıncaya kadar en fazla engelleyen ve emreden kendisidir. Böyle olduğunda ise en büyük hilesi, hasmına ayıp yerini bağışlamasıdır.
Not: (Bazı rivayetlere göre Amr, Sıffin Savaşı'nda Hz. Ali ile karşı karşıya gelmiş, Hz. Ali bunun üzerine hamle yapınca, canını kurtarmak için kendisini yere atarak, avret mahallini açmış, Hz. Ali bunun üzerine yüzünü çevirerek ondan uzaklaşmıştır.)
Allah'a yemin olsun ki, ölümü hatırlamak beni oyundan, ahireti unutması ise onu hakkı söylemekten alıkoyuyor. Ü
O, Muaviye'ye kendisine bir atıyye vermesini ve dini terk etme pahasına küçük bir bağışta bulunmasını şart koşmadan biat etmemiştir."
"... Sananlar, dünyanın Ümeyyeoğulları'na bağlandığını, sütünü onlara verdiğini, saflığını onlara getirdiğini, bu ümmetin üzerinden ne kırbacının, ne de kılıcının kaldırılmadığını zannederler.
Bunu zanneden, yalan söylemiştir. Aksine o, yaşamın lezzetlerinden bir damla baldır. Onu bir süre tadarlar, sonra tamamen ağızlarından atarlar." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
"... Konuşursam 'yönetimi ele geçirmeyi arzuluyor' derler, susarsam 'ölümden korkuyor' derler.
Bütün olanlardan sonra böyle düşünmek ne kadar yanlış! Allah'a yemin ederim ki, Ebu Tâlib'in oğlu ölüme, bir çocuğun annesinin memesine olan düşkünlüğünden daha düşkündür.
Aksine gizli bir ilim üzerine sarıldım. Eğer onu açsaydım, derin kuyudaki ipler gibi ileri geri sallanırdınız."
Basralılarla ilgili bir konuşma (onları yermesi):
"Kadının askerleri ve hayvanın tâbileriydiniz. (Cemel'de Hz. Aişe'nin bindiği deveyi kastediyor.)
Öfkeyle köpürünce icabet ettiniz. Boğazlanınca kaçtınız. Ahlakınız düşük, ahdiniz ihtilaf, dininiz nifak ve suyunuz tuzludur.
Sizin aranızda ikamet eden günahına karşılık rehindir. Yanınızdan ayrılan ise Rabb'inden bir rahmete kavuşur. Sanki Allah'ın, üstünden ve altından azap gönderdiği ve içindekileri batırdığı bir geminin göğsü gibi olan mescidinizde gibiyim."
Hz. Osman'ın öldürülmesi hakkında yaptığı bir konuşma:
"Bu işi emretmiş olsaydım katil olurdum, yok engellemiş olsaydım yardım eden olurdum.
Bununla birlikte ona yardım eden 'kendisinden daha hayırlı olduğum kimse onu yardımsız bıraktı' diyemez.
Onu yardımsız bırakan da 'benden daha hayırlı kimse ona yardım etmiştir' diyemez.
Size onun durumunu özetleyeyim: Eline yetki geçti, ancak kötü icraatta bulundu. Siz de kaygılandınız. Ancak kötü tepki verdiniz. Ortaya icraat koyan hakkında da, ona tepki veren hakkında da Allah'ın bir hükmü vardır."
Arkadaşlarına yaptığı bir konuşma:
Benden sonra yutağı geniş, karnı büyük bir adam size galip gelecek. (Muaviye kastediliyor) Bulduğunu yer, bulamadığını ister.
Onu öldürün! Ama öldüremeyeceksiniz. Bilmiş olun ki, sizden Bana sövmenizi ve Beni reddetmenizi isteyecek.
Sövmeye gelince, Bana sövün! Bu sövgü, Benim için arınma, sizin için kurtuluştur.
Reddetmeye gelince Beni reddetmeyin. Ben fıtrat üzerine doğdum. İmanda ve hicrette öne geçtim."
Ensar hakkında yaptığı bir konuşma:
"Dediler ki: Resulüllah'ın vefatından sonra Sakife (Kelime manası gölgeliktir) toplantısının haberleri Emirü'l-mü'minin'e ulaşınca, 'Ensar ne dedi?' diye sordu.
'Bizden bir emir, sizden bir emir olsun dediler' cevabını aldı.
'Onlara karşı Resulüllah'ın onların iyilerine iyilik yapılmasını ve kötülerinin ise bağışlanmasını vasiyet etmesiyle delil getirmediniz mi?' diye sordu.
'Bunda onların aleyhine nasıl bir delil var ki?' diye sordular.
Mü'minlerin Emiri 'Eğer emirlik onlarda olsaydı, onlar hakkında vasiyette bulunulmazdı' dedi.
Sonra 'Kureyş ne dedi?' diye sordu.
'Kendilerinin Resulüllah'ın ağacı olmalarıyla delil getirdiler' dediler.
Mü'minlerin Emiri, 'ağacı delil getirdiler ama meyveyi ihmal ettiler' dedi."
Hz. Osman'a biat etmeye kesin karar verdikleri zaman yaptığı bir konuşma:
"Biliyorsunuz ki, Ben halifelik için başkalarından daha çok hak sahibiyim. Allah'a yemin ederim, Müslümanların işleri güvende olduğu sürece onu teslim edeceğim.
Bunda özellikle sadece Bana zulüm vardır. Bu şekilde davranmamın sebebi davranışımın mükâfatını ve faziletini ummam ve rağbet ettiğiniz emirliğin süsüne ve ziynetine karşı olan ilgisizliğimdir."
Ümeyyeoğulları'nın onu, Hz. Osman'ın öldürülmesine katılmakla itham ettiklerini duyduğunda yaptığı bir konuşma:
"Hakkımdaki bilgileri, Ümeyyeoğulları'nın Beni itham etmelerini engellemez mi?
İslamî geçmişim, cahillerin Beni töhmet altında bırakmalarını engellemedi mi?
Allah'ın kendilerine yaptığı nasihat, Benim dilimden daha beliğdir! Ben dinden çıkanların hasmı, şüphecilerin düşmanıyım. Benzer işler Allah'ın Kitabı'nda arz edilir, kullar ise göğüslerindekiyle muhakeme edilir."
Amr b. El-As hakkındaki bir konuşması:
"Nabiğa'nın oğluna hayret! (Amr b. El-As kastediliyor) O, Şamlıların Benim mizahçı ve oyuna dalmış bir insan olduğumu, insanlarla dalga geçtiğimi sanmalarını sağlıyor.
Kuşkusuz o bâtılı söylemiş, günahkâr olarak konuşmuştur. Bilmiş olun ki, sözün kötüsü yalandır. O, konuştuğunda yalan söyler. Söz verdiğinde sözünde durmaz. İstediğinde ısrar eder, kendisinden istendiğinde ise cimri davranır. Ahde ihanet eder, akrabalık ilişkisini keser.
Savaşta bulunursa kılıçlar, alacaklarını almayıncaya kadar en fazla engelleyen ve emreden kendisidir. Böyle olduğunda ise en büyük hilesi, hasmına ayıp yerini bağışlamasıdır.
Not: (Bazı rivayetlere göre Amr, Sıffin Savaşı'nda Hz. Ali ile karşı karşıya gelmiş, Hz. Ali bunun üzerine hamle yapınca, canını kurtarmak için kendisini yere atarak, avret mahallini açmış, Hz. Ali bunun üzerine yüzünü çevirerek ondan uzaklaşmıştır.)
Allah'a yemin olsun ki, ölümü hatırlamak beni oyundan, ahireti unutması ise onu hakkı söylemekten alıkoyuyor. Ü
O, Muaviye'ye kendisine bir atıyye vermesini ve dini terk etme pahasına küçük bir bağışta bulunmasını şart koşmadan biat etmemiştir."
"... Sananlar, dünyanın Ümeyyeoğulları'na bağlandığını, sütünü onlara verdiğini, saflığını onlara getirdiğini, bu ümmetin üzerinden ne kırbacının, ne de kılıcının kaldırılmadığını zannederler.
Bunu zanneden, yalan söylemiştir. Aksine o, yaşamın lezzetlerinden bir damla baldır. Onu bir süre tadarlar, sonra tamamen ağızlarından atarlar." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)