Kim olursa olsun bir insanı anlamak için önce onu doğru anlamaya niyetli olmak şarttır. Bunun için de önyargılı olmamak olmazsa olmaz kaçınılmaz bir zarurettir. Sonra tanımak ve anlamak istediğimiz insanın söylediklerine ve yaptıklarına bakmak gerekir.
Onun emsallerinden farklı ve üstün olduğunu anlamak için de her iki tarafın şartlarını, imkânlarını ve nihayet ülkeye ve ülke, meselelerine getirdiği zararları ve kârları da mukayese etmek lazım.
Herkes elini vicdanına koyarak ülkemizin bugün içinde bulunduğu siyasî, iktisadî, hukukî, sosyal ve kültürel sıkıntıları ve bunların müsebbiplerini doğru olarak ortaya koyarsa o zaman Haydar Hoca gerçeğini anlamak çok daha kolay ve gerçekçekçi olur.
Yıllarını öncelikle ülkemizin ve insanımızın meseleleri üzerine araştırmalarla, incelemelerle, çözüm ve çare arayışları ile geçiren Prof. Dr. Haydar Baş'ın hem meselelerin teşhisinde ve tespitinde ve hem de çözüm ve çarelerinde isabet etmesi kadar tabiî bir şey olamaz.
Bir ilahiyatçı olarak dini anlama ve yaşamadaki hassasiyeti, bir düşünce, fikir ve ilim adamı olarak ülke ve dünya meselelerine derinlemesine bakışı, bir iş adamı ve sanayici olarak ülkemizin ekonomik kalkınması için hazırladığı projeler ve bir Müslüman Türk aydını olarak da devlet ve millet olarak karşı karşıya getirildiğimiz tehlikelere olan duyarlılığı ve bunların hal çareleri olarak öne sürdüğü fikirler her türlü takdirin üstündedir.
İşte Haydar Hoca'yı anlamak için biraz da bu meselelere duyarlı olmak gerekir. Yani Haydar Hoca'yı anlamak için biraz devlet sevgisi, biraz vatan aşkı, biraz millet inancı olmak şarttır. Veya en azından maceraperest olmamak gerekir.
Yani devleti, milleti, vatanı anlamada güçlük çekenler veya kendilerine göre anlayanlarla maceraperest olanlar Haydar Hoca'yı anlayamazlar.
"Soğanın acısını yiyen değil doğrayan bilir" gerçeğinden yola devam edersek devleti, milleti, vatanı, millî ve manevî değerleri hiçe sayanlar, batıya peşkeş çekenler, kendi maceralarına kurban edenler bütün bu değerleri nasıl anlıyorlarsa Haydar Hoca'yı da öyle anlamaları kaçınılmazdır.
O halde ya Prof. Dr. Haydar Baş'ı çok yakınen ve doğru olarak tanıyıp ülke ve dünya meselelerine öyle bakacaksın... Ya da ülke ve dünya meselelerini bunların temelindeki gerçekleri çok iyi görüp çözümün ve çarenin Haydar Hoca'da olduğunu anlayacaksın.
Meraklıları ve ilgilileri için bir ipucu vermek gerekirse... "İçimizden biri..." gerçeğinin çok iyi bilinmesini ve unutulmamasını hatırlatmak isterim...
İsterseniz ipucuna bir ilave daha yapalım... "Bizden biri..." Yani? Yanisi, manisi yok... Biz kendimizi tanıyor ve kendimize inanıyorsak... İçimizden birini bizden birini niçin ve nasıl tanımayız? Ona niçin ve nasıl inanıp güvenemeyiz?
Yoksa biz kendimizi mi tanımıyor ve kendimize mi güvenmiyoruz?
Onun emsallerinden farklı ve üstün olduğunu anlamak için de her iki tarafın şartlarını, imkânlarını ve nihayet ülkeye ve ülke, meselelerine getirdiği zararları ve kârları da mukayese etmek lazım.
Herkes elini vicdanına koyarak ülkemizin bugün içinde bulunduğu siyasî, iktisadî, hukukî, sosyal ve kültürel sıkıntıları ve bunların müsebbiplerini doğru olarak ortaya koyarsa o zaman Haydar Hoca gerçeğini anlamak çok daha kolay ve gerçekçekçi olur.
Yıllarını öncelikle ülkemizin ve insanımızın meseleleri üzerine araştırmalarla, incelemelerle, çözüm ve çare arayışları ile geçiren Prof. Dr. Haydar Baş'ın hem meselelerin teşhisinde ve tespitinde ve hem de çözüm ve çarelerinde isabet etmesi kadar tabiî bir şey olamaz.
Bir ilahiyatçı olarak dini anlama ve yaşamadaki hassasiyeti, bir düşünce, fikir ve ilim adamı olarak ülke ve dünya meselelerine derinlemesine bakışı, bir iş adamı ve sanayici olarak ülkemizin ekonomik kalkınması için hazırladığı projeler ve bir Müslüman Türk aydını olarak da devlet ve millet olarak karşı karşıya getirildiğimiz tehlikelere olan duyarlılığı ve bunların hal çareleri olarak öne sürdüğü fikirler her türlü takdirin üstündedir.
İşte Haydar Hoca'yı anlamak için biraz da bu meselelere duyarlı olmak gerekir. Yani Haydar Hoca'yı anlamak için biraz devlet sevgisi, biraz vatan aşkı, biraz millet inancı olmak şarttır. Veya en azından maceraperest olmamak gerekir.
Yani devleti, milleti, vatanı anlamada güçlük çekenler veya kendilerine göre anlayanlarla maceraperest olanlar Haydar Hoca'yı anlayamazlar.
"Soğanın acısını yiyen değil doğrayan bilir" gerçeğinden yola devam edersek devleti, milleti, vatanı, millî ve manevî değerleri hiçe sayanlar, batıya peşkeş çekenler, kendi maceralarına kurban edenler bütün bu değerleri nasıl anlıyorlarsa Haydar Hoca'yı da öyle anlamaları kaçınılmazdır.
O halde ya Prof. Dr. Haydar Baş'ı çok yakınen ve doğru olarak tanıyıp ülke ve dünya meselelerine öyle bakacaksın... Ya da ülke ve dünya meselelerini bunların temelindeki gerçekleri çok iyi görüp çözümün ve çarenin Haydar Hoca'da olduğunu anlayacaksın.
Meraklıları ve ilgilileri için bir ipucu vermek gerekirse... "İçimizden biri..." gerçeğinin çok iyi bilinmesini ve unutulmamasını hatırlatmak isterim...
İsterseniz ipucuna bir ilave daha yapalım... "Bizden biri..." Yani? Yanisi, manisi yok... Biz kendimizi tanıyor ve kendimize inanıyorsak... İçimizden birini bizden birini niçin ve nasıl tanımayız? Ona niçin ve nasıl inanıp güvenemeyiz?
Yoksa biz kendimizi mi tanımıyor ve kendimize mi güvenmiyoruz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010