(dünden devam…)
"6- Bazı müfessirler ise, ayette geçen "akrabalık sevgisi" ifadesini, Peygamberin (s.a.v.) akrabalarını, yani Ehl-i Beyt'ini (a.s.) sevmek şeklinde yorumlamışlar. Bu anlamı destekleyen rivayetler Ehl-i Sünnet kaynaklarında yer almaktadır. Bu ayetin, Ehl-i Beyt'i sevmek ve onları dost edinmek anlamında olduğuna dair rivayetler ise Ehl-i Beyt kaynaklarında çokça yer alır. Gerek Sünni ve gerekse Ehl-i Beyt kaynaklarında yer alan ve Ehl-i Beyt'i sevmenin vacipliğine dair mütevatir düzeyine ulaşmış rivayetler de bu açıklamayı desteklemektedir.
Sekaleyn ve Sefine hadisleri gibi, Resulüllah'tan rivayet edilen, Sünnî ve Ehl-i Beyt kaynaklarında yer alan ve mütevatir derecesinde kabul edilen, Kur'an'ın anlaşılması, dinin temel ve ayrıntı hükümlerinin kavranması ve Kur'an hakikatlerinin açıklanması hususunda Ehl-i Beyt'e başvurulması anlamını ifade eden rivayetler üzerinde yeterince düşünüldüğü zaman, Ehl-i Beyt'i sevmenin vacip kılınmasının ve bunun risaletin ücreti olarak belirlenmesinin, ilmî bir merci kimliğine sahip olmalarından dolayı, insanları onlara doğru yöneltmenin, onlara doğru dönmelerini istemenin sebebi olduğu hususunda en küçük bir kuşku kalmaz.
Dolayısıyla, risaletin ücreti olarak farz kılınmış sevgi, kalıcılığı ve sürekliliği açısından, dinî davetin ötesinde bir olgu değildir. Bu bakımdan, üzerinde durduğumuz bu ayet, ifade ettiği anlam itibariyle, risalete karşılık ücret talep edilmesini olumsuzlayan ayetlerin ifade ettiği anlamla çelişki oluşturmamaktadır. Bu taktirde ayetin anlamı şu şekilde belirginleşmektedir: "Davetime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Şu kadarı var ki, yüce Allah size, mü'minlerin genelini, bu arada Benim akrabalarımı sevmezini vacip kılmıştır. Ben, sizin akrabalarımı sevmenizi, risaletimin bir ücreti olarak kabul ediyorum.
Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: "İman edip de iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, bir sevgi yaratacaktır." (Meryem, 96) "Mü'min erkeklerle mü'min kadınlar da birbirlerinin velileridir."( Tevbe, 71).
Bundan da anlaşılıyor ki, bu yoruma itiraz eden bu davranış, peygamberlik müessesesine yakışmaz. Çünkü bu açıdan bir töhmet mahiyetindedir. "Bilindiği gibi dünyanın peşinde olanların çoğu, bir şey yaparken, buna karşılık olarak çocuklarının ve akrabalarının yararlanacağı bir karşılık isterler" diyenlerin bu değerlendirmeleri yersizdir. Bunun "Sen bunun için onlardan bir ücret istemiyorsun" (Yusuf, 104) ayetinin içeriğiyle de çeliştiği yönündeki yaklaşımları da yanlıştır. Yanlışlığın gerekçesine gelince, bu sevginin ücret olarak nitelendirilmesi ve bu ismin verilmesi, davet açısından bir isimlendirmedir. Gerçekte bu ayet, daha önce de vurguladığımız gibi, risalete karşılık ücret istenmesini olumsuzlayan diğer ayetlerin ifade ettikleri anlamdan fazla bir anlam ifade etmemektedir. Sonra bu sevginin sağladığı yarar da yine kendilerine dönmektedir. Dolayısıyla bu açıdan da nübüvvet müessesesinin töhmet altında kalması söz konusu olamaz. Kaldı ki, üzerinde durduğumuz ayet, Medine döneminde inmiş bir ayettir. Muhataplar da Müslümanlardır. Kendisine iman ettikten, O'nun masumiyetini tasdik ettikten sonra, ilahi masumiyetle hatadan masun kılınan Peygamberlerini, Rablerinden getirdiği bir
husustan dolayı itham etmeleri caiz değildir. Eğer Peygamberlerini bu emirden dolayı itham etmeleri, bunu peygamberliğin şanına yakıştırmaları ve kendilerine böyle bir hitabın yöneltilmiş olmasını uygun görmemeleri caiz olsaydı, bu yaklaşım Kur'an'da yer alan bir çok hitapla ilgili olarak da geçerli olurdu.
Peygamber'e mutlak itaati öngören ayetleri, savaş ganimetlerinin Allah ve Resulü'ne ait olduğuna delalet eden ayetleri, Peygamber'in akrabalarına humus (gelirin beşte biri) vermenin gerekliliğine delalet eden ayetleri, kadınlarla evlilik hususunda Peygamber'e tanınan ayrıcalığı buna örnek verebiliriz. Öte yandan yüce Allah, bir sonra ki ayette bu suçlamayı reddediyor ve şöyle buyuruyor: "Yoksa onlar, Allah'a karşı yalan uydurdu mu derler? Allah dilerse Senin kalbini de mühürler." (Şûra, 23)."
(devam edecek..)
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020