Merhaba sevgili okuyucular, yine gece, yine yazının mutfağındayız, ilham beklediğimiz dakikalar. Radyoda bize ilham olabilecek bir ilahi de yok ki birkaç kelimesi bizi bir yerlere götürsün de biz de gittiğimiz yerleri size anlatalım.Bu gece düşündüm, her zaman düşünürüm "Hayatta en çok ne olmak isterdim" diye? Şu sonuca vardım; arif olmak gibisi var mı? İrfan sahibi olmak gibisi? İnsan önce kendinin arifi olmalı imiş. Peki kendinin arifi olmak ne demek? Kendimizi bilmek kendi başımıza başarabileceğimiz bir şey mi? Kendini bilmek insanın en önemli meselesi değil mi? İnsanı kendini bilmeye yönelten en önemli tefekkür biçimi "ölümü tefekkür" olsa gerek. Dünyadaki her şeyin gelip geçici olduğunu düşünmek insanı çok değişik noktalara getirebiliyor. Bir çok kötü duygunun temelinde "uzun emelli olmak" yok mu? Öleceğini aklına getirmeyen insanın yapamayacağı kötülük var mıdır?Mesela Firavun, Nemrut ya da Ebu Cehil ya da günümüzde zulümle payidar olacağını sananlar acaba hiç ölümü tefekkür ettiler mi? Bir gün kara toprağın altına girecekleri düşüncesi beyinlerini meşgul etti mi? Bir gün dillerinin söylemez olacağı, insanların korkup çekinecekleri bir ceset olacakları akıllarına geldi mi? Ölümü tefekkür masiva ile olan bağlarımızı koparmamıza yardım ettiği için daha iyi daha verimli düşünmemizi sağlar. Ölümü tefekkür kendi iç alemimize daha keskin bir bakışla bakmamıza yardımcı olur.Arif olmak ancak arif olanlardan öğrenilebilir çünkü bu tür ilim ve irfan ancak sadırdan sadıra geçer. Nasıl Cebrail (as) ilmi Resulullah Efendimize öğrettiyse? Peygamber Efendimizin (sav) bir sıfatı da öğretmenlik sıfatıdır. O (sav), "canlı Kur'an" olarak güzel ahlakın bütününü sergiliyordu, ashab-ı kiram efendilerimiz de O'nu (sav) örnek alıyorlardı.Bu gün bizim en önemli meselemiz olarak kendini bilme meselesini çözmek için arif olan birileriyle ilgili olmamız ve bir gönül bağını kurup korumamız gerekli. Bir insanın zaruri ihtiyaçlarını sağladıktan sonra en önemli sorunu bir arife yakın olabilmek olmalı. Çünkü bizler kendimizi bilmek için irfana muhtacız. İnsanlar her ne kadar okuyarak da irfan sahibi olabilirlerse de aynel yakin bir örnek belki de onları hakkel yakine götürecek. Yani bir şeyi bilmek başka,görerek anlamak başka yaşamak ise çok daha başka bir şey.Arif olmak için evet ilim ve irfanın yanında edep de gerekiyor. "Haya imandandır" diye bir hadis-i şerif var. Demek ki gerçek arif imanı da kemale ermiş olan insandır. Zaten arifliğin aslı gönül gözleriyle görebilmek, gönül kulağı ile işitebilmek değil midir? Mevla'nın zikri ise gönül aynasını berraklaştıran en iyi temizleyici değil midir? Demek ki arif olmak şuurlu yapılan zikirle de ilgili. Bir arif maksadı daha iyi anlatabilirdi fakat önemli olan anladığımızın yaşandığını görmek ve yaşamak?Daha ne isteriz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Kevser Doyurum / diğer yazıları
- İrfan sofrası / 24.10.2023
- Tecelli / 27.07.2023
- İmam Hüseyin'in kıyamının sebepleri / 24.07.2023
- Kâmil insan, insanlar için bir aynadır / 21.07.2023
- Hayat rehberi Kur'an-ı Kerim / 01.12.2022
- Gaflet ve uyanıklık / 29.11.2022
- Bilinçli olgunlaşma / 26.11.2022
- Hayat memat / 22.11.2022
- Güzel ülkemin güzel insanları / 19.11.2022
- Bir tez olarak Milli Ekonomi Modeli / 26.09.2022
- Tecelli / 27.07.2023
- İmam Hüseyin'in kıyamının sebepleri / 24.07.2023
- Kâmil insan, insanlar için bir aynadır / 21.07.2023
- Hayat rehberi Kur'an-ı Kerim / 01.12.2022
- Gaflet ve uyanıklık / 29.11.2022
- Bilinçli olgunlaşma / 26.11.2022
- Hayat memat / 22.11.2022
- Güzel ülkemin güzel insanları / 19.11.2022
- Bir tez olarak Milli Ekonomi Modeli / 26.09.2022