İmam Ali’nin ilim ve gayb hakkındaki sözleri
O dünyayı kötüleyip, küçümsemişti, onu hor ve basit görmüştü. Allah’ın dünyayı kendisinden -isteğiyle- aldığını ve başkasına küçümseyerek bolca verdiğini biliyordu
06.05.2023 21:24:00
Peygamber hakkında bir konuşma:
"O dünyayı kötüleyip, küçümsemişti, onu hor ve basit görmüştü. Allah'ın dünyayı kendisinden -isteğiyle- aldığını ve başkasına küçümseyerek bolca verdiğini biliyordu.
Kalbiyle ondan uzaklaştı, onu hatırlamayı kendi içinde öldürdü. Gösterişli kıyafetler almamak ya da bir makam temenni etmemek için dünyanın süslerinin gözünün önünden kaybolmasını istedi.
Allah'tan delil göstermek suretiyle mazur olarak Rabbinden tebliğde bulundu, uyarıcı olarak ümmetine nasihat etti, müjdeleyici olarak cennete çağırdı ve sakındırıcı olarak cehennem ile korkuttu.
Biz peygamberlik ağacı, elçiliğin durağı, meleklerin uğrak yeri, ilmin madenleri ve hikmetlerin kaynaklarıyız. Yardımcımız ve sevenimiz rahmet, düşmanımız ve nefret edenimiz ise saldırı bekler."
Ölüm meleğinden ve nefsin ölümünden bahsettiği bir konuşma:
"Bir eve girdiği zaman onu hisseder misin? Yoksa birinin canını aldığı zaman onu görür müsün? Annesinin karnındayken ceninin canını nasıl alır?
Onun yanına annesinin bazı uzuvlarından mı girer? Yoksa ruh, Rabb'inin izniyle mi ona uyar?
Yoksa melek, annesinin içinde onunla beraber mi kalıyor? Kendisi gibi bir mahlûk olan (Ölüm meleğini) nitelemekten aciz olan kişi ilahını nasıl tasvir edebilsin?"
İlim ve gayb hakkındaki bir konuşma:
Adamlarından biri "Ey Mü'minlerin Emiri! Sana gaybın bilgisi verilmiştir" deyince gülerek Kelb kabilesinden olan adama şöyle dedi:
"Ey Kelb'in kardeşi! Bu gayb bilgisi değil, ilim sahibinden öğrenmektir. Gayb bilgisi, kıyamet vakti ve Allah'ın 'Kıyamet vakti hakkındaki bilgi ancak Allah'ın katındadır' ayetinde saydıklarıdır.
Münezzeh olan Allah, rahimde olanın erkek mi, dişi mi, güzel mi çirkin mi, cömert mi, cimri mi, mutsuz mu, mutlu mu olduğunu, cehennemde odun ya da cennette peygamberlerle arkadaş olanı bilir.
Bu Allah'tan başkasının bilemeyeceği gayb bilgisidir. Bunun dışında kalan Allah'ın peygamberine, O'nun da Bana öğrettiği, göğsümün ezberine alması ve kaburgalarımın kaplaması için dua ettiği bilgidir."
İnsanların gıybetini yapmayı yasakladığı bir konuşma:
"Ey Allah'ın kulu! Bir kimseyi günahından dolayı ayıplamakta acele etme! Belki de onun bu günahı bağışlanmıştır. Küçük günah nedeniyle kendinden emin olma! Belki de bu küçük günah için azap göreceksin!
İçinizden bir başkasının ayıbını öğrenen kimse -kendi ayıbını bilmekten dolayı- onu söylemekten kaçınsın. Tersine, başkalarının imtihan edildiği şeylerden muaf tutulduğu için kendisini şükür ile meşgul etsin."
Fitne ile ilgili bir hadis:
Bir adam ayağa kalkarak ona "Ey Mü'minlerin Emiri! Bizi fitneden ve fitneyi Hz. Peygamber'e sorup sormadığından haber ver!" dedi. Bunun üzerine Mü'minlerin Emiri şöyle buyurdu:
"Münezzeh olan Allah, 'İnsanlar imtihandan geçirilmeden, sadece -iman ettik- demekle bırakıverileceklerini mi sandılar?' sözünü indirince anladım ki, Resulüllah aramızda iken imtihan edilmeyeceğiz.
'Ey Allah'ın Resulü Yüce Allah sana haber verdiği bu imtihan nedir?' diye sordum.
'Ey Ali! Ümmetim Benden sonra imtihan edilecek' dedi.
'Ey Allah'ın Resulü! Uhud Savaşı'nda Müslümanlardan şehit olanlar şehit olduğunda, şahadet Benden uzaklaştırılınca ve bu Bana ağır gelince, 'Gözün aydın, şahadet arkandadır, demedin mi?' diye sordum.
Bana, 'Bu, böyle olacak, o durumda nasıl sabredeceksin?' dedi.
O'na, 'Ey Allah'ın Resulü, bu sabrın değil, müjde ve şükrün zamanıdır' dedim.
'Ey Ali! Topluluk mallarıyla sınanacaklar, dinleri ile Rab'lerine minnet edecekler, O'nun rahmetini umacaklar, O'nun gücünden emin olacaklar. O'nun haram kıldığını, yalancı şüphelerle ve gaflete düşürücü arzularıyla helal kılacaklar' dedi.
'Ey Allah'ın Resulü! Bu durumda onları hangi konumda değerlendireceğim. İrtidat konumunda mı yoksa fitne konumunda mı?' diye sordum. 'Fitne konumunda' dedi."
Her söze kulak vermek hakkında bir konuşma:
"Ey insanlar! Kim kardeşinin dininde sağlam ve yolunda isabetli olduğunu bilirse, insanların onun hakkında söylediklerini duymasın!
Bilmiş olun ki, atıcı atar, ok isabet etmez. Söz, haktan sapar bâtılı yok olur. Allah işiten ve şahit olandır. Bilmiş olun ki, hak ile batıl arasında sadece dört parmak vardır."
Kendisine bu sözünün anlamı soruldu. Parmaklarını birleştirerek gözü ile kulağının arasına koyup, şöyle dedi: "Bâtıl, 'duydum' demen, hak ise 'gördüm' demendir."
Cehennemin tarifi:
"... Günahkârlara gelince, onları kötü yurda indirir, ellerini boyunlarına kelepçeler, perçemlerini alınlarına bağlar, onlara katrandan gömlekler ve ateşten elbiseler giydirir. 'İnkâr edenler için ateşten elbiseler biçilmiştir.'
Sıcaklığı artan bir azaptadırlar. Şiddeti, yüksek sesi alevi ve ürkütücü şiddette bir sesi olan ateşte ehlinin üzerine kapatılan bir kapıdadırlar.
Orada ikamet eden ayrılamaz, esiri feda edilemez, prangaları kesilmez. O yurdun bir süresi yok ki son bulsun! Oradakilerin belirlenmiş bir zamanı yok ki bitmiş olsun!" (Prof. Dr. Haydar Baş İmam ali eserinden)
"O dünyayı kötüleyip, küçümsemişti, onu hor ve basit görmüştü. Allah'ın dünyayı kendisinden -isteğiyle- aldığını ve başkasına küçümseyerek bolca verdiğini biliyordu.
Kalbiyle ondan uzaklaştı, onu hatırlamayı kendi içinde öldürdü. Gösterişli kıyafetler almamak ya da bir makam temenni etmemek için dünyanın süslerinin gözünün önünden kaybolmasını istedi.
Allah'tan delil göstermek suretiyle mazur olarak Rabbinden tebliğde bulundu, uyarıcı olarak ümmetine nasihat etti, müjdeleyici olarak cennete çağırdı ve sakındırıcı olarak cehennem ile korkuttu.
Biz peygamberlik ağacı, elçiliğin durağı, meleklerin uğrak yeri, ilmin madenleri ve hikmetlerin kaynaklarıyız. Yardımcımız ve sevenimiz rahmet, düşmanımız ve nefret edenimiz ise saldırı bekler."
Ölüm meleğinden ve nefsin ölümünden bahsettiği bir konuşma:
"Bir eve girdiği zaman onu hisseder misin? Yoksa birinin canını aldığı zaman onu görür müsün? Annesinin karnındayken ceninin canını nasıl alır?
Onun yanına annesinin bazı uzuvlarından mı girer? Yoksa ruh, Rabb'inin izniyle mi ona uyar?
Yoksa melek, annesinin içinde onunla beraber mi kalıyor? Kendisi gibi bir mahlûk olan (Ölüm meleğini) nitelemekten aciz olan kişi ilahını nasıl tasvir edebilsin?"
İlim ve gayb hakkındaki bir konuşma:
Adamlarından biri "Ey Mü'minlerin Emiri! Sana gaybın bilgisi verilmiştir" deyince gülerek Kelb kabilesinden olan adama şöyle dedi:
"Ey Kelb'in kardeşi! Bu gayb bilgisi değil, ilim sahibinden öğrenmektir. Gayb bilgisi, kıyamet vakti ve Allah'ın 'Kıyamet vakti hakkındaki bilgi ancak Allah'ın katındadır' ayetinde saydıklarıdır.
Münezzeh olan Allah, rahimde olanın erkek mi, dişi mi, güzel mi çirkin mi, cömert mi, cimri mi, mutsuz mu, mutlu mu olduğunu, cehennemde odun ya da cennette peygamberlerle arkadaş olanı bilir.
Bu Allah'tan başkasının bilemeyeceği gayb bilgisidir. Bunun dışında kalan Allah'ın peygamberine, O'nun da Bana öğrettiği, göğsümün ezberine alması ve kaburgalarımın kaplaması için dua ettiği bilgidir."
İnsanların gıybetini yapmayı yasakladığı bir konuşma:
"Ey Allah'ın kulu! Bir kimseyi günahından dolayı ayıplamakta acele etme! Belki de onun bu günahı bağışlanmıştır. Küçük günah nedeniyle kendinden emin olma! Belki de bu küçük günah için azap göreceksin!
İçinizden bir başkasının ayıbını öğrenen kimse -kendi ayıbını bilmekten dolayı- onu söylemekten kaçınsın. Tersine, başkalarının imtihan edildiği şeylerden muaf tutulduğu için kendisini şükür ile meşgul etsin."
Fitne ile ilgili bir hadis:
Bir adam ayağa kalkarak ona "Ey Mü'minlerin Emiri! Bizi fitneden ve fitneyi Hz. Peygamber'e sorup sormadığından haber ver!" dedi. Bunun üzerine Mü'minlerin Emiri şöyle buyurdu:
"Münezzeh olan Allah, 'İnsanlar imtihandan geçirilmeden, sadece -iman ettik- demekle bırakıverileceklerini mi sandılar?' sözünü indirince anladım ki, Resulüllah aramızda iken imtihan edilmeyeceğiz.
'Ey Allah'ın Resulü Yüce Allah sana haber verdiği bu imtihan nedir?' diye sordum.
'Ey Ali! Ümmetim Benden sonra imtihan edilecek' dedi.
'Ey Allah'ın Resulü! Uhud Savaşı'nda Müslümanlardan şehit olanlar şehit olduğunda, şahadet Benden uzaklaştırılınca ve bu Bana ağır gelince, 'Gözün aydın, şahadet arkandadır, demedin mi?' diye sordum.
Bana, 'Bu, böyle olacak, o durumda nasıl sabredeceksin?' dedi.
O'na, 'Ey Allah'ın Resulü, bu sabrın değil, müjde ve şükrün zamanıdır' dedim.
'Ey Ali! Topluluk mallarıyla sınanacaklar, dinleri ile Rab'lerine minnet edecekler, O'nun rahmetini umacaklar, O'nun gücünden emin olacaklar. O'nun haram kıldığını, yalancı şüphelerle ve gaflete düşürücü arzularıyla helal kılacaklar' dedi.
'Ey Allah'ın Resulü! Bu durumda onları hangi konumda değerlendireceğim. İrtidat konumunda mı yoksa fitne konumunda mı?' diye sordum. 'Fitne konumunda' dedi."
Her söze kulak vermek hakkında bir konuşma:
"Ey insanlar! Kim kardeşinin dininde sağlam ve yolunda isabetli olduğunu bilirse, insanların onun hakkında söylediklerini duymasın!
Bilmiş olun ki, atıcı atar, ok isabet etmez. Söz, haktan sapar bâtılı yok olur. Allah işiten ve şahit olandır. Bilmiş olun ki, hak ile batıl arasında sadece dört parmak vardır."
Kendisine bu sözünün anlamı soruldu. Parmaklarını birleştirerek gözü ile kulağının arasına koyup, şöyle dedi: "Bâtıl, 'duydum' demen, hak ise 'gördüm' demendir."
Cehennemin tarifi:
"... Günahkârlara gelince, onları kötü yurda indirir, ellerini boyunlarına kelepçeler, perçemlerini alınlarına bağlar, onlara katrandan gömlekler ve ateşten elbiseler giydirir. 'İnkâr edenler için ateşten elbiseler biçilmiştir.'
Sıcaklığı artan bir azaptadırlar. Şiddeti, yüksek sesi alevi ve ürkütücü şiddette bir sesi olan ateşte ehlinin üzerine kapatılan bir kapıdadırlar.
Orada ikamet eden ayrılamaz, esiri feda edilemez, prangaları kesilmez. O yurdun bir süresi yok ki son bulsun! Oradakilerin belirlenmiş bir zamanı yok ki bitmiş olsun!" (Prof. Dr. Haydar Baş İmam ali eserinden)