İmam Ali’nin ihtiyar adamın çocuğu hakkındaki hükmü
Allah, kullarının haklarını kendi haklarına öncü kılmıştır. Kullar haklarını yerine getirmeyi çalışan kimse, Allah’ın haklarının yerine getirmeye çalışan kimse demektir
24.05.2023 19:25:00
Allah, kullarının haklarını kendi haklarına öncü kılmıştır. Kullar haklarını yerine getirmeyi çalışan kimse, Allah'ın haklarının yerine getirmeye çalışan kimse demektir.
İslam
İslam, teslim olmak; teslim, yakîn etmek; yakîn, tasdik etmek; tasdik, ikrar etmek, ikrar, edâ etmek, edâ etmekte amel etmek demektir.
İsraf
Mutedil olmakla israf bırak, bugünden yarını hatırla, malından ihtiyacın miktarınca sakla, artan kısmını ihtiyacın olacağın gün için gönder gitsin (yani, kıyametin için bahşişte bulun).
İsraf edene vay olsun! Hangi şey onun nefsinin ıslah etmekten ve işini derk edip anlamaktan alıkoyup uzaklaştırdı?
İstek/hırs/meyil
Allah katındakileri isteyenin secde ve rükûları çoğalır.
İşler
Öyle bir iş yap ki özür yolun onunla açık kalsın ve delilini onunla ispat edebilesin.
İyiliğe çağırmak ve kötülükten sakındırmak
Doğrusu iyiliğe çağırmak ve kötülükten sakındırmak eceli yakınlaştırmaz, rızkı eksiltmez, ancak sevabı arttırır, mükafatı yüceltir. Bunlardan daha üstünü ise zalim yöneticinin karşısında hakkı söylemektir.
İçinizden biri kötü bir amel görür, bunu eli ve dili ile sakındırmaz da kalbiyle reddeder de Allah, onun bu amelinde samimiyet görürse bu kişi sakındırmış sayılır.
İhsan edenlerin en kötüsü ihsanıyla (başkalarını) minnet altında bırakandır.
Dolandırıcılık yapan adamlar hakkında Hz. Ali'nin hükmü
İki adam, bir kadına gidip yüklüce bir para emanet ediyor ve şöyle diyorlar; "Biz bir yolculuğa çıkıyoruz. Senin yanında emanet dursun. İkimiz geldiğimizde parayı verirsin. Ancak birimiz gelirsek parayı vermeyeceksin."
Bir müddet sonra adamlardan birisi dönüyor ve kadına gelerek diyor ki, "Biz yolculuktan döndük. Ama arkadaşım yolda öldü."
Kadın da kendisinden parasını isteyen adamın anlattıklarına inanarak parayı teslim ediyor.
Bir süre sonra öteki adam gelip kadından parasını istiyor. Kadın durumu olduğu gibi anlatıyor.
Ama adam söz dinlemiyor ve itiraz edip "Olmaz öyle şey, ben paramı isterim" diye diretiyor.
Çaresiz kalan kadın durumu Hz. Ali'ye anlatınca, Hz. Ali adamı çağırtıyor ve aralarında şu konuşma geçiyor:
"Paranızı geri almak için sizin şartınız neydi? İkinizin birlikte gelmesi değil miydi?"
Adam, "evet" dedi. Bunun üzerine Hz. Ali, "Öyleyse git arkadaşını al getir. Paran bende, ikiniz geldiğinizde paranızı teslim edeceğim" dedi.
Adam arkadaşını çağırmak için çıktı ama gidiş o gidiş, bir daha geri gelmedi.
İhtiyar adamın çocuğu hakkındaki hükmü
İhtiyar bir adam bir kadınla evleniyor. İlk gecenin ardından adam ölüyor. Kadın daha sonra hamile kalıyor ve bir oğlan çocuğu doğuruyor.
Adamın oğulları, bu kadını zinayla suçladılar. Olay Hz. Ömer'e götürüldü. Hz. Ömer kadının taşlanmasını emretti.
Kadın taşlanmak üzere götürülürken yolda Hz. Ali'ye rastladı ve ondan yardım istedi, "Ey Peygamberin amcaoğlu, Sana ihtiyacım var."
Hz. Ali sordu; "Nedir derdin?"
Kadın elinde tuttuğu ve halini arz eden mektubu Hz. Ali'ye uzattı. Hz. Ali mektubu okuduktan sonra dedi ki, "Bu kadını bırakın. Onun durumu yarın açıklığa kavuşacaktır." Kadını bıraktılar.
Ertesi gün söz konusu çocukla akranı olan birkaç çocuğu daha karşısına getirtti ve çocuklara yüksek sesle "otur, kalk" talimi yaptırdı.
Diğer çocuklar hemen ayağa kalkarken, o çocuk bir eliyle yere dayanarak ancak kalkıyor veya hiç kalkamıyordu.
Bunun üzerine Hz. Ali, bu çocuğa miras hakkı tanıdı ve onun annesini zina ile suçlayan üvey kardeşlerine de iftira haddi vurdurdu.
Bunun üzerine Hz. Ömer merak edip Hz. Ali'ye, "Sen nasıl anladın bunu" diye sordu.
Hz. Ali dedi ki. "O çocuk ancak elini yere koyarak kalkabiliyordu. Bu da onun yaşlı bir babadan dünyaya geldiğini gösterir."
Bugün genetik ilmi çok yaşlı bir babadan dünyaya gelen çocukların genlerinin zayıf olduğunu ortaya koymuştur.
Hz. Ali bundan on beş asır evvel, genetik ilminin verilerini adlî davalarda kullanabilmiştir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
İslam
İslam, teslim olmak; teslim, yakîn etmek; yakîn, tasdik etmek; tasdik, ikrar etmek, ikrar, edâ etmek, edâ etmekte amel etmek demektir.
İsraf
Mutedil olmakla israf bırak, bugünden yarını hatırla, malından ihtiyacın miktarınca sakla, artan kısmını ihtiyacın olacağın gün için gönder gitsin (yani, kıyametin için bahşişte bulun).
İsraf edene vay olsun! Hangi şey onun nefsinin ıslah etmekten ve işini derk edip anlamaktan alıkoyup uzaklaştırdı?
İstek/hırs/meyil
Allah katındakileri isteyenin secde ve rükûları çoğalır.
İşler
Öyle bir iş yap ki özür yolun onunla açık kalsın ve delilini onunla ispat edebilesin.
İyiliğe çağırmak ve kötülükten sakındırmak
Doğrusu iyiliğe çağırmak ve kötülükten sakındırmak eceli yakınlaştırmaz, rızkı eksiltmez, ancak sevabı arttırır, mükafatı yüceltir. Bunlardan daha üstünü ise zalim yöneticinin karşısında hakkı söylemektir.
İçinizden biri kötü bir amel görür, bunu eli ve dili ile sakındırmaz da kalbiyle reddeder de Allah, onun bu amelinde samimiyet görürse bu kişi sakındırmış sayılır.
İhsan edenlerin en kötüsü ihsanıyla (başkalarını) minnet altında bırakandır.
Dolandırıcılık yapan adamlar hakkında Hz. Ali'nin hükmü
İki adam, bir kadına gidip yüklüce bir para emanet ediyor ve şöyle diyorlar; "Biz bir yolculuğa çıkıyoruz. Senin yanında emanet dursun. İkimiz geldiğimizde parayı verirsin. Ancak birimiz gelirsek parayı vermeyeceksin."
Bir müddet sonra adamlardan birisi dönüyor ve kadına gelerek diyor ki, "Biz yolculuktan döndük. Ama arkadaşım yolda öldü."
Kadın da kendisinden parasını isteyen adamın anlattıklarına inanarak parayı teslim ediyor.
Bir süre sonra öteki adam gelip kadından parasını istiyor. Kadın durumu olduğu gibi anlatıyor.
Ama adam söz dinlemiyor ve itiraz edip "Olmaz öyle şey, ben paramı isterim" diye diretiyor.
Çaresiz kalan kadın durumu Hz. Ali'ye anlatınca, Hz. Ali adamı çağırtıyor ve aralarında şu konuşma geçiyor:
"Paranızı geri almak için sizin şartınız neydi? İkinizin birlikte gelmesi değil miydi?"
Adam, "evet" dedi. Bunun üzerine Hz. Ali, "Öyleyse git arkadaşını al getir. Paran bende, ikiniz geldiğinizde paranızı teslim edeceğim" dedi.
Adam arkadaşını çağırmak için çıktı ama gidiş o gidiş, bir daha geri gelmedi.
İhtiyar adamın çocuğu hakkındaki hükmü
İhtiyar bir adam bir kadınla evleniyor. İlk gecenin ardından adam ölüyor. Kadın daha sonra hamile kalıyor ve bir oğlan çocuğu doğuruyor.
Adamın oğulları, bu kadını zinayla suçladılar. Olay Hz. Ömer'e götürüldü. Hz. Ömer kadının taşlanmasını emretti.
Kadın taşlanmak üzere götürülürken yolda Hz. Ali'ye rastladı ve ondan yardım istedi, "Ey Peygamberin amcaoğlu, Sana ihtiyacım var."
Hz. Ali sordu; "Nedir derdin?"
Kadın elinde tuttuğu ve halini arz eden mektubu Hz. Ali'ye uzattı. Hz. Ali mektubu okuduktan sonra dedi ki, "Bu kadını bırakın. Onun durumu yarın açıklığa kavuşacaktır." Kadını bıraktılar.
Ertesi gün söz konusu çocukla akranı olan birkaç çocuğu daha karşısına getirtti ve çocuklara yüksek sesle "otur, kalk" talimi yaptırdı.
Diğer çocuklar hemen ayağa kalkarken, o çocuk bir eliyle yere dayanarak ancak kalkıyor veya hiç kalkamıyordu.
Bunun üzerine Hz. Ali, bu çocuğa miras hakkı tanıdı ve onun annesini zina ile suçlayan üvey kardeşlerine de iftira haddi vurdurdu.
Bunun üzerine Hz. Ömer merak edip Hz. Ali'ye, "Sen nasıl anladın bunu" diye sordu.
Hz. Ali dedi ki. "O çocuk ancak elini yere koyarak kalkabiliyordu. Bu da onun yaşlı bir babadan dünyaya geldiğini gösterir."
Bugün genetik ilmi çok yaşlı bir babadan dünyaya gelen çocukların genlerinin zayıf olduğunu ortaya koymuştur.
Hz. Ali bundan on beş asır evvel, genetik ilminin verilerini adlî davalarda kullanabilmiştir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)