Medya gerçekten de beni şaşırtmadı. AKP lideri Erdoğan'ın dünkü grup konuşmasının özünü değil, ABD'ye göstermelik efelenmeler içeren ambalaj kısmını öne çıkardılar.
Manşetlere "Erdoğan'dan ABD'ye rest", "hassasiyetlerimiz dikkate alınsın", "Ankara direniyor", "Erdoğan'dan ABD'ye uyarı" başlıklarını çektiler.
Erdoğan'ın konuşmasını anlamadıkları için değil, bilakis köşe yazılarında "ABD'ye hayır demediği için" göklere çıkarırken, manşetlerle halkı yanılttılar.
Erdoğan'ın ambalajlı söylemlerini öne çıkarıp "vekillere aman sakın popülizme aldanmayın, tarihin yazımına ABD ile birlikte iştirak edin" sözlerini unutturdular.
Erdoğan, konuşmasında "eğer bu bayramı savaşsız geçirdiysek bunda bizim payımız var" diyor. O halde soralım: Çok iyi, demek ki savaşı önleyecek gücünüz var. O halde önleyin şu savaşı. En azından bu kirli savaşa ülkemizi bulaştırmayın olmaz mı?
Ve eğer aksini yapar da bu kirli savaşa 5-10 milyar dolar karşılığında ülkemizi sokarsanız bunun vebali size ait olmaz mı?
Yoksa gücünüz sadece savaşı bir kaç gün ertelemeye mi yetiyor?
Yine AKP lideri Erdoğan, "hiç kimse bizden Türkiye'nin geçici sıkıntı ve darboğazlarına endekslenmiş bir karar ve tutum beklemesin. Hiç kimse Türkiye'nin yarınını ipotek altına sokacağımızı beklemesin" diye ABD'ye caka satıyor.
Eğer bu sözler ABD'den daha çok para koparmak için sarfedilen "uyanık tüccar sözleri" değil de ciddi bir devlet adamı sözü ise gereğini yapın.
O halde niçin AKP'li vekiller, "ne yapalım geçmiş iktidarlar Türkiye'yi borç batağına saplamış. Bundan dolayı ABD'ye hayır dememiz mümkün değil" mazeretine sığınıyorlar?
Baykal'ın dediği gibi iktidar müsamere oynuyor.
Herkes biliyor ki Cumhurbaşkanı Sezer dışında herkes ve özellikle AKP lideri Erdoğan ABD ile birlikte savaşa girmekten yana.
İsterseniz müsamerenin sonunu ABD yönetiminin ve bir o kadar da AKP yönetiminin "sırlar odasına" destursuz girebilen gazeteci Cengiz Çandar'dan dinleyelim:
"Tayyip Erdoğan'ın tavrı ise tümden farklı (ABD ile işbirliğinden yana). Dünkü önemli grup konuşmasının ambalajını bir yana bıraktığımızda can alıcı nokta, gruba yönelik "ya sürecin dışındaki seyirci kalabalıklardan olacaksınız; ya da sürecin (yani savaşın) içine girip metnin (yani tarihin) yazılmasında rol alacaksınız" şeklindeki "hayati" bir seçim ortaya koymasıydı. Popülizm ve tribünlere oynamayı (yani halkın sesine kulak vermeyi) bir yana bırakmaya davet etmesiydi."
Manşetlere "Erdoğan'dan ABD'ye rest", "hassasiyetlerimiz dikkate alınsın", "Ankara direniyor", "Erdoğan'dan ABD'ye uyarı" başlıklarını çektiler.
Erdoğan'ın konuşmasını anlamadıkları için değil, bilakis köşe yazılarında "ABD'ye hayır demediği için" göklere çıkarırken, manşetlerle halkı yanılttılar.
Erdoğan'ın ambalajlı söylemlerini öne çıkarıp "vekillere aman sakın popülizme aldanmayın, tarihin yazımına ABD ile birlikte iştirak edin" sözlerini unutturdular.
Erdoğan, konuşmasında "eğer bu bayramı savaşsız geçirdiysek bunda bizim payımız var" diyor. O halde soralım: Çok iyi, demek ki savaşı önleyecek gücünüz var. O halde önleyin şu savaşı. En azından bu kirli savaşa ülkemizi bulaştırmayın olmaz mı?
Ve eğer aksini yapar da bu kirli savaşa 5-10 milyar dolar karşılığında ülkemizi sokarsanız bunun vebali size ait olmaz mı?
Yoksa gücünüz sadece savaşı bir kaç gün ertelemeye mi yetiyor?
Yine AKP lideri Erdoğan, "hiç kimse bizden Türkiye'nin geçici sıkıntı ve darboğazlarına endekslenmiş bir karar ve tutum beklemesin. Hiç kimse Türkiye'nin yarınını ipotek altına sokacağımızı beklemesin" diye ABD'ye caka satıyor.
Eğer bu sözler ABD'den daha çok para koparmak için sarfedilen "uyanık tüccar sözleri" değil de ciddi bir devlet adamı sözü ise gereğini yapın.
O halde niçin AKP'li vekiller, "ne yapalım geçmiş iktidarlar Türkiye'yi borç batağına saplamış. Bundan dolayı ABD'ye hayır dememiz mümkün değil" mazeretine sığınıyorlar?
Baykal'ın dediği gibi iktidar müsamere oynuyor.
Herkes biliyor ki Cumhurbaşkanı Sezer dışında herkes ve özellikle AKP lideri Erdoğan ABD ile birlikte savaşa girmekten yana.
İsterseniz müsamerenin sonunu ABD yönetiminin ve bir o kadar da AKP yönetiminin "sırlar odasına" destursuz girebilen gazeteci Cengiz Çandar'dan dinleyelim:
"Tayyip Erdoğan'ın tavrı ise tümden farklı (ABD ile işbirliğinden yana). Dünkü önemli grup konuşmasının ambalajını bir yana bıraktığımızda can alıcı nokta, gruba yönelik "ya sürecin dışındaki seyirci kalabalıklardan olacaksınız; ya da sürecin (yani savaşın) içine girip metnin (yani tarihin) yazılmasında rol alacaksınız" şeklindeki "hayati" bir seçim ortaya koymasıydı. Popülizm ve tribünlere oynamayı (yani halkın sesine kulak vermeyi) bir yana bırakmaya davet etmesiydi."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014