Zeytin Dalı harekatı devam ederken bir bir şehit haberleri gelmeye devam ediyor. Allah (c.c.) Mehmetçiğimizi korusun ve muvaffak eylesin. Daha başka şehit haberleri gelmesin, ocaklara ateş düşmesin inşaallah. Ancak bu harekat öyle kolay ve çabuk bitecek gibi durmuyor görebildiğimiz kadarıyla. Terör tabii ki mücadele edilmesi gereken, ülke güvenliğini tehdit eden bir durum ancak terörle mücadelede askeri yöntemler kadar siyasi ve stratejik yöntemler de önemli ve dikkatle kullanılmalı ki askeri başarı desteklensin.
Eski Başbakanlarımızdan Sayın Ahmet Davutoğlu, bu konuda yazdığı 'Stratejik Derinlik' adlı eserinin 403. sayfasında bu konuyu şöyle ele almış:
"Potansiyeli takriben denk olan dost komşularla diplomasi yürütmek ve gücü yoklanabilen düşman taraflarla savaş yapmak kolaydır. Zor diplomasi, potansiyeli denk olmayan dostlarla girişilen ittifak ilişkilerinde ve mayınlı alanda seyreden gergin komşuluklarda; zor savaş da gücü tam bilinemeyen düşmanlarla ve aniden saf değiştirerek düşman haline gelmiş, dost bilinen müttefiklerle yapılan savaşlarda söz konusu olur. Türkiye'nin diplomatik başarısı Pakistan'la ya da Çin'le yürütülen ilişkilerde değil, Yunanistan'la, Suriye'yle, İran'la, ABD ve Almanya ile yürütülen ilişkilerde belli olur."
Yine aynı sayfada, Suriye ile aramızdaki su sorunundan bahsederken; "Türkiye ile Suriye arasındaki diyalogsuzluk sürdükçe kazanan taraflar Yunanistan ve İsrail olacaktır" diye belirtmiş kitabında.
Birkaç gün önce de Sayın Davutoğlu, Suriye'de son dönemde yaşananları TRT World yayınında değerlendirdi. Davutoğlu'nun "Suriye'yle ilgili hiçbir pişmanlığım yok. Her zaman olduğu gibi son 7 yıldaki Suriye politikamız dürüst, prensipli ve stratejik olmuştur" ifadelerini kullandı.
Demek ki Suriye politikamızı başarılı buluyor. Peki şu an geldiğimiz noktaya bir bakacak olursak Suriye hükümeti ile bizim hükümetimiz direkt olarak ilişki kurmuyor, görüşmüyorlar. Haberleşme genelde Rusya üzerinden gerçekleşiyor. Zeytin Dalı harekatını Suriye hükümetine karşı olan ÖSO ile birlikte yürütüyoruz. Bu esnada bölge Amerika ile Rusya'nın karşı karşıya geldiği, İsrail'in devreye girdiği, İran'ın tehditlerde bulunduğu bir yer haline geldi. Rusya Suriye'yi desteklerken, biz hem ABD ile karşı karşıya gibiyiz, hem hala İncirlik, Kürecik gibi üslerimizi onlara kullandırıyoruz. Bir taraftan da Şii-Sünni ayrımı körükleniyor. Afrin ve çevresini teröristlerden temizlemeye çalışıyoruz ama Kilis ve Reyhanlı'da okullar açılamadı, sürekli bombalar düşüyor ve vatandaşlarımız sokağa çıkmaya korkuyorlar. İmkanı olanlar çevre illere gidiyor. Son 7 yıl zarfında Türkiye'ye yerleşen 3,5 milyon Suriyeli mülteci ile yaşadığımız sorunlara burada hiç girmiyorum.
Sizce de bu durumda bir çelişki yok mu? Sayın Davutoğlu gelinen bu noktada uyguladıkları stratejileri doğru buluyor ve pişmanlık duymuyorsa, ya yazdığı kitaptaki görüşlerinde samimi değildi ya da bu söylediklerinde samimi değil. Yoksa şöyle mi demeliyiz: 'Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma!'
Eski Başbakanlarımızdan Sayın Ahmet Davutoğlu, bu konuda yazdığı 'Stratejik Derinlik' adlı eserinin 403. sayfasında bu konuyu şöyle ele almış:
"Potansiyeli takriben denk olan dost komşularla diplomasi yürütmek ve gücü yoklanabilen düşman taraflarla savaş yapmak kolaydır. Zor diplomasi, potansiyeli denk olmayan dostlarla girişilen ittifak ilişkilerinde ve mayınlı alanda seyreden gergin komşuluklarda; zor savaş da gücü tam bilinemeyen düşmanlarla ve aniden saf değiştirerek düşman haline gelmiş, dost bilinen müttefiklerle yapılan savaşlarda söz konusu olur. Türkiye'nin diplomatik başarısı Pakistan'la ya da Çin'le yürütülen ilişkilerde değil, Yunanistan'la, Suriye'yle, İran'la, ABD ve Almanya ile yürütülen ilişkilerde belli olur."
Yine aynı sayfada, Suriye ile aramızdaki su sorunundan bahsederken; "Türkiye ile Suriye arasındaki diyalogsuzluk sürdükçe kazanan taraflar Yunanistan ve İsrail olacaktır" diye belirtmiş kitabında.
Birkaç gün önce de Sayın Davutoğlu, Suriye'de son dönemde yaşananları TRT World yayınında değerlendirdi. Davutoğlu'nun "Suriye'yle ilgili hiçbir pişmanlığım yok. Her zaman olduğu gibi son 7 yıldaki Suriye politikamız dürüst, prensipli ve stratejik olmuştur" ifadelerini kullandı.
Demek ki Suriye politikamızı başarılı buluyor. Peki şu an geldiğimiz noktaya bir bakacak olursak Suriye hükümeti ile bizim hükümetimiz direkt olarak ilişki kurmuyor, görüşmüyorlar. Haberleşme genelde Rusya üzerinden gerçekleşiyor. Zeytin Dalı harekatını Suriye hükümetine karşı olan ÖSO ile birlikte yürütüyoruz. Bu esnada bölge Amerika ile Rusya'nın karşı karşıya geldiği, İsrail'in devreye girdiği, İran'ın tehditlerde bulunduğu bir yer haline geldi. Rusya Suriye'yi desteklerken, biz hem ABD ile karşı karşıya gibiyiz, hem hala İncirlik, Kürecik gibi üslerimizi onlara kullandırıyoruz. Bir taraftan da Şii-Sünni ayrımı körükleniyor. Afrin ve çevresini teröristlerden temizlemeye çalışıyoruz ama Kilis ve Reyhanlı'da okullar açılamadı, sürekli bombalar düşüyor ve vatandaşlarımız sokağa çıkmaya korkuyorlar. İmkanı olanlar çevre illere gidiyor. Son 7 yıl zarfında Türkiye'ye yerleşen 3,5 milyon Suriyeli mülteci ile yaşadığımız sorunlara burada hiç girmiyorum.
Sizce de bu durumda bir çelişki yok mu? Sayın Davutoğlu gelinen bu noktada uyguladıkları stratejileri doğru buluyor ve pişmanlık duymuyorsa, ya yazdığı kitaptaki görüşlerinde samimi değildi ya da bu söylediklerinde samimi değil. Yoksa şöyle mi demeliyiz: 'Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma!'
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020