İmam Ali döneminde fiyatların denetimi ve karaborsacılık
Hz. Ali hilafeti boyunca, çarşı ve pazarlardaki malların fiyatlarıyla ilgilenmiş, zaman zaman esnaf ve tüccarlarla görüşerek fiyatlar hakkında bilgi almıştır
17.04.2023 19:20:00
Hz. Ali hilafeti boyunca, çarşı ve pazarlardaki malların fiyatlarıyla ilgilenmiş, zaman zaman esnaf ve tüccarlarla görüşerek fiyatlar hakkında bilgi almıştır.
Hz. Ali ihtikâr, yani karaborsacılığı şiddetle men eder. O'na göre karaborsacılık vurgun ve stokçuluk gibi istenmeyen fiiller hep insanların hırsından doğar:
"İnsanların çoğunda aşırı hırs ve bencillik vardır. Önemli mal ve emtiayı stok edip zamanı gelince değerinin üstünde bir fiyatla satarak halkın alım gücünü zorlar ve huzursuzluğa sebep olurlar.
Tüm halkı etkileyen bu zarar kapısına göz yummak valiler için büyük bir eksikliktir."
"Stok ve karaborsacılık yapan esnafı aşırı gitmeden ve örnek teşkil edebilecek şekilde derhal cezalandırman gerekir."
Resulüllah'ın ihtikârla ilgili şu hadisi mâlumdur.
"Ancak günahkâr kişi ihtikâra başvurur."
Hz. Ali bir defasında Fırat nehri kıyısına uğramış ve bir tüccar tarafından bekletilen bir miktar gıda maddesine rastlamıştı. O, durumu iyice inceledikten sonra bu malın derhal yakılması için emir verdi.
İdarecilerin Allah'tan korkması
Hz. Ali'ye göre, halkın idaresini üstlenmiş bulunan kimseler, Allah'tan korkmalı, Allah'ın emir ve yasaklarına riayet etme hususunda titizlik göstermelidir.
"Ey Mâlik! Allah'tan korkmalı, emirlerine uymalı ve yasakladığı şeylerden uzak durmalısın. Kur'an-ı Kerim'de açıklanan farzlara uymayı, Sünnet i Seniyye ile olgunlaşıp kâmil bir insan olmayı ilke haline getirmelisin, zira huzur ve mutluluk ilahi ahkâma sıkı sıkıya bağlanmaktan geçer."
Hz. Ali ye göre ancak bu manevî olgunluğa sahip kimseler idarecilik görevinin hakkını verebilirler.
"... Allah'ın günahsız kullarına el uzatmak, tatlı sözlerle onlara güven vermek, onları ciddiye almak ve ruh temizliği ile güçlendirmek gerekir."
"Basit gibi görünen ancak dinî hükümlere ters düşen nefis atını, kement bağı ile bağlamalısın. Zira yüce Allah buyurur ki: 'Nefis daima kötülüğü emredicidir. Meğer Rabb'imin esirgediği bir nefis ola. Rabb'im bağışlayan, esirgeyendir.' (Yusuf: 53).
Allah'ın rahmetinden uzak olan kişi, yasaklanan lezzetlere yönelir ve kötü işler yapma gayreti içine girer."
İdareci nefsine zor gelse de isteklerine gem vurmalı ve helal olmayan şeylerden uzak durmalıdır:
"... Güzel ve faydalı işlere yönelmek. İstek ve arzularına gem vurarak helal olmayan şeylerden uzak durmak. Nefsine zor gelse de dinin emirleri doğrultusunda hareket etmek gerekir."
Hz. Ali namaz kıldırma işinin de o dönemin idarecileri için çok hassas bir görev olduğunu ifade ediyor:
"Ey Mâlik! İmam olarak mihraba çıktığın zaman cemaati bıktırma. Nefret uyandırıcı ve namazı bozucu hareketlerden uzak dur.
Zira insanlar, arasında öyleleri vardır ki hastadır, öyleleri vardır ki, iş sahibidir, belki hacet zuhur etmiştir.
Hz. Peygamber Beni Yemen'e vali olarak gönderdikleri sırada, 'Namazı nasıl kıldıra¬ım?' diye sordum. O da, 'Onlara en zayıflarının namazı gibi namaz kıldır. Ve mü'minlere merhametli ol' diye buyurdular. Sen de bu uygulamayı kendine ölçü almalı ve ona göre davranmalısın."
Hz. Ali'ye göre bir idarecinin Allah ile arasında geçen zamanların en hayırlısı, halkın selameti için çalıştığı anlardır:
"Ey Mâlik! Şunu aklından çıkarma. İyi niyetine denk gelen an ve halkın selameti için ayırdığın zaman seninle Allah arasında geçen zamanların en hayırlısıdır."
Hz. Ali mudarebe (belirli bir malın belirli bir kâr haddi ile ticaret yapacak kişiye verilmesi) konusunda ise şunları söylemektedir:
"Zarar mala aittir, kâr ise anlaşmaya göredir."
Hz. Ali şöyle devam ediyor:
"Ticarette zarar edilirse, zarar mala aittir. Her ikisinin de malı varsa zarar malların oranlarına göredir. Mallar eşitse zarar da yarı yarıyadır. Mallar üçte bir oranındaysa zarar da üçte bir oranında pay edilir."
Şarap satıcılığına karşı tavrı
Hz. Ali şarap satıcılarına karşı son derece sertti. İlam Ebu Ubey- de el-Kasım b. Selam şöyle rivayet ediyor:
"Ali b. Ebi Tâlib Zürare denilen mevkiye baktı ve 'Bu köyün adı ne?' diye sordu.
'Zürare, orada içki satılmaktadır' dediler.
Bunun üzerine oraya yürüyerek gitti ve, 'Ateşi tutuşturun. Orayı yakacağız. Muhakkak ki habis olan habis olanı yer' dedi.
Kâsım b. Selam diyor ki: Köy batı cihetinden ateşe verildi. Ateş, Cebruna'nın bostanına kadar geldi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Hz. Ali ihtikâr, yani karaborsacılığı şiddetle men eder. O'na göre karaborsacılık vurgun ve stokçuluk gibi istenmeyen fiiller hep insanların hırsından doğar:
"İnsanların çoğunda aşırı hırs ve bencillik vardır. Önemli mal ve emtiayı stok edip zamanı gelince değerinin üstünde bir fiyatla satarak halkın alım gücünü zorlar ve huzursuzluğa sebep olurlar.
Tüm halkı etkileyen bu zarar kapısına göz yummak valiler için büyük bir eksikliktir."
"Stok ve karaborsacılık yapan esnafı aşırı gitmeden ve örnek teşkil edebilecek şekilde derhal cezalandırman gerekir."
Resulüllah'ın ihtikârla ilgili şu hadisi mâlumdur.
"Ancak günahkâr kişi ihtikâra başvurur."
Hz. Ali bir defasında Fırat nehri kıyısına uğramış ve bir tüccar tarafından bekletilen bir miktar gıda maddesine rastlamıştı. O, durumu iyice inceledikten sonra bu malın derhal yakılması için emir verdi.
İdarecilerin Allah'tan korkması
Hz. Ali'ye göre, halkın idaresini üstlenmiş bulunan kimseler, Allah'tan korkmalı, Allah'ın emir ve yasaklarına riayet etme hususunda titizlik göstermelidir.
"Ey Mâlik! Allah'tan korkmalı, emirlerine uymalı ve yasakladığı şeylerden uzak durmalısın. Kur'an-ı Kerim'de açıklanan farzlara uymayı, Sünnet i Seniyye ile olgunlaşıp kâmil bir insan olmayı ilke haline getirmelisin, zira huzur ve mutluluk ilahi ahkâma sıkı sıkıya bağlanmaktan geçer."
Hz. Ali ye göre ancak bu manevî olgunluğa sahip kimseler idarecilik görevinin hakkını verebilirler.
"... Allah'ın günahsız kullarına el uzatmak, tatlı sözlerle onlara güven vermek, onları ciddiye almak ve ruh temizliği ile güçlendirmek gerekir."
"Basit gibi görünen ancak dinî hükümlere ters düşen nefis atını, kement bağı ile bağlamalısın. Zira yüce Allah buyurur ki: 'Nefis daima kötülüğü emredicidir. Meğer Rabb'imin esirgediği bir nefis ola. Rabb'im bağışlayan, esirgeyendir.' (Yusuf: 53).
Allah'ın rahmetinden uzak olan kişi, yasaklanan lezzetlere yönelir ve kötü işler yapma gayreti içine girer."
İdareci nefsine zor gelse de isteklerine gem vurmalı ve helal olmayan şeylerden uzak durmalıdır:
"... Güzel ve faydalı işlere yönelmek. İstek ve arzularına gem vurarak helal olmayan şeylerden uzak durmak. Nefsine zor gelse de dinin emirleri doğrultusunda hareket etmek gerekir."
Hz. Ali namaz kıldırma işinin de o dönemin idarecileri için çok hassas bir görev olduğunu ifade ediyor:
"Ey Mâlik! İmam olarak mihraba çıktığın zaman cemaati bıktırma. Nefret uyandırıcı ve namazı bozucu hareketlerden uzak dur.
Zira insanlar, arasında öyleleri vardır ki hastadır, öyleleri vardır ki, iş sahibidir, belki hacet zuhur etmiştir.
Hz. Peygamber Beni Yemen'e vali olarak gönderdikleri sırada, 'Namazı nasıl kıldıra¬ım?' diye sordum. O da, 'Onlara en zayıflarının namazı gibi namaz kıldır. Ve mü'minlere merhametli ol' diye buyurdular. Sen de bu uygulamayı kendine ölçü almalı ve ona göre davranmalısın."
Hz. Ali'ye göre bir idarecinin Allah ile arasında geçen zamanların en hayırlısı, halkın selameti için çalıştığı anlardır:
"Ey Mâlik! Şunu aklından çıkarma. İyi niyetine denk gelen an ve halkın selameti için ayırdığın zaman seninle Allah arasında geçen zamanların en hayırlısıdır."
Hz. Ali mudarebe (belirli bir malın belirli bir kâr haddi ile ticaret yapacak kişiye verilmesi) konusunda ise şunları söylemektedir:
"Zarar mala aittir, kâr ise anlaşmaya göredir."
Hz. Ali şöyle devam ediyor:
"Ticarette zarar edilirse, zarar mala aittir. Her ikisinin de malı varsa zarar malların oranlarına göredir. Mallar eşitse zarar da yarı yarıyadır. Mallar üçte bir oranındaysa zarar da üçte bir oranında pay edilir."
Şarap satıcılığına karşı tavrı
Hz. Ali şarap satıcılarına karşı son derece sertti. İlam Ebu Ubey- de el-Kasım b. Selam şöyle rivayet ediyor:
"Ali b. Ebi Tâlib Zürare denilen mevkiye baktı ve 'Bu köyün adı ne?' diye sordu.
'Zürare, orada içki satılmaktadır' dediler.
Bunun üzerine oraya yürüyerek gitti ve, 'Ateşi tutuşturun. Orayı yakacağız. Muhakkak ki habis olan habis olanı yer' dedi.
Kâsım b. Selam diyor ki: Köy batı cihetinden ateşe verildi. Ateş, Cebruna'nın bostanına kadar geldi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)