Ayrıntılarını düşünmeden kullanırız çoğu zaman cahiliye kelimesi ve dönemini. Şairliğin, şiirin ve edebiyatın zirve yaptığı, neredeyse günlük konuşmaların bile şiir diliyle icra edildiği döneme niye cahillerin dönemi denir ki? Toplumda yer eden anlamıyla okuma yazma bilmeyenlerin kaideyi bozmayan oranına rağmen, toplum neden cahil olarak vasıflandırılmıştır?
Yazılanlara, öğretilenlere, anlatılanlara ve örneklendirmelere bakarsak hemen cahiliye dönemini anlatıveririz: "Kız çocukları diri diri toprağa gömülürdü. Kadınlar ticaret malı gibi alınıp satılır, insan yerine konulmaz, mirastan pay verilmezdi. İçki, kumar, zina, faiz, torpil, rüşvet ve israf had safhadaydı. Zenginler güçlü, güçlüler peşinen haklıydılar. Adalet yoktu, var olduğu kadarıyla da güçlüden yanaydı. Yöneticiler güçlülerden ve taraftarlarındandı."
Ne kadar kolay saydım gördünüz mü? Toplumun değerlendirilmesini özetlediğimizde ise; kızlarımızı diri diri toprağa gömmememiz günümüzü cahiliye toplumu olmaktan kurtarmıştır. Peki, bu kadar kolay mı bunun cevabı?
Aslına bakarsanız cahiliye döneminden değil, cahiliye dönemlerinden bahsetmek doğru olacaktır. O zaman günümüz uzay çağı cahiliyesi olarak mı adlandırılırdı acaba? Neden olmasın? Yukarıdakilerden hangisi geçmişte ve günümüzde yok?
Hak adına düşündüğümüzde; günah her zaman günahtır. Yanlış ve batıl her zaman yanlış ve batıldır. Hz. Adem babamızdan günümüze kadar bu kural ve kaide değişmemiştir. Her devirde hak ve doğru bir, iddia eden ise bindir. Sonuçta hak her zaman haklı olmuş, adetullah hakkın yanında olmuştur.
Cahiliye dönemini, cahiliye dönemi yapan sebepleri saymak, hatta çoğaltmak mümkündür. Lakin asıl sebep hakkın karşısında olmalarıdır. Resûlullah (s.a.v.)'a inananlar saadet asrına geçerken, karşı duran müşriklerin cahiliye dönemi devam ediyordu. Batılın iftiradan başka dayanağı yoktur. Peki, ne zaman? Batıl Hak'ın Hak olduğunu anladığı zaman... Çünkü başka fikir ve düşünceden yoksundurlar. En bariz özelliğidir iftira batılın. Maalesef... Batıl, hakkın hak güneşini hiçbir devirde söndüremezken, Hak; hakkın hak, batılın batıl olduğunu her dönem ve devirde ortaya çıkarmıştır. Çünkü hakkın yardımcısı Allah, batılın yardımcısı ise iblistir. O da Allah'ın huzurunda hep kaybeden olmuştur.
Batıl; cehaleti adaletsizliğini, adaletsizliği de cehaletini doğurduğu bir döngü içindedir. Bu döngü Hak'tan yana olana kadar devam edecektir. Çünkü gerçek cahillik Hak'tan yana olmamaktır. Hak adaletin ta kendisidir hakkın karşısında olmak doğal olarak adaletsizliktir.
Adaletsizlik, zulüm, haksızlık kısacası cahiliye döneminin cahiliye olarak adlandırılmasına sebep olan çirkinliklerin hiçbirinin Resûlullah ile beraber anıldığını göremezsiniz. Çünkü o haktır. Hak çirkinlikten, çirkinlik de Hak'tan uzaktır. Çirkinliğin bulunduğu her devirde, her toplum Hak ile arasındaki mesafeyi ölçmelidir. Çünkü birliktelik değil uzaklık söz konusudur.
Bir an Resûlullah'ın 23 yıllık peygamberlik dönemini tarih sayfalarından çıkaralım. Geriye kalan kesintisiz bir cahiliye dönemidir. Güzel Peygamberimiz (s.a.v.)'in ahirete irtihalinin hemen ardından başlayan bir dönem seyrederiz. Beğenmeyiz de! Doğru! Müslümanlar ancak kardeştir ilahi kuralı ortadayken, Müslüman Müslümana nasıl kılıç çeker? Müslüman Müslümanın kanını nasıl akıtır? Müslüman Müslümanın boynunu nasıl vurur? Bütün bunlar ve daha niceleri, cahiliye adaletinden değil mi? Evet, peki öyleyse niçin cahiliye dönemini Resûlullah (s.a.v.)'a kadarki dönem diye sınırlıyoruz? Tabii ki üstünlüğünü savunmuyorum ama Resûlullah Efendimizden önceki Cahiliye Dönemi için bir bahane üretmek bile mümkün.
Onların bir Muhammed Mustafa'sı ve Ehl-i Beyt'i yoktu. Peki, Resûlullah Efendimiz (s.a.v.)'den sonra başlayıp, günümüze uzanan zaman için nasıl bir bahane uydurmayı düşünüyoruz?
Cahiliye dönemi ve toplumlarının kol gezdiği günümüzde; cehaletin uğramadığı, onların Allah'tan Allah'ın da onlardan razı olduğu, Allah ve Kelam-ı Kadim'i, onu anlayıp uygulayan Hz. Muhammed'i ve bu ikiliyi İlk günkü saf ve temizliğiyle çağlara taşıyan, aşk ve iman ocağı Ehli Beyt'i seven, yar bilip yardımcı olmaya gayret eden saadet toplumu oluşturanlara ne mutlu...
Ne mutlu o ocağın Çerağ'ına, ne mutlu onu gören gözlere ve ne mutlu onu seven gönüllülere.
Sağlıcakla kalın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Emanet / diğer yazıları
- Buyur sultanım, hoş geldin / 13.04.2021
- Kulların hakkını kul yiyor! / 06.04.2021
- Allah’a borç verir misiniz?.. / 12.02.2021
- Gizliler iş başında!.. / 23.12.2020
- Haftayı seyrederken… / 16.11.2020
- Gördün mü eğitimin gücünü? / 10.11.2020
- Geçen haftanın ardından… / 04.09.2020
- Yalnız mü’min! Mümkün mü? / 11.08.2020
- Böyle dost dostlar başına... / 10.07.2020
- Allah’tan nasıl korkarsınız? / 03.07.2020
- Kulların hakkını kul yiyor! / 06.04.2021
- Allah’a borç verir misiniz?.. / 12.02.2021
- Gizliler iş başında!.. / 23.12.2020
- Haftayı seyrederken… / 16.11.2020
- Gördün mü eğitimin gücünü? / 10.11.2020
- Geçen haftanın ardından… / 04.09.2020
- Yalnız mü’min! Mümkün mü? / 11.08.2020
- Böyle dost dostlar başına... / 10.07.2020
- Allah’tan nasıl korkarsınız? / 03.07.2020