Hükümet yetkilileri, faiz indirimleri yapıp doları fırlatarak ihracatı cazip hale getirdiklerini, böylece üretimi, yatırımları ve ihracatı artıracaklarını ve cari açığı bu şekilde kapatacaklarını açıklamışlardı.
Buna önce ihracat modeli, Çin modeli, Güney Kore modeli dediler, ardından Yeni Ekonomik Model ismini verdiler, son olarak da Türkiye Ekonomi Modeli isminde karar kıldılar.
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bakan Nureddin Nebati büyük bir heyecanla bu modeli takdim ederken, bizler bu modelin tutmayacağını gerekçeleriyle beraber ifade etmiştik.
Tekrar hatırlatırsak;
İhracat modelini en iyi uygulayan ülke Çin'di. Halkını aylık 50-60 dolarlık maaşlara mahkum ederek dünyanın üretimini yaptı ve trilyon dolarlar biriktirdi. Sonunda o biriktirdiği paraların ABD'de bile karşılığının olmadığını gördü. ABD'de bir petrol şirketi satın almak istedi, ihalede en yüksek parayı verdi, kazandı ama ABD Kongresi bu satışı iptal ettirdi.
Çin bu pratik hadiseyi yaşayınca, başka model arayışlarına gitti ve 2008 yılında Prof. Dr. Haydar Baş'ın tüketim odaklı Milli Ekonomi Modeli ile tanıştı.
O güne kadar ürettiği ürünlere hep dışarıda pazar arayan Çin, MEM sayesinde asıl pazarın kendi halkı olduğunu fark etti.
O gün bugündür Çin, ağırlıklı olarak iç talep kaynaklı, sağlıklı büyümeye devam ediyor.
Siyasilerimizin yeni bir şeymiş gibi tanıttıkları ihracat modeli, esasen Çin'in ayağının altına alarak bıraktığı, Batılı ülkelerin bir sömürü modeliydi.
Bu gerçekleri defalarca ifade ettik ama siyasilerimiz inatla bu uygulanmış ve ayaklar altına alınmış modeli uygulamaya devam ettiler.
Bir diğer önemli husus ise, ülkemizin üretim için kullandığı finansın dışarıdan borç, hammadde ve enerjinin ise ithal olması...
Dolayısıyla ülkemizin ihracatı siyasilerin deyimiyle rekor kırdıkça, borçlanma ve ithalat da rekor kırıyor.
Biz demiştik ki, ihracat modeliyle cari açık kapatılamaz, çünkü ithalata bağımlıyız.
Eldeki stoklar bitene kadar belki bir cari açık azalması olabilir ama stoklar bitince yeniden ithal etmek zorunda kalacaksınız bu da ithalatta rekor, cari açıkta rekor anlamına gelir demiştik.
Dinlediler mi? Hayır...
Şimdi bu dediklerimiz bir bir çıkıyor. Peki, ibret alıyorlar mı? Yine hayır...
Rakamlarla izah edelim.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) Ocak ayına ilişkin ödemeler dengesi istatistiklerine göre, Ocak ayında cari açık 7 milyar 112 milyon dolar oldu.
Cari açıkta geçen yılın aynı ayına göre artış 5 milyar 336 milyon dolar. Yani ihracat modeli cari açığın rekor bir düzeyde artmasına neden oldu.
12 aylık cari açığın toplamda 20 milyar 223 milyon dolar olduğu dikkate alındığında Ocak'taki artışın büyüklüğü açıkça görülmektedir.
Dikkat ederseniz cari açık artarak devam ediyor.
Bildiğiniz gibi, cari açık döviz açığı anlamına da gelmektedir. Yani Ocak ayında dış ticaret, turizm, gümrük gelirleri vs her şey hesaplandığında cari açık kadar döviz açığı oluşuyor, bu kadar aylık döviz kaybımız oluyor.
Diğer bir ifadeyle cari açık, daha fazla borç, daha fazla bağımlılık, daha fazla taviz demektir.
Cari açığın fazla olmasındaki en büyük etken şüphesiz dış ticaret açığı...
Ocak ayında dış ticaret açığı geçen yılın aynı ayına göre 6 milyar 425 milyon dolar artarak 8 milyar 333 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Türkçesi şu: Ocak ayında üretmişiz, büyük zorluklarla ihracat yapmışız, belki de ihracat rekorları kırmışız ama sonuçta bu dış ticaretten 8 milyar 333 milyon dolar zarar etmişiz. Çünkü hammadde ve enerjide ithalata bağımlıyız.
Her zaman ifade ediyoruz; ekonomide ana hedef ihracat olmamalıdır diye...
Ekonominin asıl hedefi, öncekli olarak kendi vatandaşlarımızın karnını doyurmak, sırtını giydirmektir.
Türkiye'nin siyasileri maalesef tam tersini yapıyor.
Finansal sistemimizi dolara endekslediler, şimdi de 3 kuruş daha yabancı para gelsin diye ihracata odaklandılar.
Önce paramızı özgürlüğüne kavuşturmalıyız, bunun da tek yolu Milli Ekonomi Modeli'nin Milli Para formülüdür. Yani paranın emek ve üretim karşılığı senyorajla devreye konulması.
Bu sağlanıp, ardından da basılan para MEM'de ifade edilen sosyal devlet projeleriyle vatandaşa dağıtılırsa o zaman dışarıda pazar aramaya gerek yok, kendi iç pazarımız bizi sağlıklı büyütecektir.
Ayrıca madenlerimiz ve enerji kaynaklarımız MEM'de anlatıldığı gibi devlet-millet ortaklığıyla işletilirse, hammadde ve enerjide ithalat bağımlılığı da ortadan kalkacaktır.
Bu şartlarda yapılacak olan dış ticaret de cari açık oluşturmaz.
Ekonomide tek çıkış kapısı Milli Ekonomi Modeli'dir; bugün bu kapının anahtarı da modelin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın özenle yetiştirdiği BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'tadır.
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025