HTŞ'nin arkasındaki ülkeleri açıkladı
Suriye’de son dönemde yaşanan gelişmeleri değerlendiren Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Arslan, çok fazla aktörün devrede olduğu Suriye krizinde, anlık gelişmelere bakarak, geleceğe yönelik öngörüde bulunmanın oldukça güç olduğunu belirtiyor. Arslan, Suriye ordusunu birçok cephede silip süpüren HTŞ'nın ABD, İngiltere, Fransa ve İsrail tarafından desteklendiğini söyledi.
05.12.2024 23:11:00
AHMET TURAN YİĞİT
AHMET TURAN YİĞİT
Üsküdar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. İbrahim Arslan, Suriye'de son dönemde yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Arslan, "Bu noktada, son gelişmelerle dikkatlerin yoğunlaştığı İdlib üzerinde durmak isterim. Suriye'de çatışmasızlık bölgelerinden biri olarak belirlenen İdlib'in nüfusu yaklaşık 4 milyon. Halen çok sayıda rejim muhalifine ev sahipliği yapıyor. Şehir, Ebu Muhammet Colani liderliğindeki Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) tarafından yönetiliyor. HTŞ, 2011'de El Kaide'ye doğrudan bağlı olarak Nusra Cephesi adı altında kuruldu. Grubun lideri Colani, 2016'da El Kaide ile saflarını ayırdı ve benzeri birkaç grupla birleşerek Heyet Tahrir eş-Şam adını alan örgütü kurdu. HTŞ bünyesinde beş farklı örgüt bulunmakta. HTŞ, her ne kadar Batı tarafından terör örgütü olarak görülse de ABD, İngiltere, Fransa ve İsrail tarafından desteklendiği biliniyor. HTŞ, selefi anlayışa sahip radikal bir yapı olarak dikkat çekmesine rağmen, son zamanlarda ılımlı bir görüntü vermeye çalışıyor. Örgütün zaman zaman Türkiye'ye karşı olumsuz ve sert söylemleri olduğu da bir gerçek" diye konuştu.
SMO da HTŞ ile birlikte hareket ediyor
"HTŞ, Türkiye tarafından da terör örgütü olarak tanınıyor" diyen Doç. Dr. İbrahim Arslan, sözlerine şöyle devam etti: "Türkiye'nin kontrolündeki bölgede bulunan ve Suriye Milli Ordusu (SMO) olarak adlandırılan yapı içinde ise irili ufaklı yaklaşık 36 farklı örgüt bulunuyor. Suriye Milli Ordusuna dönüşmeden önce Özgür Suriye Ordusu olarak adlandırılan bu yapı, eğit-donat kapsamında başlangıçta ABD ve Türkiye tarafından teçhiz edildi. Daha sonra, 2015'te, ABD'nin eğit-donat programından çekilmesi üzerine, Türkiye'nin bu grup üzerindeki etkisi arttı. HTŞ ve Suriye Milli Ordusu, Suriye'de rejimin devrilmesini amaçlayan motivasyonla hareket etmekte. 27 Kasım 2024'te İdlib'den Halep istikametine hareket eden örgüt HTŞ olmakla birlikte, Suriye Milli Ordusuna bağlı bir kısım unsurun da bu örgütle birlikte hareket ettiği görülüyor."
HTŞ'yi harekete geçiren esas motivasyon ne?
Suriye'deki hükümetin, Lübnan'da İsrail'e karşı mücadele veren Hizbullah'ın oluşturduğu boşluğu kapatmak üzere Halep'teki güçlerini İsrail'den gelebilecek bir saldırıyı önlemeye yönelik olarak güneye kaydırması ve Halep'i PYD/YPG'ye bırakmasının, İdlib'deki HTŞ unsurları için Halep'in ele geçirilmesine yönelik bir fırsat doğduğu yönünde algılandığını kaydeden Doç. Dr. İbrahim Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü: "ABD'nin 1979'dan bu yana uyguladığı yaptırımlardan dolayı güç durumda bulunan İran'ın; Lübnan'da desteklediği Hizbullah'ın İsrail karşısında 2006'da olduğu gibi tam bir başarı sağlayamaması ve bu örgütün üst düzey 19 yöneticisini İsrail saldırıları sonucunda kaybetmesi nedeniyle bölgedeki etkisi alt düzeye indi. Aynı dönemde Batı silahlarıyla desteklenen Ukrayna karşısında istediği sonucu alamayan Rusya'nın da dikkatini bir başka bölgeye çevirebilecek durumda olmaması, HTŞ tarafından, Suriye rejimine karşı harekete geçilmesi gereken anın geldiğine dair inancı güçlendirdi. Suriye rejimini destekleyen Rusya ve İran'ın içinde bulunduğu zor durum, HTŞ'yi harekete geçiren esas motivasyon olarak görülmektedir."
Bölgede çatışmalar yeniden şiddetlenebilir
HTŞ ile Suriye Milli Ordusunun bir kısmının çok kısa sürede Halep'i ele geçirmesi ve Hama'ya doğru ilerlemesinin yanı sıra, Suriye Milli Ordusu'nun PYD/YPG'nin kontrolünde bulunan Tel Rıfat'ı ele geçirmesinin, "Suriye'de dengeler değişiyor mu?" sorusunu gündeme getirdiğini anlatan Doç. Dr. İbrahim Arslan, "Çok fazla aktörün devrede olduğu Suriye krizinde, anlık gelişmelere bakarak, geleceğe yönelik öngörüde bulunmanın oldukça güç olduğunu belirtmek isterim. Bunun için biraz daha beklemek gerektiğine inanıyorum. Nitekim, bu düşüncemizi doğrular biçimde, 2 Aralık Pazartesi günü Rusya ve İran, Suriye rejimine koşulsuz desteklerini açıkladı. İlave olarak Putin, Suriye'deki Rus güçlerinin komutanını değiştirdi. Bu gelişmelerle birlikte Esad'ın ülkede zorla askere alma uygulamasını başlattığına dair bilgiler gelmekte. Bu durum, bölgede çatışmaların yeniden şiddetleneceğine dair ipuçları vermekte" şeklinde konuştu.
Rusya ve İran'dan Türkiye'ye suçlama
Rusya ve İran'ın, HTŞ ve Suriye Milli Ordusunun bir kısmının birlikte gerçekleştirdiği son harekatın, en azından, Türkiye'nin bilgisi dahilinde gerçekleştiğine inandığını dile getiren Doç. Dr. İbrahim Arslan, şunları söyledi: "HTŞ'nin gerçekleştirdiği ve Esad'ı müzakere masasına oturmaya zorlama potansiyeli olan bu harekâta, Suriye rejimi müttefikleriyle birlikte karşılık vereceğini açıkladı. Rusya ve İran'ın bu yöndeki açıklamalarını birlikte değerlendirdiğimizde, önümüzdeki günlerde, başta Halep olmak üzere HTŞ'ye karşı özellikle yoğun hava saldırılarının başlatılacağını söyleyebiliriz. İsrail güçleriyle birleşmeye yönelik olarak, PYD/YPG'nin de Suriye'nin güneyinden Golan Tepelerine doğru ilerlemesi mümkün. Türkiye, PYD/YPG'nin böyle bir girişimde bulunmasına izin vermeyecektir. İlave olarak Türkiye, Fırat'ın batısında bulunan Münbiç bölgesindeki PYD/YPG'ye karşı da Suriye Milli Ordusu ile bir harekât gerçekleştirebilir. Alandaki gelişmeler ve karşılıklı güven noksanlığı, Astana sürecinin sona erdiğini, ya da alandaki gerçeklikler üzerinden yeni bir kurgunun yapılması gerektiğini göstermekte."