İnsanoğlunun en fazla çekindiği şeylerden biri de kınanmaktır. Yani işlediği bir hata ya da yapmadığı bir görev karşısında kınanma korkusu insanın istemediği ve mahcub olduğu durumdur. Bu da derecelerle ifade edilir. Örnek olarak, hırsızlık yapan ve cinayet işleyen kişinin kınanması farklıdır. Dersini yapmayan öğrenciyle derse geç gelen öğrencinin kınanması farklıdır. Birisi azar olarak geçiştirilirken diğeri ceza-i müeyyide ile sonuçlanacaktır.
Burada önemli olan yaşadığımız şu fani dünyada Cenab-ı Hakkın rızasına uygun amel edebilme gayreti olmalıdır. Yani önemli olan ihlas üzere olma gayretidir. Mesela biz Müslümanlara farz olan, dinin direği olan namaz ibadetini ele alalım . Cenab-ı Allah, Bakara suresi 3. ayette namaz kılanları överken, "Namazlarını dosdoğru kılanlar" şeklinde dikkati çekiyor. Maun suresinde ise, "Vay o namaz kılanların haline ki, yetimi doyurmayan, zekat vermeyen gösteriş için namaz kılanlar"ı kınıyor.
İşte ihlas ve samimiyet bu ölçüde mevcut. Namazla ilgili bir ayette övgü diğer ayette ise tehdit ve kınama var. Esasında ikisi de namaz kılıyor fakat biri mükafat diğeri mücazat ile karşı karşıya.
Bir de Cenab-ı Hakkın ayetlerini ve Hz. Peygamber'in sünnetlerini anlatma gayesinde olan topluluklar var. Bu insanlar İslam tarihi boyunca hep var olmuş ve dönemlerinde daima hakkı anlatmışlardır. Yine ayetle misal verelim. Maide suresi 54. ayette buyurulduğu üzere, "Onlar ki hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmezler."
Ayette işaret edilen zümre aslında bugün de insanlık aleminde hakkı haykırıyor. Onların Cenab-ı Hakkın rızası dışında hiçbir beklentileri olmadığı için hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmezler. Kıstas ve ölçüleri ise daima milli ve manevi değerlerimizdir. Hatta öyle ki, diğer insanlar onlardaki samimiyeti-ihlası anlayamazlar bile.
Neden derseniz?
Kalp aynasındaki leke ve kirler gerçeğin önüne perde oluyor da ondan. Yazı başında verdiğimiz örnekten hareketle ikisi de namaz kılıyor; biri Cenab-ı Hakkın övgüsüne mazhar olurken, diğeri tehdit ve kınama alıyor. Aslında fark o kadar fazla ki kıyaslama bile kabul etmez. Birisi gösteriş ve cimrilik yaparken, diğer gurup Allah'ın rızasını kazanma gayretinde.
Bu her meselede böyledir. Hiçbir menfaat ve beklenti içinde olmayan bu topluluk kendilerini kınamak isteyenlerin kınamasından elbette korkmayacaktır, korkmuyor da. Çünkü onlar meselelere Allah'ın rızası ve Hakkın ölçüsüyle bakarlar.
Ne mutlu Cenab-ı Hakkın rızasını kazanmak uğruna hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan mü'minlere?
Burada önemli olan yaşadığımız şu fani dünyada Cenab-ı Hakkın rızasına uygun amel edebilme gayreti olmalıdır. Yani önemli olan ihlas üzere olma gayretidir. Mesela biz Müslümanlara farz olan, dinin direği olan namaz ibadetini ele alalım . Cenab-ı Allah, Bakara suresi 3. ayette namaz kılanları överken, "Namazlarını dosdoğru kılanlar" şeklinde dikkati çekiyor. Maun suresinde ise, "Vay o namaz kılanların haline ki, yetimi doyurmayan, zekat vermeyen gösteriş için namaz kılanlar"ı kınıyor.
İşte ihlas ve samimiyet bu ölçüde mevcut. Namazla ilgili bir ayette övgü diğer ayette ise tehdit ve kınama var. Esasında ikisi de namaz kılıyor fakat biri mükafat diğeri mücazat ile karşı karşıya.
Bir de Cenab-ı Hakkın ayetlerini ve Hz. Peygamber'in sünnetlerini anlatma gayesinde olan topluluklar var. Bu insanlar İslam tarihi boyunca hep var olmuş ve dönemlerinde daima hakkı anlatmışlardır. Yine ayetle misal verelim. Maide suresi 54. ayette buyurulduğu üzere, "Onlar ki hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmezler."
Ayette işaret edilen zümre aslında bugün de insanlık aleminde hakkı haykırıyor. Onların Cenab-ı Hakkın rızası dışında hiçbir beklentileri olmadığı için hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmezler. Kıstas ve ölçüleri ise daima milli ve manevi değerlerimizdir. Hatta öyle ki, diğer insanlar onlardaki samimiyeti-ihlası anlayamazlar bile.
Neden derseniz?
Kalp aynasındaki leke ve kirler gerçeğin önüne perde oluyor da ondan. Yazı başında verdiğimiz örnekten hareketle ikisi de namaz kılıyor; biri Cenab-ı Hakkın övgüsüne mazhar olurken, diğeri tehdit ve kınama alıyor. Aslında fark o kadar fazla ki kıyaslama bile kabul etmez. Birisi gösteriş ve cimrilik yaparken, diğer gurup Allah'ın rızasını kazanma gayretinde.
Bu her meselede böyledir. Hiçbir menfaat ve beklenti içinde olmayan bu topluluk kendilerini kınamak isteyenlerin kınamasından elbette korkmayacaktır, korkmuyor da. Çünkü onlar meselelere Allah'ın rızası ve Hakkın ölçüsüyle bakarlar.
Ne mutlu Cenab-ı Hakkın rızasını kazanmak uğruna hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan mü'minlere?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
H. İbrahim TALAY / diğer yazıları
- Kısır politika ve milli siyaset / 31.05.2020
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018