Dün, '3. köprü cinayettir', diyenler 'İstanbul'a yeni bir havalimanı yapma' hayalini kapıldı. Yapacağız, dedikleri alan İstanbul'un akciğerleriydi, su kaynaklarıydı. Uzmanlar bu bölgenin konumuna vurgu yaparak ortaya çıkabilecek sonuçları vurguladılar.
Ama yaptıracağız, dediler ve yaptırdılar. Yaptıkları ihale soru işaretliydi. Yapım bedeli, işletme süreci ve kar garantisi gibi her başlattıkla onlarca soru işareti vardı.
Yapım maliyetinin yüksekliği, iş ölümleri, dolgudan çalmak gibi yapım sürecinde birçok iddialar gündeme geldi. Her şeyin ötesinde ulaşım yoktu bu bölgeye. Bir şekilde onu da haletliler.
Yaptırdılar, bitti. Şöhretli bir açılış yaptılar. Dünyanın üçüncü, Avrupa'nın ise en büyük havalimanı inşa edilmişti. Almanlar kıskançlıktan çatlıyor, Amerikalılar gıpta ile bakıyordu.
'Neydi o Atatürk havalimanındaki kuyruklar! Artık saatler öncesinden havalimanına gelmek zorunda kalmayacaksınız. Otobüslerle havalimanını gezmeyeceksiniz. İsteyen gişelerden, isteyen otomatik mekanizmalardan uçuş kartını alıp, koridordan direk uçağın içine geçecek' demişlerdi.
Az seyahat eden birisi olarak bu sözler aklımda kalmıştı. Geçtiğimiz Perşembe, Trabzon'a gidiş-dönüş bilet aldım. Uçak 7:40'ta. Yedide alandayım. Bagajımda yok. Otomatik uçuş kartı alacağım. Hiç biri çalışmıyor.
İç hatlarda bilet işlemleri için 44 bölüm var ama yarısında çalışan yok. Diğer bölüm ana-baba günü. Herkes uçağım kaçıyor, diye ses yükseltiyor.
Çalışanlar, burada sıra çok, insanları başka bölümlere alalım, diyorlar. Oradan oraya derken, 'kardeşim yarım saat kaldı, uçak kalkacak, ne yapmalıyım' dedim.
'Acil işlemler için D-44'e git'. Gittim. Orada da kuyruk. İki çocuklu bir kadın neredeyse ağlayacak. Uçağı kaçtı. En az 2 bin lira parası gitti. Sıra bana geldi. 'Beyefendi, uçak kapıları kapandı'.
Vatandaşa mini bir miting yaptım: Arkadaşlar! Burayı açarken artık sıra mıra olmayacak, uçak kaçırma, gecikme vs. derdi olmayacak' demediler mi? Neden sesinizi yükselmiyorsunuz? Neden hakkınızı aramıyorsunuz, diye seslendim.
Orada çalışan saç örtülü bir hanım ablam, birilerinin avukatlığını yapmaya soyunda. Neyse ki vatandaştan da tepki gelince sustu.
Ne yapacağız, bu sorun benden kaynaklı değil. Alana giriş saatim, bekleme sürem kayıtlı. Mağdurum.
Efendim! Yapacak bir şey yok. Yeni bilet alacaksınız. Vergileri iade edeceğiz. 580 TL'ye vergisiz bir bilet daha aldım.
Başladık, beklemeye. Susandım. Birkaç büfeye sorum. Pet şişe yani bir buçuk bardak suya 19 lira istediler.
Görevlilere otomatik su alım yerleri yok mu, diye sordum. Bu katta yoklar ama filan bölümlerde damacana sularımız var. Ara ara buldum. Bardak filan yok. Sensorlu musluk. Batının kıskandığı havalimanında avuçla su içtik.
Vakit yaklaştı. Perona gittik. O da ne! Otobüse doldurdular bizi. Başladık alanı turlamaya. Abartmıyorum on dakikaya yakın alanı turladık ve uçağı bulduk. Bindik, gittik.
(Rabbim anne-babalarımızdan razı olsun) Annemi aldım ve İstanbul'a döndük. Uçak kapıları açıldı. O da ne! Yine otobüs yanaşmış. Tıklım tıklım alanda epeyce turladıktan sonra çıkışa geldik.
Bir sonraki havaist 50 dakika sonra. Mecbur taksiye. Sefaköy'e gideceğiz. 'Abi, paralı yoldan mı gideyim, devlet yolundan mı' sorusu.
Devlet yolu 5. Levent'e çıkıyor. Sefaköy nere, Levent nere? Paralı yoldan devam. 180 TL taksiciye, 50 TL'de TFF başkanının yaptırdığı yola bayıldık.
Başta da dediğim gibi hükümete bir kez inandım, başımıza gelmeyen kalmadı, diyecektim ki, son üç günlük manzarayı görünce ucuz atlatmışız, dedim.
Milyarlarca Euro'ya yaptırılan havalimanında insanlar mahsur kalmış. Yerlerde yatıyorlar. Bulabilenler karton mukavvalarda yatıyor.
Hele o çatının çökmesi ise tam bir karizma çiziğiydi. Diğer taraftan İçişleri ve Ulaştırma Bakanın İstanbul havalimanına, Sabiha Gökçen'e inemediler. Ama Atatürk havalimanı açık. Sırf siyasi inatlarından ötürü dört saat havada turlamışlar. Çaresiz kalınca Atatürk havalimanına indiler.
İstanbul'da ise olağanüstü bir durum var. Ama merkezi hükümet, belediye ile gövde gösterisi yapıyor. Birbirlerini suçluyorlar. Olan vatandaşa oluyor. Ne zamana kadar? Vatandaş hakkını savunana kadar.
Şimdi uykularınızı kaçıracak o soruyu sorayım: Biraz fazla kar yağdı, diye İstanbul'da hayat durdu. Beklenen depremde 5-10 üst-alt geçit çöktüğünde halimiz nice olur?
Ama Kanal İstanbul şart!!!
- İktidara gıcıklık olsun diye yazmıyoruz / 19.02.2025
- TÜSİAD neden şimdi konuştu, Apo’yu neden konuşmadı? / 17.02.2025
- Kültür Bakanı kimin kültürünü canlandırıyor? / 16.02.2025
- Ahir zaman hadislerinin muhatabı kim? / 15.02.2025
- Trump severler ters köşe oldu / 14.02.2025
- Hz. Mehdi (a.s) bu gecede dünyaya gelmiştir / 13.02.2025
- Hukuk devletiyiz / 12.02.2025
- Gazze’de rol değişimi / 10.02.2025
- Şara, İsrail’e ne zaman saldıracak? / 09.02.2025