Cumhur İttifakı'nı oluşturan AKP, MHP ve BBP'den hemen hemen her açıklamalarında muhalefetteki altı partinin oluşturduğu 6'lı Masa'yı HDP'yle gizli ortaklık yapmakla suçluyorlardı.
Bu suçlamaları yöneltenlerin kulakları, 6'lı Masa'daki partilerden gelen bu iddiayı yalanlayan açıklamalarına ise tıkalıydı.
Ancak gelin görün ki, başörtüsü ve aile kurumu ile ilgili Anayasa değişikliği için oluşturulan bir AKP heyeti kısa süre önce Meclis'te HDP grubuna bir ziyaret gerçekleştirdi.
Bu ziyaretin MHP'de rahatsızlık oluşturduğu iddiaları TBMM kulislerinde konuşuluyordu, ancak herkes emin olmak için MHP lideri Devlet Bahçeli'nin dünkü grup toplantısında yapacağı konuşmayı bekliyordu.
Çünkü Ekim ayı başındaki bir konuşmasında Bahçeli, HDP, PKK'nın ikmal organı, terörist sevk zincirinin ilk halkasıdır. HDP eşittir PKK'dır, YPG'dir, PYD'dir. HDP'ye destek PKK'ya destek, HDP ile ortaklık PKK ile ortaklık, HDP'yi meşru görmek, analara zulümdür" şeklinde konuşmuştu.
Bu sözlerin sahibi Bahçeli, dünkü grup toplantısında, "AKP heyetinin Meclis'te grubu bulanan partilerle görüşmesi son derece doğru ve doğaldır. Bizim gözümüzde HDP neyse, CHP de odur. Biz kiminle görüşüldüğüne değil, makul ve demokratik çözümün nasıl olacağına bakıyoruz" şeklinde konuştu.
HDP hakkında bir ay arayla sözlenmiş birbiriyle 180 derece zıt bu sözlerden sonra 'HDP eşittir PKK'dır' sözünün sahibi Sayın Bahçeli, şu sorulara acaba nasıl yanıt verir;
Böyle bir partiyle "makul ve demokratik" bir çözümü konuşmak doğru mu?
HDP'yle AKP'nin böyle görüşmeler yapması MHP'ye makul geliyorsa muhalefetin görüşmesi neden makul görülmüyor?
Sayın Bahçeli'nin bu sorulara yanıtını gerçekten merak ediyorum.
Öte yandan AKP'nin başörtüsü ve aile kurumu ile ilgili Anayasa değişikliği gündemini HDP'yle görüşmenin kılıfı olarak kullandığı kanısındayım.
AKP cephesi, HDP'yle görüşmeyi kamuoyuna 'başörtüsü için fedakârlık' şeklinde yutturabileceğini düşünüyor olmalı. Oysa perde arkasında 2023 seçimleri için HDP'nin örtülü desteğini almak amacı saklanıyor.
Yani sizin anlayacağınız iktidardaki İslamcı politikacılar başörtüsünü siyasi emellerine ulaşmak için bir araç olarak yine kullanıyorlar.
Bu bağlamda AKP-HDP görüşmesinden sonra iktidar cephesinden gelen açıklamalar hayli dikkat çekici.
HDP'ye yapılan ziyaretin fotoğrafını sosyal medya hesabından paylaşan AKP MKYK üyesi Orhan Miroğlu, "Fotoğrafa, 'Türkiye Yüzyılı' vizyonu üzerinden de bakılabilir. Yeter ki, HDP karşısına çıkan fırsatları, bu defa da ıskalamasın" ifadelerini kullanmıştı.
İsveç, Türkiye'ye neden dayı diyor?
İsveç'in çiçeği burnunda Başbakanı Ulf Kristersson, NATO üyelik başvurusuna ilişkin görüşmeler için Türkiye'ye geldi.
Türkiye ve Macaristan dışında tüm NATO müttefikleri, Finlandiya ve İsveç'in katılım protokollerini meclisten geçirmiş durumda. Ankara, "terörle aralarına mesafe koymaları" konusundaki taleplerinin karşılanmaması durumunda bu iki ülkenin NATO üyeliğini desteklemeyeceklerini açıklamıştı.
Finlandiya ve İsveç ile Türkiye arasında, İspanya'da düzenlenen NATO Zirvesi'nde Türkiye'nin endişelerini gidermeye yönelik "üçlü muhtıra" imzalanmıştı.
Kristersson, dün Beştepe'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'la yapacağı görüşme öncesinde yaptığı açıklamalarda, İsveç'in söz konusu muhtırayı sonuna kadar uygulayacağını ve terör örgütleriyle (PKK/PYD) diyaloğa girmeyeceklerini söyledi.
Geçtiğimiz günlerde de Türkiye'nin güvenlik endişelerini gidermek için çabaları artıracaklarını ifade eden İsveçli başbakan, bunun gereklerini NATO üyeliğinden sonra da yerine getireceklerini açıklamıştı.
Kristersson'ın bu sözleri bana, güçlük çıkaran kişileri işini yaptırıncaya pohpohlamak anlamına gelen "köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı demek" sözünü hatırlattı.
İsveç ve de elbette Finlandiya, Türkiye'den istediklerini aldıktan sonra bugün verdikleri sözlerin hiçbirisini hatırlayacaklar emin olun.
Sorun şu ki, onların köprüyü geçerken verdikleri sözlerin onlar için hiçbir bağlayıcılığı yokken, bizim bu iki ülkeyi NATO'ya katılımı için atacağımız imza hep geçerli olacak ve her zaman elimizi kolumuzu bağlayacak.
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024